OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 22, 2004 00:00
Süryanilerin Türkiye’de yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan Avrupa ve Amerika’ya doğru göçü, önce ekonomik nedenlerle başladı. 1990’ların başında bu eski Doğu kilisesine mensup küçük Hıristiyan topluluğunun yaşadığı yerler, Güneydoğu’daki savaşın ortasında kalınca, köylerinden kaçmaya başladılar.Bazı köyler güvenlik gerekçesiyle boşaltıldı, sonra da ‘yasak bölge’ ilan edildi. Süryanilerin çoğu Almanya, Hollanda, İsveç gibi ülkelere göç ettiler. Oraya daha önce yerleşmiş akrabalarının yardımıyla kendilerine yeni hayatlar kurdular. Ama yaşlısının da gencinin de gözü arkada kaldı. Bölgedeki çatışmalar sona erince, köye dönüş projesi başladı. Hatta hükümet, 2001’de Süryanilerin dönüşünün kolaylaştırılması için genelge bile yayınladı. Bu proje meyvelerini yavaş yavaş veriyor. Harabeye dönüşen köylerin çoğunda bu yaz müthiş bir inşaat faaliyeti var. Avrupa’ya göç eden birçok Süryani, şimdi harap evlerinin yanına 50 bin, 100 bin, hatta 150 bin Euro para harcayarak villalar yaptırıyor. Birçoğu kesin dönüşü istiyor, ancak çocuklarının eğitimi, göç ettikleri Batı ülkelerinde alıştıkları konfor ve iş koşullarını da düşünüyorlar. Geçen pazar, bu köylerden Dibek’te ‘açılış günü’ vardı. Yıllarca yasak bölge olan bu köyde yeniden çocuk sesleri duyuldu, kilisede ayin yapıldı, meydanda kurulan sofralarda
yemek yenildi. Dibek Köyü’nün eski adı Derxus. Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı köyün bir özelliği var: Taşı toprağı aynı sarı renkte göz alabildiğince uzanan bu kıraç coğrafyada, Dibek çevresi yeşil dağlık bir bölgede. Yakınında Beyazsu denilen bir akarsu bile var. O kadar ki, Nusaybin Belediye Başkanı Dr. Mehmet Tanhan, Dibek çevresinin milli park ilan edilmesi için çalışıyor.Köyde 15 Ağustos Pazar günü, on yıldır görülmemiş bir canlılık vardı. 1993’te yasak bölge ilan edilen, evlerin harabeye döndüğü köy, bir şenlik havasında. Çünkü Dibek köyü resmen yeniden açılıyor. Bu Süryaniler için bir moral töreni. Sadece Avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağılmış Dibeklilerin değil, civardaki diğer Süryani köylerindeki halkın da gelip katıldığı bir kutlama. Açılış törenini düzenleyen köyün eski papazı İbrahim Gök, cep telefonunun çekebilmesi için bir taşın üzerine çıkmış, arabalarıyla köye gelmeye çalışan misafirlerine yolu tarif ediyor. Köyün hemen başında üzerine Türkçe ve Süryanilerin dilinde Aramice ‘Dibek Köyünün Açılışına Hoşgeldiniz’ yazılı bir pankart karşılıyor konukları.Herkes en güzel elbisesini giymiş. Köy meydanında hasret gideriliyor, kilisede ayin yapılıyor. Sonra meydanda, köylülerin ağaç dallarıyla süslediği bir tentenin altında kurulmuş sofralara geçiliyor, el birliğiyle yapılmış bulgur pilavı ve etten oluşan ziyafet başlıyor.Köyün eski muhtarı Yevsi
