Mehmet ARSLAN
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2006 00:00
Halil Akkaş adını ilk kez 2005’te Madrid’de, Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda duydum. Avrupalı meslektaşlarımın deyimiyle "yürekli" koşuyordu. İsmail Akçay, Mehmet Terzi gibi isimlerden sonra atletizm pistlerinde "rüzgar gibi" esmeye başlayan, "Genç Türkler"den biriydi. Helsinki’deki 2005 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda kendi gözlerimle izlediğimde ise onun çok farklı biri olduğunu anladım.
Hocası Ramazan Kutlu yoktu yanında, yarış taktiğini telefonla alıyordu. Kütahya’da toprak sahada hazırlanıyor, sesini çıkarmıyor, sadece koşuyordu. Geçen hafta sonu Moskova’da kazandığı dünya dördüncülüğüyle Türkiye’yi 138 ülke arasında 39. sıraya yükseltti. Dünya şampiyonalarındaki en başarılı erkek atletimiz unvanını aldı. Saniyenin sadece yüzde 63’ü farkla üçüncülüğü kaçırdığı bu yarıştan sonra birçok ünlü atletin menajeri Hollandalı Jos Hermes’ten övgü aldı. Atletizmin önemli yarışları Golden League’e davet edildi. Halil, 23 yaşında. En büyük şikayeti annesinden, çünkü her yarış sonrası annesinden azar işitiyor: "Çok yoruldun git yat."
Moskova’ya 3000 metrede yarışacağım diye gittiniz ama 1500 metrede dünya dördüncüsü oldunuz, nasıl oldu bu iş?
- Moskova’ya gitmeden önce hem 1500 hem de 3000 metreye kaydımızı yaptırmıştık. Ama hiç beklemediğim halde hem 3000’de hem 1500’de finale kaldım. 3000 metre finalinde daha rahat koşabileyim diye de 1500 metre finalinde yarışmayacağımızı söyledik. Ama bize "Vakit geçti yarışmak zorundasınız" dediler. Tek seçenek kaldı: Koşmak. Antrenörüm, "Çık, rahat rahat koş" dedi. Ben de çıktım koştum ve dördüncü oldum.
Şimdi o yarışı yeniden koşsanız ne olurdu?
- Bilmiyorum ama sadece 1500 metreye konsantre olsaydım daha farklı olabilirdi.
Bir insan Türkiye’de neden atlet olur? Siz niye atletizmi seçtiniz?
- Dersten kaçmak için. Ortaokul üçüncü sınıfın ikinci dönemiydi. Rehberlik dersinden kaçmak için okul seçmelerine katıldım. Takıma girdim, ilk yarışta dokuzuncu oldum. Lisede üç yıl hiç geçilmedim. Gençlerde Türkiye şampiyonu oldum, 15 gün sonra da Balkan Şampiyonu.
Okula da devam ediyorsunuz, dersleriniz nasıl?
- Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesi Spor Yüksek Okulu’nda beden eğitimi öğretmenliği son sınıftayım. Ama sınıfta kaldım. Çünkü Belçika’da grand prix yarışlarına katılacaktım. Aynı dönemde okul yönetimi benden üniversiteler arası yarışa katılmamı istedi. Belçika’ya gidince hem sınıfta kaldım hem de disiplin kuruluna verildim.
SPONSORLAR AYDA 1700 YTL MAAŞ VERİYOR
Sizin için kapkaç çetesinden kurtuldu, atlet oldu diyorlar. Doğru mu?
- Hayır böyle bir şey yok. 2002’de Balkan Şampiyonu olmuştum. Birkaç gün sonra İrlanda’ya gidecektim. Kütahya’dayken Ulu Cami önünde üç arkadaşla karşılaştım. Bana, "Az önce birinden sigara istedik, vermeyince bıçakladık, bize para ver polise telefon açacağız" dediler. Onlara para vermedim, ikna edip bir kahvehaneden telefon açtırdım. Polisler geldi aldı gitti. Hepsi bu.
