Güncelleme Tarihi:
‘Devletin eskisi olmaz’ gerekçesine dayandırılan bu uygulama benimsenince iş çığrından çıkmış. Çalıştığı televizyon kanallarında bu karışıklık nedeniyle istenmeyen adam ilan edilen Erata, noktayı esprili bir dille koyuyor: “Bu kitaptan sonra hala ‘Devlet eski Bakanı’ diyen olursa, çeker vururum!”
“Abu çi çi, abuu çi çi! / Yihhuuuu! / Hey yabani yabani, kız baksana bu yani / Yine başıma çöktü, karlı dağın dumani / Abu çi çi çi çi, abu çi çi çi!”
Arkasına 22 yıllık seslendirme ve spikerlik, yedi yıldır da üniversitelerde eğitmenlik tecrübesini alan Rüştü Erata, Mustafa Topaloğlu’nun bu şarkısına atıf yapıp soruyor: “Böylesi bir Türkçe ile dillendirilen bu parçaları kaç kez dinlerseniz sizin de dilinize yerleşir? Onu hem dinler, hem de dillendirirseniz Türkçe bilginiz, tümce kurma beceriniz, konuşma beceriniz neye dönüşür acaba? Dil tamamen yineleme üzerine kurulu bir beceri, doğrusunu yinelemediğiniz zaman yanlış yaparsınız.”
Erata, piyasaya yeni çıkan ‘Türkçe’nin Püf Noktaları’ kitabında sokaktan mağazaya, televizyondan cep telefonu diline kadar buna benzer yüzlerce örnek veriyor. Benlik bilincinin oturmamasına bağladığı bu yozlaşmanın çözümü için de kitabını işaret ediyor ve ekliyor: “19 liralık bu kitabın her satışından 1 lira 45 kuruş kalıyor bana. Bununla zengin olmam. Ama tüm kitabevlerini dolaşıp bu kitabın ön sıralara konmasını istiyorum. Kitabın her televizyon, her radyo, her iletişim fakültesi, her liseye ulaştığını düşünsenize... Her okuyan bu kitaptaki yüzlerce püf noktasından birinden etkilense, o bir başkasını uyaracak. O başkası, başkasını. Benim Ali Püsküllüoğlu’nun öz Türkçe sözlüğüne duyduğum hayranlık, Feyza Hepçilingirler’in ‘Türkçe Off’undan etkilendiğim gibi.
TÜRKÇEYİ ‘ARKASI YARIN’LARDAN ÖĞRENDİK
Erata, kitap hazırlıkları başladığında yozlaşmanın baş mimarlarından biri olarak gördüğü televizyonla yatıp televizyonla kalkıyor. Günde 16 saat kanal kanal geziyor, uyku halinde bile boş durmuyor; kulağına çalınan yanlışları yastığının başına koyduğu teybine okuyor. Sonuçlarını anlatmaya ise geçmişi hatırlatarak başlıyor: “Bizim çocukluğumuzda ‘Radyo Tiyatrosu’, ‘Çocuk Saati’, ‘Arkası Yarın’ gibi programlar vardı. Türkçe’yi dünyanın en iyi konuşan insanlarından Müşfik Kenter, Macide Tanır, Işık Yenersu, Haluk Kurdoğlu, Kerim Afşar’dan öğrendik. Haberleri mükemmel spikerler okuyor, yarışma programlarını Orhan Boran gibi bir dev sunuyordu. Bu kitapta tehlikeli dediğim hiçbir şey, o zaman yoktu yani. Şimdiki çocuklar ne izliyor? ‘Nico ile Bianca’, ‘Jojomix’, ‘Huckleberry Finn’. Günde 18-20 saat çocuk yayını yapan kanallar, başta TRT olmak üzere acilen kuşak kanallarına geçmek zorunda. RTÜK onun için var. Seyrettikleri programlar da seçmeli olmalı. Bir önlem dönemi başlamak zorunda. Öte yandan bilgisayar oyunlarına bakın: ‘Street Fighter’, ‘Red Alert’, ‘Heroes of Might and Magic V’... Çılgınca sür, kaç, kovala, gebert. Her şeyi göze al, savaş, vur, parçala, yok et. Dili kirlettiği gibi şiddeti de artırıyor. Ve size gereksiz bir soru: Hangi ülkelerin ‘çocuklar’ı, hangilerinin ‘kids’i var? Cevap; dergilerimizin isimlerinde.”
