Güncelleme Tarihi:
Dünyada sadece ABD'de yılda yaklaşık 1 milyon 200 bin ölümcül olmayan, ancak tedavi edilmediği takdirde yayıldığı bölgede ciddi hasarlara neden olan deri kanseri vakası bildirildiğini belirten Doç. Dr. Karakaş, deri kanserlerinin tüm kanser türleri içinde en sık görülen olduğunu vurguladı.
Karakaş, yaptığı açıklamada, açık tenli kişilerde, özellikle güneş ışığının etkisiyle deri kanseri gelişimi riskinin yüksek olduğunu, yanıklar, tekrarlayan X-ışını, arsenik ve katrana maruz kalmak ile ailesinde deri kanseri öyküsünün olmasının da riskler arasında yer aldığını bildirdi.
Deri kanserleri arasında en sık rastlanan türlerin ise bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve malin melanom olduğunu ifade eden Doç. Dr. Karakaş, şu bilgileri verdi:
“Bazal hücreli karsinom, deri kanserleri içinde en sık karşılaşılan tiptir. Açık tenli kişilerde daha sık görülmektedir. Yüz, boyun, el üstleri gibi güneşe açık bölgelerde yerleşmekle birlikte vücudun diğer bölgelerinde de görülebilmektedir. Yavaş seyirli olup bir santim çapa ulaşması aylar ve yıllar içerisinde olabilmektedir. Ancak tedavi edilmez ise yara açılır, üzeri kabuklanır, kemik ve sinirler başta olmak üzere deri altı dokulara yayılabilir.
Skuamöz hücreli karsinom, bazal hücreli karsinomdan sonra ikinci sıklıkta karşımıza çıkmaktadır. Açık tenli kişilerde daha sık görülmektedir. Başlıca yüz, kulak kenarları, dudaklar ve ağza yerleşmektedir. Vücudun diğer yerlerinde, travma yerinden veya iyileşmeyen yaraların üzerinden de gelişebilir. Kırmızı, kahverenginde kepekli kabartıdan kitlelere kadar değişen şekillerde görülebilmektedir. Deriden iç organlara yayılması nedeniyle erken tedavi edilmesi önemlidir.”
Deri kanserleri arasında en ölümcül olanın ise malin melanom olduğunun altını çizen Karakaş, bu kanser türünün melanosit adı verilen ve deriye koyu rengini veren maddeleri üreten hücrelerin melanom hücrelerine dönüşmesiyle ortaya çıktığını vurguladı.
Bu durumda deride, siyah, kahverengi, ten rengi, gri, mavi ve damarlanmaya bağlı kırmızı renk başta olmak üzere çeşitli renkler görülebildiğini söyleyen Karakaş, şöyle konuştu:
“Açık tenlilerde, aşırı güneş ışığına maruz kalanlarda, ailesinde melanom öyküsü ve çok sayıda düzensiz beni olanlarda melanom görülme riski artmıştır. Güneş gören bölgeler dışında avuç içi, ayak tabanı, tırnakların altı, ağız, genital bölgede gelişebilmektedir. Melanom deride aniden gelişebileceği gibi bir benin veya lekenin üzerinden de gelişebilir. Erken dönemde cerrahi olarak tedavi edilme şansı oldukça yüksektir.”
KENDİNİ MUAYENE
Riski yüksek olanların erken tanı ve tedavi için kendilerini her ay veya iki ayda bir değerlendirmesini öneren Karakaş, şunları söyledi:
“Öldürücü olmasa bile insan bedenine hasar veren deri kanserinden korunmak için ayda bir kez kendini muayene şart. Kişi beş basamakta kendisini inceleyebilir. Bunlar, ayna yardımıyla gövde ön, arka yüzleri ve koltuk altlarının değerlendirilmesi; kolların, ön kolların, el ve avuç içlerinin değerlendirilmesi; uyluklar, bacaklar, ayaklar ve ayak tabanlarının değerlendirilmesi; el aynası yardımıyla ensenin ve parmaklarla ayırarak saçlı derinin değerlendirilmesi ve yine el aynası yardımıyla sırt, bel ve kalçaların değerlendirilmesidir. Şüpheli durumlarda zaman yitirilmeden doktora başvurulmalıdır.”
TEHLİKENİN ÖZETİ: ABCDE
Bir kişide Melanom gelişimini düşündürecek durumların İngilizce bazı sözcüklerin baş harflerinin yan yana gelmesiyle ABCDE olarak ifade edildiğini kaydeden Karakaş, bunları da şöyle açıkladı:
“Asymmetry (Asimetri): Dikey veya yatay çizgi ile ikiye ayrıldığında yapının eşit olmaması. Border (Kenar): Kenarlarının düzensiz olması. Color (Renk): Gri, çelik mavisi, kahverengi ve siyah gibi farklı renklerin bir arada olması. Diameter (Çap): Çapın 6 milimetreden büyük olması. Elevation (E1) (Yükseklik): Deriden kabarık olması. Enlargement (E2) (Genişleme): Hızla büyüme eğiliminde olması.”
D VİTAMİNİNE DİKKAT
Doç. Dr. Ayşe Akman Karakaş, deri kanseri gelişimi riskini azaltmak için öncelikle geniş kenarlı şapka, ultraviyole koruyuculu gözlük ve sıkı dokunmuş giysiler kullanılması gerektiğini belirtti.
Güneş ışınlarının yeryüzüne dik ulaştığı 10.00-16.00 saatlerinde güneşe çıkılmaması uyarısında bulunan Karakaş, “Eğer çıkılacaksa, güneşe açık bölgeler için ultraviyole A ve B ışınlarına karşı koruyucu özelliği olan ürünlerin dışarı çıkmadan 20 dakika öncesinde sürülerek, gerekirse iki saatte bir tekrarlayarak kullanılması önerilmektedir. Altı aylıktan küçük çocukların ise güneş altında bırakılmaması önerilmektedir” dedi.
Güneşin zararlı etkilerinden korunmaya çalışılırken D vitamininden de vazgeçmemek gerektiğini hatırlatan Karakaş, bunun için günde üç kez 15'er dakika güneşe çıkmak, soğuk deniz balıkları tüketmek ve gerekirse D vitamini takviyesi alınmasını önerisinde bulundu.