Güncelleme Tarihi:
Ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Erdil Y.: İkimiz de Limon dergisine gidip gelen amatörlerdik. Selçuk Eskişehir’den, ben Kadıköy’den geliyordum. Bir bakıyordum karşımda kıvırcık saçlı, komik karikatürler yapan bir adam var. Zamanla aramızda muhabbet başladı.
Aranızda bir rekabet durumu var mıydı?
Selçuk E.: Birbirimize rakip olarak bakmıyorduk ama ikimiz de dönemin en dikkat çeken çizerlerindendik. Açıkçası ben onun işlerini severdim.
E. Y.: İyi iş yapıyorsan çizimin dergide mutlaka olur. Bu yüzden birbirimize karşı hiç bir rakip durumumuz olmadı.
Çizimlerinize bakarak birbirinizin karakteri hakkında nasıl bir kanıya varmıştınız?
E. Y: Açıkçası ben karşımda yaşça daha büyük bir adam bekliyordum. Bir de baktım 18 yaşında biri duruyor.
S. E: Bu soru çok 90’lara ait. Cevabını hatırlayamıyorum.
Bize birbirinizi anlatır mısınız?
E. Y.: Selçuk çok sakin, akıllı ve iyi yüreklidir. Çok şey bilir. Biraz ketumdur. Candır.
S. E: Erdil biraz çocuk ruhlu gibidir ama güvenilirdir. Biraz da haylaz gibidir. Aynı zamanda akıllıdır.
Arkadaşlık hangi noktadan sonra kankalığa döndü?
S. E: Limon’dan ayrılkdıktan sonra iki yıl falan görüşmedik. Sonrasında Leman dönemi başladı. Birlikte sabahlıyor, geceleri gezmeye gidiyorduk.
Şimdi Penguen’desiniz. Dergiyi bu kadar başarılı yapan ne?
E. Y: Bunun aslında bir sırrı yok. Kendi içimizde çok iyi bir arkadaşlık kurduk. Sinerjiyi yakaladık. Mutlu ve eğlenceli çalışıyoruz. Ayrıca yaptığımızı iş olarak görmüyoruz. Hobimizi yapıyoruz, bize para veriyorlar.
Nelerden besleniyorsunuz?
E. Y: Buzdolabından! Kötü espri yaptım ama genelde oradan besleniyorum. Açıkçası espri bulmak için sürekli algılarım açık dolaşmıyorum. Çocukluğumdan beri zaten her şeyi merak ediyorum. Algılamaya çalışıyorum. Bunları en iyi çizerek ifade ediyorum. Bu da bizi çizer olmaya itiyor.
Sürekli kağıt kalem cebinizde, ilham mı beklersiniz?
S. E: Belli bir zaman ayırıp masa başına oturuyoruz. Eskiz defterlerimizi açıp düşünmeye başlıyoruz.
BU HAFTA YİNE TAYYİP VAR
Karikatüristler aynı zamanda muhaliftir. Siz muhalif olduğunuz için mi çiziyorsunuz yoksa çizdiğiniz için mi muhalifsiniz?
E. Y: Hayata bakıyor, yaşıyor ve fikir sahibi oluyorsun. Ardından bir şeyler söyleme isteğin geliyor. Bu yüzden de karikatür yapıyorum zaten.
Peki politik olarak beslenebildiğiniz bir süreçte misiniz?
E. Y: Yıllar önce Plastip Şov yapardık. O zamanlar siyaset çok güzeldi. Turgut Özal’ından Süleyman Demirel’ine çok geniş bir yelpaze vardı. Şimdi “Off bu hafta yine Tayyip var” oluyoruz. Arada bir de “Baykal bir şeyler yapmıyor” durumu var.
S. E: Memlekette bir ilerleme olmayınca önümüze benzer konular geliyor. Bu da çok moral bozucu oluyor.
BEHLÜL’E BENZİYORSUN DİYE KİMSE DAHA ÇOK GÜLMEZ
Özel hayatınızda komik adamlar mısınız?
S. E: Genelde karikatüristler çekingen ve içine kapanık çocuklardır. Çünkü kendimizi çizgiyle ifade etmeyi tercih ederiz. Tek başımıza çalışırız.