MAYKIL ŞUMEYKIR DEĞİL, MİHAEL ŞUMAYER
Ya yetişkinlerin ağırlıkla izlediği veya dinlediği haberlerin dili? Haberlerin, milyonlarca insanın bu gezegende olup bitenlere ilişkin bilgi dağarcığını oluşturduğuna vurgu yapan Erata, bu dilin püf noktalarınıysa şöyle anlatıyor: “Mutfağına yönelen kameraya, pişirmekte olduğu karnabahara ne kadar kıyma, kaç soğan koyacağını anlatan ev kadınları gibi söylemlerle haber sunulabilir mi? Laubalilikle olmaz bu iş; öyle program yaparsın ama haber mihenk taşı olarak kalmak zorunda. Haberin temposu vardır, o temponun üzerinde okursan karşı taraf anlamaz. Haberin melodisi de yoktur olabildiğince nötr okursun ama okuduklarını anladığının ifadesi yüzüne yansıyacak. Yazdıklarınla etkilersin karşı tarafı, kaş göz işaretleriyle değil. Gülümsemek iyidir ama yerinde gülümsemek. Vurguların yerinde kullanılması, yabancı sözcüklerin iyi telaffuz edilmesi lazım. ‘Maykıl Şumeykır değil, Mihael Şumayer; çünkü o adam Alman. Don Juan dediğinde birkaç Fransız anlar seni, o da İspanyol Don Huan’dır. Mihail Gorbaçov Rus alfabesiyle yazılıyor. Harflerin birebir bizim alfabemizdeki karşılıklarını yazar, okunuşunu ona göre öğrenirsin. Haber spikerleri tıpkı reklam ve film seslendirmenleri gibi Türkçeyi en doğru kullanabilen kişiler olmak zorunda.”
Peki günümüz gençliğini çepeçevre saran kısa mesaj çılgınlığı; cep telefonu ve internet diline ne demeli? Erata, sadece Facebook’ta 18 milyon Türk kullanıcı olduğuna işaret ederken uyarıyor: “Selam yerine ‘slm’, ne haber yerine ‘nbr’ yazarsan beyninde o yer eder, sınav sorusunu bile öyle yanıtlarsın. Bu hükümetin yaptığı en iyi iş ilköğretim 6,7 ve 8’inci sınıflara, milyonlarca kirlenmemiş çocuğa medya okuryazarlığı dersi koymak. Yoksa ‘böyle giderse Türkçe de, Türkiye de matiz olacak. Çakız ettiniz mi manzarayı’...”
EN SIK GÖRÜLEN KONUŞMA AKSAKLIKLARI
* Kesik konuşmak ya da boş ses ve sözcükler kullanmak (aaaa, eeee, ıııı, şey, tabii ki, hakikaten gibi) iletişimi koparır.
* Sözcük arasındaki ve sonundaki ‘r’ yutumu. R sürekliliği olmayan bir ses ama ‘geliyo’ da denmez.
* ‘Ğ’, -acak, -ecek ile biten kelimeler yumuşatılarak söylenir.
* Tamlamaları, en değişmeyenden en değişene doğru, yerinde kullanmak lazım: 1. Uluslararası İstanbul Fuarı gibi.
* Dil peltekliği, dil-dudak tembelliği sakız ve kalem çalışmasıyla aşılabilir.
* İle, ise bağlaçlarını ulamasız okumalı; Ahmet ile Mehmet değil, Ahmet’le Mehmet.
YAKIŞIKLI SPİKER OLMAZ
Tombalak kafa, peltek dilli belgeselciler, şaşı spikerler hatta bir kanalımızda şuh gece spikeri var. Herkes spiker olamaz. Başta, çok yakışıklı, çok güzel ve çok çirkinler olamaz. Dikkat dağıtır çünkü. Mümkünse ince uzun yüzlü olmalı. Çünkü günümüz teknolojisi yüzde 15 daha geniş gösteriyor insanı. 20 yaşında genç bir çocuğa sunduruyorlar haberleri; “Eeee... Bakalım Genelkurmay Başkanı ne yapacak” diyor. Biraz yaşamış olması lazım. 12 Eylül’de 23 yaşındaydım. Her şeyini yaşadım. Ukalalık yapabilirim. 12 Mart’ı hayal meyal hatırlıyorum bir şey söyleyemem. Bunun yanı sıra bazı kanallarda yaşlı, yaşamış spikerler var ama onlar da Türkçe konuşmayı bilmiyorlar.