Güncelleme Tarihi:
Develi Etiler, İstanbul’da en beğendiğim kebap lokantalarından biriydi. Villadan devşirme bu mekân, yeşillikler içindeki bahçesi, özenli servisi ve kaliteli yemekleri nedeniyle sık gittiğim bir yerdi. Bunun rahatlığıyla geçen akşam yeme içmeden anlayan arkadaşlarıma oraya gitmeyi önerdim. Ve rezil oldum.
Masaya oturur oturmaz, pat pat pat mezeler önümüze kondu. Kimse özellikle bir şey isteyip istemediğimizi sormadı. Babaganuş ve semizotu sıradan, patlıcan salatası kötüydü. İyi bir patlıcan salatası, ağızda çiğnenecek kadar taneli ve közde pişirildiğini hemen anlayacağınız kadar nefis kokulu olmalı. Yediğimiz neredeyse tatsız-tuzsuz bir patlıcan püresiydi. Çiğ köftelerine lafım yok. Ne çok yumuşak ne de çok sert yapmışlar. Tarçın biraz öne çıksa da isotun acılığı tam kararındaydı.
Servis tam bir felaketti. Masaya her zaman getirilen lavaş yoktu. Yemekleri getiren garsonlar jet hızıyla yanımızdan kaçıyordu. İçeceklerimize buz istediğimizi en az üç garsona söyledik; ancak 15 dakika sonra muradımıza erdik. Biz geldiğimizde dışarıdaki masalar dolu olduğundan içeride oturduk. Bir süre sonra dışarıdaki masalar boşaldı. Haliyle masamızın dışarıya taşınmasını istedik. Ne kadar bekledik dersiniz? Tam 40 dakika!
GOLF TOPU GİBİ TAVUK
KARA-KURU PİRZOLA
Sonunda masamız dışarıya taşındı ve artık ana yemeklerimizi ısmarlayabilirdik. Kaburga ısmarlamak istedik, onun yerine pirzola ve kanat önerildi. Ama garsonlardan hiçbiri masada ne olup bittiğini bilmiyordu. Pirzola ve kanat yerine masaya tavuk şiş geldi.
Pirzola, kuzunun deyim yerindeyse incisidir. Pişirirken çok dikkat etmek gerekir. Öyle bir pişirilmelidir ki, içi ne çiğ kalmalı, ne de çok pişirilip keçeleştirilmelidir. O dengeyi çok iyi bilen şeflerin pişirdiği kuzu pirzola, ağzınızda lokum gibi dağılır ve özsularını kaybetmediğinden damağınıza etin nefis lezzeti yayılır. Bize servis edilen pirzolanınsa çok pişirmekten her iki tarafı da öyle kararmış ve kurumuştu ki; normalde çok lezzetli bu etin hiçbir esprisi kalmamıştı. Yanlış gelen tavuk şiş de aynı akıbete uğramıştı. Çok pişirilmekten golf topu gibi sertleşmiş tavuk parçalarından aldığımız tek tat terbiyesinde kullanılan tuzdu. Yemeğin sonuna doğru, ilk defa gördüğümüz başka bir garson, yarım ağız başka bir isteğimiz olup olmadığını sordu. Biz “Hayır” der demez, masamıza hesabı koydu. Belli ki hesabı çoktan hazırlamış gitmemizi bekliyordu. Ancak içeride başka masalar da vardı. En sona biz kalmamıştık.
Bu tatsız akşam için 309 lira ödedik. Develi Etiler’in normal standartlarında makul sayılabilecek bu hesap, doğrusu o akşam içimize oturdu. Hesabı ödedikten sonra, arkadaşlarıma rezil olmanın ötesinde tatsız duygularla, bir daha uğramamak üzere oradan hızla ayrıldım.