Devlet 1932’ye kadar eroin üretip sattı

Güncelleme Tarihi:

Devlet 1932’ye kadar eroin üretip sattı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2009 11:01

Talimhane hakkında sözlü tarihi araştırırken inanılmaz bir şey keşfettim. Burada 1933’e kadar dünyanın en kaliteli eroinini yasal olarak üreten bir fabrika varmış.

Haberin Devamı

Savaş ÖZBEY
 
Bu hafta kentin yeni cazibe merkezi Talimhane’yi anlatacaktım. Fakat araştırma yaparken öyle bir şey keşfettim ki Talimhane rehberi haftaya kaldı, bu hafta Talimhane eroini mevzusuna giriyorum.

Talimhane hakkında sözlü tarihi araştırırken inanılmaz bir şey keşfettim. Burada 1933’e kadar dünyanın en kaliteli eroinini yasal olarak üreten bir fabrika varmış.

Hikaye aslında biraz daha geri gidiyor. Meşhur Bayer ilaç firması, 1897’de mucize bir ilaç keşfetti. İlacın etkilerini tam anlamak için, ilacı damarına enjekte eden bir mühendis, “Kendimi kahraman gibi hissediyorum” deyince, adını kahraman manasında Heroin koydular. Eroin, eczanelerde aspirin gibi satılmaya başlandı. Tıpkı bir dönem ecstasy’nin eczanelerde zayıflama hapı olarak satıldığı gibi. Koskoca Freud, nane-limon yazar gibi reçetelere kokain yazdıktan sonra...

Haberin Devamı

15 yıl sonra eroinin sonuçları ortaya çıktığında iş işten geçmişti. Lahey’de derhal uluslararası bir toplantı yapıldı, eroin üretimi ve dağıtımı tüm dünyada yasaklandı. Ancak üretim kimi ülkelerde bir süre daha devam etti. İşte bugün eroin trafiğinde adı anılan ülkelerden biri olmamızın kökeninde taaa o günler var. Dünyadaki en kaliteli afyon üretim merkezi Anadolu’ydu. 62 vilayetin tamamında afyon ekimi yapılıyordu. Afyonun yasaklanması, bundan ceplerini dolduran Osmanlı elitlerinin işine gelmediği için imparatorluk sözleşmeye imza koymadı.

Baaam Balkan, baaaam Birinci Cihan, baaam Kurtuluş Savaşı derken, Türkiye eroin cenneti haline geldi. 1926 yılında İstanbul’da üç ayrı eroin fabrikası vardı ve bunların ciroları 10 milyon Türk Lirası’na varmıştı. 1929 Buhranı’nı bu parayla atlattığımızı söyleyenler var. Eroinin iç pazara satışı yasaktı. Buna karşın, başta fabrika işçileri olmak üzere toplumun farklı kesimlerine yayılmıştı. Mesela Sağlık Bakanı Rıza Nur’un eşi ile oyuncu Afife Jale, morfin bağımlısıydı. Balık Pazarı’nda yapılan afyonlu şaraplarının kafası efsane halinde dilden dile yayılıyordu.

İSTANBUL ZAMANIN AMSTERDAM’I

Arjantinli’sinden Japon’una kadar tüm dünyadan eroin kaçakçıları İstanbul’da toplanmıştı. Anlaşıldı mı o yıllarda patlayan gece hayatı? O revüler, beyaz Ruslar? İçki yasağı döneminde organize olan New York mafyası Lucy Luciano, yasak kalkınca Türklerle eroin kaçakçılığı işine girmişti. 1930’da New York’ta yakalanan Alesia gemisinde Türkiye’den yüklenen 500 bin dolarlık morfin bulundu. O sırada kongre üyesi olan ve sonradan New York Belediye Başkanı olacak Fiorello La Guardia, Türk mallarına karşı ambargo öneriyordu.

Haberin Devamı

Türkiye’ye ambargo bir yana, Kurtuluş Savaşı’mıza katılmış gemiler eroin takibine alınmıştı. Sonuçta Atatürk bir dizi düzenleme yaptı. Fakat bu önlemler uyuşturucu lobisinin yoğun muhalefetiyle karşılaştı. Önce Uyuşturucu Maddeler İnhisarı kurularak uyuşturucu satışı, devlet tekeline geçti; devlet artık resmen eroin satıyordu. Sonra bu tekel, 1937’de, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne dönüştürüldü.

‘Pop’a dönmekle olmaz kabine revizyonu lazım

Bu konudaki 7813’üncü ve umuyorum son yazım. Hande Yener 223. kez eski haline dönmeye karar vermiş. Artık açık açık söylüyormuş. İnsanın hatasını kabul etmesi bir erdem tabii. Eski şarkılarının yazarı Altan Çetin’le yeniden çalışacağı söylentileri var. Ama bununla yetmez Hande’cim; kabine revizyonu da lazım. Seni Madonna dolmuşuna bindirip, o arada kendileri ünlü olanları çevrenden, kasabandan temizlemen lazım.
Geçen hafta Beyaz’ın şovunda izledim. “Eski şarkılarıma dönüyorum” diyor ama hâlâ mütereddit, hâlâ utangaç. Acele Etme’yi söylüyor mesela ama hâlâ jazzy yapıyor, deneysel takılıyor. Bu atmosferden, bu duygudan uzaklaşması lazım Hande’nin. Aha Türkiye, aha konjonktür, aha arz-talep kanunları. Bkz Sortaç. Yoksa talep daralıyor, yoksa para azalıyor, yoksa işte böyle Keops’un yolları, bakkal müziğinin kucağı.
Fakat kadın güzel yaşlanıyor. Üstelik şovu da oturdu. Kamerayla, eli-koluyla daha barışık, hareket-nefes kontrolü daha kuvvetli, tipi-kılığı daha net, daha huzurlu. Tek bir soru var kafamda: Ya bu eskiye dönüş de tutmazsa? Bu bir Demet Akalın rüyası: O zaman herkesi küstürmüş olacak... Ama tartışmanın sonununu merak ediyosanız; bence yılın kadını ne Demet, ne Hande.

Haberin Devamı

EUROVISION’A GÖNDERELİM

Varsa yoksa Vicdan! Youtube’a yeni düşen bir klip var: Al Dedi Kal Dedi. Epeydir bu kadar gülmemiştim, mutlaka izleyin. Kimsenin müşkülüyle makara yapılmasından hoşlanmıyorum ama zekice yapılmış bir şeye de dayanamıyorum. Ahmed Keskin seni seviyoruz, devamını bekliyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!