OluÅŸturulma Tarihi: Mart 30, 2004 00:00
Tarantulalar yalnız ve özgür hayvanlar. Örümcekbilimciye göre, bir dış kabuğu olan, ayaklarıyla koku ve tat alan, başında diş ve gözleri dışında sekiz bacak, iki kol, bir de mide barındıran, iri ve tüylü bir tarantuladan daha çekici bir canlı yok.Dişileri 30 yıl gibi uzun bir süre canlı kalabiliyor. En büyük düşmanları yaban arıları. Tarantulalar midelerine öylesine düşkün oluyorlar ki, sıklıkla birbirlerini yiyorlar.Sanıldığının tersine tarantulalar durup dururken insana saldırmaz. Ancak birçok tarantula türü son derece çevik ve saldırgan olduğu gibi, ısırmaktan da kaçınmaz.Örümcekbilimci Sam Marshall, Fransız Guyana’sında tarantulaların gizle yaşamını aydınlattı. Theraphosa blondi adıyla bilinen ve kuşlarla beslenen dünyanın bu en büyük örümcek türünün de aralarında yer aldığı, en az bir düzine örümcek türünü barındıran bu ormanlık bölge, onun için cennetten farksızdı. Örümcekbilimci oraya varır varmaz tünel adını verdiği yumruk büyüklüğünde bir oyuğu elindeki ince dalla eşelemeye başladı ve yaklaşık yarım kilo ağırlığındaki örümceğin dışarıya çıkmasını bekledi. Bir süre sonra oyuktan birtakım hışırtılar gelmeye başladı. Tarantulalar, büyüklüklerine oranla insanlarda ölümcül bir etki yaratmasalar bile, savunma düzenekleri zehirleyici birtakım sonuçlar doğurur. Dünya üzerinde sayıları topu topu bir düzineye ulaşan örümcekbilimcilerden bir tanesi olan ve ‘Tarantulas and Other Arachnids: A Complete Pet Owner’s Manual’ adlı bir kitabı kaleme alan Marshall, aynı zamanda dünyanın her bir yanından topladığı örümcek türlerinin barındığı tek laboratuvarın da sahibi. İlkel yaratıklarTarantulalar ilginç olamayacak denli ilkel bulunduklarından bilim insanları tarafından oldum olası göz ardı edildiler. Daha tüylü bir örümcek türünün soyundan gelen ve 150 milyon yıl önce ortaya çıkan bu canlılar günümüzde de kimi ilkel özelliklerini koruyorlar. Sağa sola devinmek yerine, aşağı ve yukarıya doğru devinen dişleri olan tarantulalar ağ da öremiyorlar. Tarantulaların göz ardı edilmelerinin bir başka nedeni bunların sıradan bahçe örümceklerine kıyasla çok daha zor incelenmelerinden kaynaklanıyor. Genellikle tropikal kuşağa özgü nemli toprakların derinliklerinde yaşayan bu canlılar, çok iri olduklarından mikroskobun altına sığmıyor. Bu türün dişileri 30 yıl gibi uzun bir süre canlı kalabildiklerinden, kuşaklar arasında uzun zaman dilimlerinin oluşmasına ve gözetim altında üreme sürecinin uzamasına neden oluyor. Marshall tüm bunları değiştirmeye çalışırken, bir yandan da tarantulaların kana susamış korkunç yaratıklar oldukları yönündeki yaygın görüşü çürütmeyi umuyor ve gerektiği gibi davranıldığında tarantulaların son derece zararsız olduklarına dikkat çekiyor. Yalnız ve özgürAraştırmaları bu canlı türüyle ilgili şaşırtıcı bir gerçeği de gözler önüne seriyor. Bulgulara göre tarantulalar memelilerle birçok ortak özelliklere sahip. Çoğu örümcek türü gibi, tarantulalar da tek başlarına yaşayan yamyamlar. Bu canlılar yalnızlıklarına öylesine düşkünler ki, kimi dişiler kendilerine kur yapan erkekleri bile yiyor. Gelgelelim, çoğu yavrularına özenle bakıyor ve tarantula ailelerinin kimi zaman yiyeceklerini paylaştıkları bile oluyor. Anne tarantulaların yavrularının karınlarını doyurmak için aç dolaştıkları da biliniyor. Yine de, örümceklerin hamster gibi uysal ve sevimli oldukları söylenemez. Birçok tarantula türü son derece çevik ve saldırgan olduğu gibi, ısırmaktan da kaçınmaz. Kendisini bir yabancı dostu olarak değerlendiren ve yeniyetme yıllarından beri evinde çeşit çeşit garip hayvanlar besleyen Marshall’a göre, bir dış kabuğu olan, ayaklarıyla koku ve tat alan, başında diş ve gözleri dışında sekiz bacak, iki kol, bir de mide barındıran, iri ve tüylü bir tarantuladan daha çekici bir canlının bulunamayacağına dikkat çekiyor. 