Aslan’la konuşuyoruz. Vaktiyle, yani 1980’lerin başında 100 haneymiş Dibek. 600-700 kişi yaşıyormuş köyde. Önce ekonomik göç başlamış, ardından bir gün köy tamamen boşaltılıp yasaklanmış. Yevsi Aslan, birçok köylüsü gibi Almanya’ya göç etmiş. Beş aydır yeniden Dibek’te. Kesin dönen 3 aile var. Yevsi Aslan ‘Daha gelecek olanlar var’ diyor.Gelenler arasında sadece köylerini unutamamış yaşlılar değil, burayı hatırlamayacak kadar küçük yaşta terk etmiş gençler de dikkati çekiyor. Örneğin törene komşu köy Üçköy’den gelen İsa Dal, henüz bir yaşındaymış ailesiyle Almanya’ya gittiklerinde. Orada ağabeyiyle birlikte lokanta işletiyor. Bir yıl önce evlenmeye karar vermiş, ama tabii bir Süryani kızıyla... Eşi Nana 18 yaşında, Almanya’da dünyaya gelmiş. Türkiye, Midyat, Nusaybin, Deyrülzeffaran, Mor Gabriel, onun için sadece büyüklerinden dinlediği masal yerleri. İsa Dal, Almanya’nın tüm ışıltısına rağmen köyüne yerleşmeyi düşünüyor, hatta Mardin’de bir lokanta açmanın hayalini kuruyor.Dibek Köyü’nün papazı İbrahim Gök ise Hollanda’ya göç edenlerden biri. Zor günlerin geride kaldığını söylüyor: ‘Köye iki sene önce gelmeye başladık. Tabii elektrik, su ve yola ihtiyaç var. Bunlar da yavaş yavaş olur. Her köye 5-10 aile yerleşse arkası gelir. Şimdi o ilk evredeyiz. Kolay değil. Herkes düzenini kurmuş çalışıyor. Biz bir ilki başlattık. Yolu açtık, arkamızdan gelsinler.’12 YIL SONRA İLK VAFTİZ TÖRENİDibek Köyü’ndeki tören devam ederken, komşu Üçyol köyünde de Almanya’dan gelen iki aile vaftiz töreni için Midyat’taki Mor Gabriel Kilisesi’nde görevli Metropolit Smauel Aktaş’ın gelmesini bekliyordu. 12 yıldan beri ilk kez bir vaftiz töreni yapılacaktı. Akbaba ve Hanna aileleri heyecanlıydı. Yıllardır kullanılmadığı için kilisedeki vaftiz teknesinin gideri tıkanmıştı. Durum fark edilince bir metal leğen buldular. Hanna ailesinin 40 günlük kızları Kinora ile Akbaba ailesinin 14 aylık oğulları Aday vaftiz edildiler. Aday’ın babası Sabri Akbaba 1987’de Almanya’ya göç etmişti: ‘Köyümüz 54 haneydi. Ama 1993’ten sonra köyümüze giremedik. Almanya’da 8 çocuğum oldu. Vaftizlerini köyümde yapamadığım için hep iç ediyordum. Küçük oğlanın vaftizi için bir yıldan fazladır bekliyorum. Yoksa normalde vaftiz 40 günlükken yapılmalı. Ancak şimdi nasip oldu.’ KÖYÜN ORTASINDA 90 BİN EURO’YA EV YAPTIRAN VARNusaybin ve Midyat köylerinde harabelerin arasında gösterişli, büyük evler, villalar yükseliyor. Çünkü zorunlu göç, Süryanilerin ekonomik durumunda önemli değişiklikler yaratmış. Köylerini geride bırakıp Avrupa’ya gidenler, orada iş kurmuş, para biriktirmiş. Şimdi hayalleri gerçekleştirme zamanı: Artık Euro’ları var, harabelerin yanında şık evler yükseliyor. Midyat’ın Çayırlı Köyü’nden Şükrü Dağlı’nın anlattıkları, bu psikolojiyi ortaya koyuyor. Şükrü Dağlı, 16 yaşında bir çobanmış Almanya’ya göç ettiğinde. Şimdi eşi ve dört çocuğuyla kesin dönüş yaptığı köyünün ortasında tam 90 bin Euro’ya bir ev yaptırmış. ‘Bana aptal diyen var’ diyor. ‘O kadar parayı kuru toprağa gömdüğümü söyleyen var. 26 yıl çalışmışım ben oralarda. Ama aklım hep bu tarafta kaldı. Dört kardeştik, birbirimize muhtaçtık, ben hasta olsam biri yerime çalışırdı. Orda dördümüzün de parası var ama artık konuşmuyoruz bile. Çocuklarımın da yitip gitmesinden korkuyorum. İşte ben, o eski tadı bulmaya geldim.’ Nusaybin’e 15 kilometre uzaklıktaki Günyurdu köyü tam bir şantiye. Yıkılan evler tamir ediliyor, onarılamayacak durumdaki evlerin yerine de yeni evler yapılıyor. Gebru Gökçe, eski adı Merbab olan Günyurdu köyü boşaltılınca komşu köy Odabaşı’na göç etmiş 8 çocuğuyla. ‘Döndüm burdayım artık... Evi toparladım. Şimdi üst katı yapıyorum.’Şener Şen de bir zamanlar tıpkı böyle bir köy öğretmeniydiTürk sinemasının usta oyuncusu Şener Şen’in hayata bir köy öğretmeni olarak atıldığını biliyor muydunuz? 23 yaşındaymış o zamanlar. ‘1964-65 yıllarıydı. Üç yıl boyunca ilkokul öğretmenliği yaptım. Malazgirt’in bir köyü... Köye araba filan yoktu, 35 kilometre yolu yürüyerek gidip gidiyordum. Sonra oyuncu olacağım diye bıraktım, istifa ettim.’Şener Şen’in kırk yıl öncesini hatırlamasının bir nedeni var. Sekiz yıl aradan sonra tekrar sinemaya dönen oyuncu, ‘Yürek Yarası’ adlı filmde bir köy öğretmenini canlandırıyor. Üstelik kendisinin yapamadığını yapan bir köy öğretmeni bu: ‘Şener Şen 3 yıl öğretmenlik yapıp istifa etti. Ama buradaki öğretmen, ideali uğruna emekli olana kadar mesleğini sürdürdü.’Filmin kahramanı Nazım, hayatını Anadolu köylerinde öğrencilerine adamış, bu uğurda ailesinden bile vazgeçmiş idealist bir öğretmen. Şener Şen, Mardin Nusaybin’deki Eskihisar Köyü’nde çekilen sahnelerde ister istemez kendi geçmişini hatırlıyor. Yavuz Turgul’un yönettiği filmin açılış sahnesi bu. Yoksul köy ilkokulundan emekli olan Nazım, öğrencileri ve köylüler tarafından katıra bindirilip uğurlanıyor. Yönetmen, katırın ürküp başrol oyuncusunu düşürmesinden korktuğu için yüksek yerdeki çekimlerde dublör kullanıyor. Ama Şener Şen her iyi oyuncu gibi işi mümkün olduğu kadar kendisi yapmaya çalışıyor. İki gün boyunca birkaç kişinin yardımıyla in-bin, çalışıyor. Son çekimlerde usta bir katır binicisi oluveriyor. Tehlikeli patikada zor bir dönüş yaparken yardıma koşanları eliyle itiyor. Çekim bittiğinde Yavuz Turgul derin bir nefes alıyor. Şener Şen’e ‘Kendini Kral Arthur sandın galiba?’ diye takılıyor.Şener Şen’e öğretmenlik günlerini hatırlatan Eskihisar, bir Süryani yerleşim merkezi. 1993’te güvenlik nedeniyle boşaltılmış. Geçen yıl evlerine dönen Süryaniler, şimdi on kadar evde hayat savaşı veriyorlar. ‘Yürek Yarası’ filmi köyü canlandırdı. Kayalıklara kurulmuş köyün yolu,
film ekibine ait araçların geçebilmesi için greyderle düzeltildi. Elliden fazla set görevlisi, köyden ayrılış sahnesini çekmek için kavurucu sıcakta çalıştı. Son olarak Harry Potter filminde görev alan üç kiÅŸilik Belçikalı ekip, helikopterle hava çekimleri yaptı. Yapımcılığını Mine-Ömer Vargı ile Mustafa OÄŸuz’un üstlendiÄŸi, maliyetinin 2 milyon doları bulması beklenen ‘Yürek Yarası’ vizyona girdiÄŸi zaman, filmin başında belki birkaç dakika göreceÄŸimiz bu köy sahneleri için iki gün çekim yapıldı. Sonunda öğretmen Nazım, emekli olduÄŸu köyden uÄŸurlandı. Åžener Åžen ise kendisinin yarım bıraktığı bir idealden vazgeçmeyen bu film karakterini canlandırdığı için biraz gururlu, biraz hüzünlüydü.Â
button