Ders veren soygun

THE INSIDE MAN

Clive Owen, o etkileyici sesiyle “az sonra mükemmel bir banka soygunu gerçekleştireceğim” derse ne yaparsınız?

Ona inanırsınız tabii.

Merak etmeyin, yakışıklı İngiliz aktör, bu sözlerle açtığı filmin geri kalanında ona olan güvenimizi boşa çıkarmıyor, gerçekten de ameliyat yapar titiz çalışıyor, zekice planlanmış, mükemmel bir soygun gerçekleştiriyor.

Clive Owen’ın canlandırdığı Dalton Russel ve üç arkadaşının başlattığı banka soygununda ilk başta her şey sıradanmış gibi görünüyor. Boyacı kılığında bankaya giren soyguncular, sıradan bir banka soygunu gerçekleştirip gidecekler gibi. Diğer yanda ise olaya tesadüfler sonucu atanmış, sıradan bir dedektif olan Keith Frazer (Denzel Washington) var.

SOYGUNCULAR BOYACI KILIĞINDA

Dünya çapındaki finans kurumlarından Manhattan Trust’ın Wall Street şubesinde rehineler alınıyor, kapılar kilitleniyor, polisle irtibata geçiliyor.

Soyguncular önce güvenlik kameralarını etkisiz hale getiriyorlar. Sonrasında ise rehinelere de boyacı kıyafeti giydiriyorlar. Polisin rehine ve rehin alanı birbirinden ayırt etmesine artık imkan yok.

Dalton Russell, son derece sakin ve ne yaptığını bilen bir soyguncu; polisten çeşitli taleplerde bulunarak onları bir güzel oyalıyor. Arada sırada elindeki 50 rehineden bazılarını serbest bırakarak da, kafa karıştırıyor, oyuna renk katıyor.

Diğer yanda ise banka sahibinin paçası tutuşmuş durumda. Nedenini sormayın, çünkü filmin en büyük sürprizi burada yatıyor. Borsa broker’ı Madeliene White (Jodie Foster) ile temasa geçerek, onun da polisle ve bankasındaki soyguncuyla irtibata geçmesini sağlıyor.

SPIKE LEE’NİN EN TİCARİ FİLMİ

İçerideki Adam, Hollywood'da kendi üslubuyla bağımsız duruşundan taviz vermeyen, sosyal içerikli filmleriyle tanınan, Malcolm X, 25. Saat gibi filmlerin ünlü yönetmeni Spike Lee için farklı bir deneyim hiç kuşkusuz. Lee, ilk kez polisiye gerilim türüne el atıyor ve kariyerinin en yüksek bütçeli, en ticari filmini çekmiş oluyor.

Spike Lee, soygun devam ederken aralara kimi zaman çok matrak olan, kimi zaman ise ince ince hiciv yapan sorgulama sahneleri serpiştirmiş. Bunlar filmin en eğlenceli ve ünlü yönetmenin dokunuşlarının en fazla hissedildiği sahneler olarak hafızalarda kalıyor.

İçerideki Adam’ın bu kadar konuşulmasında en önemli etkenlerden biri, Spike Lee’nin yönetimine verilen bomba gibi oyuncu kadrosu. Film fos çıksa da sırf bu oyuncular için izlenir dedirten bir kadro var karşımızda (parantez içinde belirtelim, film hiç de fos çıkmamış durumda).

ÇIKART O MASKEYİ

Yakışıklı İngiliz oyucu Clive Owen, zeki ve ‘cool’ soyguncu rolünde başarılı, ama uzun süre maske, gözlük ve kapşonla dolaşması insanı kahrediyor ve fena halde can sıkıyor. Erkek izleyicileri bilemeyiz tabii, ama bizler maske yerine onun kirli sakallı halini tercih ediyoruz!!!

Denzel Washington her zamanki gibi, yani çok çok iyi. Spike Lee ile, He Got Game, Mo Better Blues ve Oscar adaylığı aldığı Malcolm X‘ten sonraki bu dördüncü buluşmasında izleyenlere yine keyif veriyor.

Jodie Foster, etek ceket takımıyla çok alımlı, ciddi bir görünüm çiziyor. Kurban rolünü oynamaktan kurtulmuş olmanın keyfini çıkarır gibi bir hali var. Ancak, canlandırdığı karakterin, polisi nasıl ikna edip, soygun mahalline elini kolunu sallayarak girdiğini ve ne münasebetle orada bulunduğunu anlayamadığımı belirtmeliyim. Vardır bir mantığı elbette!

