Güncelleme Tarihi:
İki kez olimpiyatlara katıldınız ve beşi altın dokuz madalya kazandınız. Çok genç yaşta parladınız. 1994’te siz ilkokuldayken sizden ‘geleceğin şampiyonu’ diye bahsediliyordu. İlk ne zaman bir olimpiyat şampiyonu olacağınızı anladınız?
- Yüzmeye hayli geç başladım. İlk dersimi sekiz yaşımda aldım. Hatta 13 yaşımdayken bile Sydney Olimpiyatları’nda yarışabileceğime pek inanmıyordum. Ama ertesi yıl 14 yaşımda Avustralya Milli Takımı’na seçildim. 1998’de de Dünya Şampiyonası’na katıldım. Ve işte o zaman “Galiba Olimpiyatlar’da yarışabilirim ve de kazanabilirim” diye düşünmeye başladım.
Sizce kariyerinizin en önemli yarışı hangisiydi? Atina 2004’teki 200 metre serbest finali olabilir mi?
- Doğru, Atina’daki 200 metre finali 5-6 olimpiyat şampiyonu birden yarıştığı için önemliydi. Ama bence en önemlisi Sydney 2000’deki ilk günümdü. O gün ilk final 400 metre serbestti. Seçmelerde iyi yüzememiştim. Bu yüzden final öncesi gergindim. İsmim anons edildiğinde seyirci o güne kadar duyduğum en büyük tezahüratı yaptı. Yarışın son 25 metresinde önde olduğumu görünce suda gülümsemeye başladığımı hatırlıyorum. Sonrasında da 4x100 metre serbest bayrakta altını kazanarak ABD’yi tarihte geçen ilk takım olduk. Sadece benim için değil, takım arkadaşlarım ve ülke için önemli bir gündü.
2000 Olimpiyatları’ndan sonra henüz 18 yaşında beş madalyalı, bol dünya rekorluydunuz. Böyle genç bir yaşta bu baskıyla nasıl baş ettiniz?
- Doğrusu o yıllarda ve bu kadar genç yaşta bu konuyu konuşacak çok az akranım vardı. Ama bana en çok yardımcı olan şey ailemin tutumuydu. Beni tebrik ederler ama disiplini elden bırakmazlardı. Odamı temizlemek, yatağımı toplamak gibi işler yine bana aitti. Sporda çok olağanüstü işler yapıyordum. ABD başkanı beni Beyaz Saray’da ağırladı. Ama bunu bile hep normal bir şey gibi algıladım.
Ailenizin sporcu kökenleri size yardımcı oldu mu?
- Ablam Christina milli takıma kadar çıkmış başarılı bir yüzücüydü. Babam çok yetenekli bir kriket oyuncusuydu. Annem de biraz sporla ilgilenmişti. Bunun şöyle bir avantajı oldu: Babam genç yaşta bir sporcunun maruz kalabileceği baskıyı çok iyi biliyordu. Annem ise eğitimimi sürdürmemi istiyordu. Bu ikisinin kombinasyonu bana çok yardımcı oldu.
Doping beni paranoyak yaptı
Bir profesyonel sporcu her anını programlamak zorunda. Sizin de doping konusunda bir takıntınız olduğunu biliıyorum...
- Doğru, 2000 yılında Alman Yüzme Milli Takımı’nın antrenörü dolaylı da olsa beni doping yapmakla suçlamıştı. Bu olaydan sonra lokantaya gittiğimde bile masaya gelen suyun ağzının kapalı olması konusunda bir paranoya geliştirdim. Çünkü bundan dolayı yakalanırsanız hatalı yine siz olursunuz. Ben de yiyip içtiğim her şeyin tamamen temiz olduğuna dair önlem aldım.
2006’da da sporu bıraktığınızı açıklamıştınız. Nasıl bir yaşama geçtiniz?
- O kadar yıl yüzdükten sonra hayatta başka yapılacak şeylerin de bulunduğunu görmek istedim. Üniversiteye gittim, psikoloji ve dilbiliminde çift anadal yaptım. Mesela yemek yapmaya bayılıyorum. Buna vakit ayırdım, arkadaşlarıma yemek yaptım. Elbette köpeklerimle ilgilendim. Bol bol seyahat ettim. Benim için normal hayata dönüştü bu. Bir de hayır işlerine ayırdım vaktimi. Sydney Olimpiyatları’ndan sonra bir vakfım var.
İSVİÇRE’YE YERLEŞTİM
Geçen yıl olimpiyatlar a katılabilmek için yüzmeye döndünüz. Bu kadar yıl spordan uzak kalmak sizde bir boşluk yarattı mı?
- Genç bir yaşta bıraktım ama artık yüzmeden zevk almıyordum. Artık benim için bir spor değildi bu. Bir halk figürü olmaktan bıkmıştım. Artık kendime ait bir hayat istedim. Geçen yıl tekrar bir çocuk gibi zevk almaya başladım yüzmeden. Sonuçlara bakmaksızın da devam edeceğim.
Henüz 30 yaşındasınız. Geleceğe dair planlarınız var mı?
- İki yıldır şimdiki antrenörüme yakın olmak için İsviçre’nin İtalyan kesimine yerleştim. Yılda 3-4 kez Avustralya’ya gidip geliyorum. Asya’da bazı iş bağlantılarım sürecek. Antrenörlüğe gelince, halen biraz yapıyorum. Birkaç çok iyi yüzücüye yardım ediyorum. Buna da devam edeceğim.
Palet gibi ayaklar
Ian Thorpe yüzmeye 8 gibi geç bir yaşta başlasa da kısa sürede fizik üstünlüğüyle madalyaları toplayan bir havuz canavarına dönüştü. 11 yaşında New South Wales Şampiyonası’nda dokuz altın madalya birden kazandı. O yıllarda ve sonrasındaki parlak kariyerinde Thorpe’u ön plana çıkaran avantajlardan biri de dev gibi elleri, palet gibi ayaklarıydı. Öyle ki 14 yaşına geldiğinde ayakları 52 numara olmuştu bile. Antrenörü Frost da zaman zaman onu bu doğal paletlere fazla güvenmekle eleştiriyordu.