500 örümceği varLaboratuvarının dört bir yanına serpiştirilmiş kavanoz ve kutularda 500 kadar örümcek türü barınıyor. Marshall buraya gelen ziyaretçilerin çok dikkatli olmaları gerektiğini söylüyor ve kazara bir örümceğin dışarıya salınması durumunda, bunun her iki taraf için de çok kötü sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. Agorafobik denilebilecek türde canlılar olan tarantulalar yaşamları boyunca kovuklarından kolay çıkmıyorlar. Tarantulalar, kara dul adıyla bilinen örümceklerin tersine, insanlarda ölümcül bir etki yaratmıyorlar. Insanları ısırdıklarına çok ender tanık olunan bu örümcekler yalnızca ‘setae’ olarak bilinen dış kabuklarındaki sert kıllarını döküyorlar. 70’li yıllarda yapılan araştırmalar savunma amaçlı bu kılların bir bölümünün tek bir türe karşı korunmak üzere tasarlanmış olabileceğini ortaya koyuyor. Söz gelimi, Meksika’ya özgü sarı tarantulanın kılları yalnızca çekirge farelerinin burun kanallarına zarar veriyor ve bu kemirgenleri öldürecek denli etkili olabiliyor. Kimi türler ağızlarından sarı tüy bulutları püskürtürlerken, kimilerinin tüyleri göbeklerinden dışarıya saçılıyor. Bir örümcek türü yavrularını korumak için kıllarını yumurta keselerinin üzerine döküyor. Savunma amaçlı bu kıllardan bugüne dek yedi farklı yapıda türün belirlendiğine dikkat çeken Marshall kuş yiyen dev örümceğin tüylerini kabuk değiştirirken uzandığı ipeğimsi özel şilteyi yapmak için kullandığını keşfetti. Tüylerden çıkan sesGelgelelim, iri örümceklerde bu tüylerin belki de en ilginç işlevlerinden biri ses çıkartmak. En yüksek sesi çıkartan örümcek türü olan kuş yiyen dev örümceğin sesi 3 metre uzaklıktan duyulabiliyor. Marshall sesin örümceğin başındaki yiyeceği kavrayan iki kolla, yürümesini sağlayan iki çift bacaktan birinden kaynaklandığını öne sürüyor. Deneyler ayrıca tarantulaların çevre koşullarına ayak uydurmak amacıyla köklü değişimlerden geçtiklerini de ortaya koyuyor. Tarantulaların bugüne dek karşılaştıkları en büyük tehlikenin günümüz kokarcalarının ataları sayılan, oyuklarda barınıp örümceklerle beslenen memeliler olduğuna dikkat çeken Marshall, örümceklerin bu tehlikeye karşı geliştirdikleri dikenli tüylerin evrim sürecinin en müthiş örneklerinden biri olduğuna inanıyor. Kaşıntıya yol açan bu dikenli tüylere yalnızca Yeni Dünya örümceklerinde var. Tüm dünyadaki 850 örümcek türünden 500’ü Amerika’da yaşıyor ve bunların 460’ında bu tüylere rastlanıyor. Yaban arıları düşmanlarıTropikal kuşaklarda dikenli tüyler, o bölgeye özgü ve kediyi andıran bir tür memeli hayvan olan ‘coatimundi’ye karşı pek de etkili olamıyor. Bu bölgede yaban arıları da tarantulalar için büyük bir tehlike. Kimi yaban arıları iğneleriyle tarantulaları felce uğratıp, yumurtalarını örümceğin karnına bırakıyorlar. Yumurtalar kuluçkadan çıktıklarında, yaban arıları kurtçukları felçli örümceği canlı canlı mideye indiriyorlar. Kuş yiyen dev örümcek bile bu yazgıdan kurtulamıyor. Bu örümcekle beslenen yaban arısının serçe büyüklüğünde olduğu belirtiliyor. Öteki bölgelerde yaşayan tarantulalar kendilerini savunmak için saldırganlıkla yetinmek zorunda kalıyorlar. Marshall Asya, Avrupa, Avustralya ve Afrika’daki tarantulaların son derece kötü huylu olabileceklerini, insanları öldürmeseler de, bir köpeğin yaşamına kıyabileceklerini belirtiyor. Midelerine düşkünTarantulalar midelerine öylesine düşkün oluyorlar ki, sıklıkla birbirlerini yiyorlar. Dişi bir Tanzanya kestane tarantulasının ağına düşürdüğü avı yemeyip yavrularına bıraktığına tanık olan Marshall, ‘Bunlar yavruları için kendilerini feda ediyorlar. Bebekler palazlanıp büyüdükçe, anneleri açlıktan küçülüyor,’ diyor. Dahası, tarantulalar
yemek zamanı ortaklaÅŸa çalışma eÄŸilimi de sergiliyorlar. Discover, Åžubat 2004’te yayımlanan makalede şöyle deniyor: Bu tür bulgular Marshall’ın örümceklere bakış açısını tümden deÄŸiÅŸtirdi. Bir zamanlar yaÅŸamlarının yalnızca ‘yumurtadan çıkmak, büyümek ve davranışlarını biçimlendirecek herhangi bir deneyimden yoksun olarak sonsuza dek yaÅŸamaktan’ ibaret olduÄŸuna inanan araÅŸtırmacı, artık örümceklerin hiç de sandığı gibi küçük makineler olmadığının bilincinde. Marshall ‘kiÅŸilik’ sözcüğünün bir böcek için fazlasıyla abartılı olacağına, ancak kiÅŸiliÄŸin bireye özgü kimi davranış biçimleri olduÄŸu varsayıldığında kimi türlerin gerçekten de ‘kiÅŸilikli’ denebilecek davranış örnekleri sergilediklerine parmak basıyor. Â
button