O esprileri üreten zeka bunları arkadaş ortamında kullanmaz mı?
E.Y: Yeni tanıştığım bir gruba girdiğim zaman “Aa bu adam karikatürist, şimdi çok güleceğiz” diye bir beklentileri oluyor. Sonrasında “Aslında çok ciddi adamlarmış” diye düşünüyorlar. Durup dururken espriler yapmaya başlayamam. O beklentiye karşılık veremem. Ama yakın arkadaşlarımın arasında eğlenceli ve komik oluyorum.
Bu durumunuz kadınları hayal kırıklığına uğratıyordur...
E.Y: Herkes karşısında dertsiz birini görmek ister. Dertlenen biriyle kim birlikte olup hayatını zindana çevirir. Ama benim başıma böyle bir hayalkırıklığı gelmedi. Bu adam çok komik ben şununla birlikte olayım diye gelen bir kız gelmesin zaten.
S.E: Ben karımdan başkasını tanımam.
Sizin mesleğinizi yapanlar için hep cool derler.
S. E: Bize sorulan soruların cevapları aslında çok sıkıcı. Gazeteciler bizden ilginç cevaplar bekliyor. Ama öyle sıradışı cevaplarımız yok.
Peki bu meslekte de yakışıklılık önemli mi?
E.Y: Yakışıklılık bu meslek için hiç gerekli değil. Olursa iyi tabii ama fiziğimle iş yapmıyorum. Behlül’e benziyor diye karikatüriste kimse daha fazla gülmez. Ben de yakışıklı olduğumu düşünmüyorum, sevimli olduğumu düşünüyorum.
ZENGİN DEĞİLİM AMA BİR ŞEYE İHTİYACIM YOK
Mizah dergilerinde çalışanlar arasında sürekli kopuşlar yaşanıyor. Neden?
S.E: Birbirine yakın kafalarız, yıllarca dergi çıkartıyoruz. Ama yıllar içinde çalışan sayımız artıyor. Bir dergiye sığamaz hale geliyoruz ve yeni dergiler çıkıyor.
O ayrılıklarda başarılı olamayanlara kapınız hep açık mı?
E.Y: Zaten kapı kapalı durumu yok. Genelde iyi ayrıldık ama bu işin de yazılmamış kuralları var. Giderken “Abi ben yeni bir dergi çıkartacağım” diyenler oluyor. Bazen de yeni bir dergi çıkarıyorlar biz de bayide görüyoruz. O zaman geri gelmelerini istemezsin tabii.
Yeni çıkan dergiler neden tutmuyor?
S.E: Çünkü iyi çizerlerin olması ve derginin kimliğinin olması gerekiyor.
Bu iş para kazandıran bir iş mi?
E. Y: Zengin değilim ama hiç bir şeye de ihtiyacım yok. Karikatür dışındaki ekstra işler bana ekstra neşe sağlıyor.
ALTI FARKLI TASARIM HAZIRLANDI
Erdil Yaşaroğlu ve Selçuk Erdem, Mavi&Friends projesi kapsamında Mavi Karikatür Serisi’nde buluştu. İkili bu ayın ortasında satışa çıkacak koleksiyon için altı farklı tasarım hazırladı. Selçuk Erdem, İstanbul silüetinin etrafından çeşitli mizahi göndermeler yapıyor. Örneğin tişörtlerden birinde ahtapot deniz altında nargile ve çay içerken, diğerinde bir uzaylı ve kedisi, İstanbul semalarında balık tutuyor. Erdil Yaşaroğlu’nun tişörtlerindeyse hayranlarının yakından tanıdığı hayvan figürlerine bu kez seksi, dekolteli tavşan ve bir kedi eklenmiş. Erdil Yaşaroğlu, “İlk defa tişört tasarladık. Mavi Jeans çizimler konusunda bizi tamamen serbest bıraktı. Benim tasarımlarım tesadüfen kadınlar için oldu. Bundan sonraki modellere konuşma balonları da eklenebilir diye düşünüyorum. Bence bu çizimler, giyenler için bir şeyler ifade edecek. Bir tavır göstermelerini sağlayacak” diyor.