Ne kadar para kazandınız atletizmden?
- Geçen yıl İzmir’deki Dünya Üniversite Oyunları’nda birinci oldum. Onun para ödülüyle Kütahya’da anneme ev aldım. Bir de arabam var, 1998 model Şahin. Kulübüm ENKA ve sponsorum Vestel’den toplam 1.700 YTL aylık alıyorum.
Daha büyük olanaklar sunsalar, daha büyük başarılar elde etme iddianız var mı?
- Kütahya’da çoğu zaman toprak pistte koşuyorum. Genel Müdürlüğümüz kamp için tüm olanakları sunuyor. Bundan daha iyisi nasıl olur, inanın hiçbir fikrim yok.
Yarışlardan önce beslenme programınızı nasıl ayarlıyorsunuz? Bir diyetisyen yardımcı oluyor mu?
- Hayır. Atlet arkadaşlarımızla birlikte yapıyoruz programımızı.
MASAJ YAPAN VAR MI SANKİ
Yarıştan önce ya da sonra masaj yaptırır mısınız?
- (Antrenörü Ramazan Kutlu araya giriyor, Halil masaj sevmez, diyor. Halil ise antrenörüne dönüyor, sanki yapan var da sevmez diyorsun, diye cevap veriyor). Bir şey anlatayım. Moskova’da salonu dolaşıyoruz, bir baktım her ülkeye ait masaj odası ve masaları var. O masalardan birinin üstünde Türkiye yazıyor. Çok sevindim ama sonradan öğrendim ki, her ülke masörünü kendisi getiriyormuş.
Salon çalışması peki?
- Dünya Şampiyonası’nda herkes Türkiye’de hangi salonda çalıştığımı sordu. Salon yok, dedim. Hatta bana deli diyen Fransız Driss Maazouzi’yle aramızda ilginç bir diyalog geçti. Sonra, doktorunuz kim, dedi. Doktor yok, dedim. Sakatlanınca ne yapıyorsunuz o zaman, diye sordu. Ben de, doktora gidiyorum, dedim. Peki masörünüz kim, dedi bu sefer. Ben yine, masör de yok, dedim. En sonunda, fizyoterapistiniz kim, deyince, ben de, valla bizde öyle şeyler yok, dedim.
Yarış öncesi kafanızı rahatlatmak için ne yaparsınız?
- Bilgisayarda araba yarışı oynuyorum. Oyunda bir seviye atlayamazsam, atlayana kadar yarış için yola çıkmıyorum.
Yarışlarda rakibe dirsek atıp kendinize yer açmayı öğrendiniz mi?
- Dirsek atmıyorum ama artık eskisi gibi de ezilmiyorum. Başa baş, dişe diş mücadele etmeyi öğrendim. Bu konuda en pis atletler Faslılar. İspanyol atletler de, dirsek atma, önünü kapama konusunda çok usta.
Moskova’da dördüncü olduğunuz yarıştan sonra televizyondan birine bir işaret yaptınız. Kız arkadaşınıza mesaj mı gönderdiniz?
- Hayır, anneme selam gönderdim. Şu anda kız arkadaşım yok. Bunu yazmanızı özellikle rica ediyorum. Belki yazınca kız arkadaşım olur.
BİR YORUM
Cüneyt Koryürek (Atletizm otoritesi): Halil, Moskova’daki dünya şampiyonasında imkansızı başarmak istedi. Üç günde iki tane 1500 metre, iki tane de 3000 metre koşmak istedi. İlk gün 1500 metre ve 3000 metre seçmelerine girdi, ikinci gün 1500 metre finalinde dördüncü oldu. Son gün de 3000 metre finalinde sonuncu oldu. Sadece 1500 metre koşsaydı rahatça madalya alırdı. Çok cesur, çok yetenekli ve geleceği çok parlak bir atlet. Hem kendisini hem antrenörünü kutlamak lazım.