Willem Dafoe ustamızı her gördüğümüzde önünde saygıyla eğiliyoruz ama burada o kadar küçük bir rolle sınırlı kalmış ki, hakkı biraz yenilmiş gibi geldi bana. Yine de varlığı yetiyor tabii.

Adaletin çürümüşlüğünü ortaya koyması itibarıyla iç burksa da, heyecanlı ve eğlenceli bir film İçerideki Adam. İzleyene keyif vereceğini açılışında yer alan, ünlü Bollywood hit şarkısı Chaiyya Chaiyya’dan anlıyoruz zaten.

Eğlenceli ince dokunuşları, kadro zenginliği ve iyi işlenmiş zeki senaryosuyla göz kırpmadan izlenen bir soygun filmi var karşımızda.

Filmden hem zevk hem de ders almak mümkün üstelik. Sonunda anlıyoruz ki, insan ne yaparsa yapsın, geçmiş hatalarından, günahlarından kurtulamıyor. Adalet, hak, öyle ya da böyle bir gün geliyor yerini buluyor.

Clive Owen’ı, New York Knicks maçında ikna etmiş

Filmde bir banka soyguncusunu canlandıran Clive Owen ilk teklif aldığında bu rolü kabul etmemiş ve “Çoğu sahneyi maskeli ve güneş gözlüklü oynamak, bunlar yetmezmiş gibi bir de kapşon takmak çok tuhaf bir durum. Çünkü oyunculuk bir gönül işidir, bunu ancak gözlerinizle gösterirsiniz. Aniden bu avantajınızın elinizden alınması hiç hoş bir durum değil” demişti. Owen’ın tereddüt ettiğini gören Spike Lee hemen devreye girerek ikna çalışmasına başladı. Sonunda amacına New York Knicks basketbol takımının bir maçı sırasında ulaştı. Owen’ın maçı en iyi yerden izlemesi için saha kenarından iki koltuk ayarlayan Spike Lee, son düdük çalmadan önce ünlü oyuncuyu ikna etmişti.

Washington, hayatını kamera önünde yaşamak istemiyor

Bazı oyuncular ve yönetmenler birbirlerinden hiç kopamazlar. Spike Lee ve Denzel Washington işte böyle bir ikili. İçerideki Adam, onların birlikte çalıştığı dördüncü film. Hollywood’un bu iki önemli ismi bir araya geldiğinde, aralarında satır aralarından pek çok ders çıkarılabilecek şu diyalog geçti;

D.W.: Geriye baktığımda sen dahil herkesten bir şeyler çaldığımı düşünüyorum.�

S.L.: Herkesten çalıyoruz aslında. Ama değerli olan iyi insanlardan bir şeyler çalabilmek, daha doğrusu alabilmek.

D.W.: Bugüne dek aldığım en iyi öğüt, “bütün hafta kendini bedavadan herkese gösterme, hafta sonu seni görmek için para ödemezler” oldu.

S.L.: Sürekli ortalarda olmanın doğru olmadığını mı söylüyorsun?

D.W.: Evet. Bazıları her dakika her yerde olmak zorunda hissediyor kendilerini. Hayatlarını kameraların önünde yaşıyorlar. Bu durumda ben hafta sonu sinemaya gittiğimde, onları görmeyeceğim filmleri tercih ediyorum!

Lee’nin başarısının sırrı

Yönetmen Spike Lee’nin en çok önem verdiği konulardan birisi, çekimlerde ekonomik davranmak. Yapımcı Brian Grazer, ünlü yönetmenin bu özelliğini hakkında şu gözlemi yapıyor: “Her konuda son derece ekonomik davranır. Hatta öğle yemeği bile yemez. Öğle yemeği saatinde onu sokağın ortasında dikilmiş olarak bir sonraki çekimi planlarken görebilirsiniz.”Kendisinde var olan çalışma ahlakını annesinden aldığını söyleyen Spike Lee, yönetmenlik anlayışına da damgasını vuran ailesi konusunda şunları söylüyor; “Annem sanat öğretmeniydi ve her zaman şunu söylerdi: ‘Asla tatmin olma. Elinden gelenin en iyisini yap ama daha yukarısı ve daha ilerisi için çabalamaya devam etmelisin’ Ben de annemin dediğini yapıyorum ve onun sözlerini yaptığım her filme taşımaya çalışıyorum.”