Deppler: Dalgalı kur tek çıkar yol

Güncelleme Tarihi:

Deppler: Dalgalı kur tek çıkar yol
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 27, 2001 00:00

IMF Avrupa Direktörü Deppler, Fischer’ın ziyareti öncesinde Milliyet’e açıklamalarda bulundu. Deppler, krizi önceden gördüklerini ve Türk yetkilileri uyardıklarını söyledi.Milliyet gazetesinde yayınlanan IMF Avrupa Direktörü Deppler'in röportajı aynen şöyle:‘Uyardık ama dinletemedik’Kasım 2000 öncesinde bankacılıktaki sorunların derinliÄŸinin ne kadar farkındaydınız? Krizin geliÅŸini neden göremediniz?GeliÅŸini gördük. Türk yetkilileri, spesifik olarak ve defalarca, yüksek cari açığın faizleri yukarı ittiÄŸi ve bir dizi özel bankayı riske attığı konusunda uyardık. Mayıs 2000’den baÅŸlayarak, yaz boyunca önlem çaÄŸrısı yaptık. Ancak meselenin üzerine sonbahardan önce gidilmedi ve gidildiÄŸinde artık çok geçti. Petrol fiyatlarının, uluslararası faizlerin yüksekliÄŸi, doların deÄŸerlenmesi ve iç talebin 2000’in ilk yarısındaki beklenmedik artışı, cari açığı tahminlerin ötesinde büyüttü. Enflasyon, programda öngörülenden daha yavaÅŸ düşünce, piyasalar durumu sorgulamaya baÅŸladılar ve faizler fırladı. Bazı bankalar, baÅŸta Demirbank, faizlerin düşeceÄŸine inanıp büyük risk almıştı, düşmeyince derin sıkıntıya girdi. Bütün bunları, bankacılığın bizzat ve IMF’nin beklentilerinin ötesinde bir sorun yumağı olduÄŸunu inkar için söylemiyorum.     Åžimdiki aklınız 2000’de olsaydı, bankalar konusunda ne yapardınız?Program, bankacılıktaki sorunlarla mücadeleyi hedeflemiÅŸ, yeni Bankacılık Yasası çıkarılmış, ihtiyati düzenlemeler artırılmış, en zayıf bankalara müdahale edilmiÅŸ, denetim kurumu oluÅŸturma kararı alınmıştı. Ne yazık ki, bu kurum ilk baÅŸta umduÄŸumuz gibi profesyonel ve bağımsız deÄŸildi; bankacılık sektöründeki reformların geciktirilmesi olaÄŸanlaÅŸtı. EÄŸer yaÅŸananları deÄŸiÅŸtirmek mümkün olsa, bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda iÅŸi çok daha sıkı tutardık. Ancak eÄŸer makro sorunlarla zamanında ilgilenilseydi, bankacılığa baÄŸlı sorunlar da daha az ve daha zararsız olurdu.     ‘Dalgalı kurdan geri dönüş yok’Yeni programın "kırılgan" olmadığının garantisi ne? Program çok açıdan öncekilerden farklı. DeÄŸiÅŸiklikler, programın daha az kırılgan olmasına yönelik. En önemli fark, dalgalı kur sistemine geçilmesi. BaÅŸka çare kalmamıştı. Geçen ÅŸubatta Türkiye’nin düştüğü durumda, hiçbir kur oranını sabit tutamazdınız. Ancak bizce, dalgalı kur, sadece programı dayanıklı kılmak için deÄŸil, mali istikrarı yeniden kurmak için de temel araçlardan biri olabilir ve olmalıdır. Türkiye’nin sorunları sürerken, buna inanmak zor olabilir, ama geliÅŸmekte olan açık ekonomilerin çoÄŸu, mali istikrara, dalgalı kur sayesinde kavuÅŸtular. Tabii, tek başına dalgalı kurla olmaz, diÄŸer politikaları da doÄŸru kurmak önemli. Ancak dalgalı kur, sistemdeki ÅŸokları emerek, yetkililere gerekli ayarlamaları yapma ÅŸansı tanıyan bir niteliÄŸe sahip, özellikle de faiz hadleri konusunda. Bu, son aylarda birçok kez Türkiye’nin iÅŸine yaradı.      ‘Düşük TL bizi de mutsuz ediyor’Dalgalı kurdan tedirgin olan, Merkez Bankası’nın dövizi belli düzeylerde tutmasını ve TL deÄŸerinin öngörülebilir kılınmasını isteyenler var. Bu konuda revizyona razı mısınız?TL’nin deÄŸerinin gayet iyi öngörülebildiÄŸi bir rejimle iÅŸe baÅŸladık ve bu 14 ay sürdü. Bu 14 ayda iki dev kriz yaÅŸandı. Krizlerin ÅŸiddetinde çıpalı döviz kurunun büyük payı vardı. Dalgalı kur uygulansaydı, böyle büyük patlama olmazdı. TL’nin düşük deÄŸerinin Türkler’i mutsuz ettiÄŸini biliyorum. Bu beni de, bizi de mutsuz ediyor. Ama böyle gitmesi gerekmez. Dünyada dalgalı kur uygulayan ülkelere bakın. BaÅŸlangıçta uyum sürecinden geçiyorlar, zamanla döviz kuru istikrarı buluyor. Türkiye için de en iyi sistem bu. Türkiye gibi çok hassas bir ülkede, kazalara karşı, çıpalı kurdan daha bağışlayıcı bir kur rejimi gerek. Ayrıca bugün öngörülebilir bir kur sistemine geçmenin tek yolu, çok miktarda rezerv kullanmak. Oysa zaten o kadar rezerviniz yok. GeçiÅŸ sürecinde zorluklar yaÅŸansa da, kesinlikle eminiz ki, dalgalı kur Türkiye için kalıcı olmalıdır.     ‘Bankalarda yeni kriz olmaz’Fischer, Türk kamu bankalarının "istikrara yönelik günlük tehdit" olmaktan çıktığını söyledi. Özel bankalar istikrarı tehdit ediyor mu? BDDK iyi çalışıyor mu?Türk bankacılığı çok çalkantı geçirdi. Ancak artık etkin bir süpervizyon sistemi ve sorunlarla anında ilgilenmeyi olanaklı kılan, iyi anlaşılmış süreçler var. Özel bankaların bir bölümü halen kırılgansa da, sorunlar biliniyor ve mevcut bütçe planları, bu sorunlarla baÅŸa çıkma amaçlı acil harcama kalemlerini kapsıyor. Bence, Türkiye’nin bankacılık sorunları büyük ölçüde kontrol altında. BDDK’nın zayıf bankalarla ilgili son adımları, artık Türkiye’de bu alanda yeni bir dönemin açıldığının güçlü iÅŸaretini verdi. Bankacılıkta kasım ve ÅŸubat krizlerinin bir benzerinin yeniden yaÅŸanması tehlikesini kesinlikle görmüyorum.     Fon bankalarının tasfiyesindeki gecikme ve bankaların ellerindeki, iç borçların önemli kısmını oluÅŸturan kağıtların tasfiye öncesinde geri alımı sıkıntı doÄŸurur mu?Program düzenlemeleri, bu borçlarla ilgili sorunun mali yönünü, tamamen, cömertçe karşılıyor. Sorun yaÅŸayabilecek diÄŸer bankalar için de acil durum fonları var. Fona devredilen bazı bankaların henüz tasfiye edilmemiÅŸ olmasına gelince, bu karmaşık bir mesele ve dünyanın bütün ülkelerinde uzun zaman almıştır. Türkiye’de bu konuda bazı sıkıntılar olduÄŸunu biliyorum. Ama tasfiye süreci baÅŸladı, birçok bankanın özelleÅŸtirilmesi için adım atıldı, süreç ilerliyor. Bankacılık sektörünün daha da iyileÅŸmesi gerekli, ancak yeni bir çöküş yaÅŸanacağı kanısında deÄŸilim.     ‘Piyasa siyasetten korkuyor’Piyasalar neden programa güvensiz, bu nasıl aşılır?Türk Hükümeti bu güçlü ve hırslı programla büyük ilerleme saÄŸladı, saÄŸlamayı sürdürüyor. Bugünkü politikalar gelecek yıllarda enflasyonun düşmesi, hızlı büyüme ve mali istikrar için temel. Programın mali yönü saÄŸlam, iç borcu döndürmeye yardımcı büyük dış kaynak desteÄŸi var. Beklentimiz, bunlar sayesinde, piyasaların güveninin saÄŸlanacağı ve yatırımcıların devlet tahvillerini makul faiz oranlarıyla almaya yeniden istekli kılınacağı. Bizce program bunu saÄŸlayacak ve iÅŸleyecek. Piyasaların güvensizliÄŸinin nedeni, Türkiye’de öne çıkan siyasi meselelere bakıp, "Bu siyasi durum daha ne kadar böyle gider, gitmezse ne olur" diye kendi kendilerine sormaları. TL’nin çok deÄŸer kaybedebileceÄŸinden korkuyorlar ve bu riske karşı korunmak için yüksek faiz talep ediyorlar. Türk hükümetinin önümüzdeki günlerde bu kaygıyı azaltacak ÅŸekilde davranması çok önemli. Bu da programın eksiksiz uygulanmasıyla, hükümetin programa baÄŸlılığını, iç ve dış piyasalara göstermesiyle mümkün.     ‘Seçim her ÅŸeyi mahfeder’Piyasalardaki "Bu siyasi durum daha ne kadar gider, gitmezse ne olur" sorusunun yanıtı sizce ne? Hükümet düşse ya da seçime gidilse program nasıl etkilenir?Türkiye’nin tarihine bakın, siyasi çalkantılar, hep ya döviz kurunda ya da rezervlerde ciddi sorun yaratmış. Bu apaçık ortada. Oysa bence, Türk hükümeti programın baÅŸarısını gerçekten istiyor. Bu iÅŸi öylesine yapıp, sonra da ülkeyi seçimlere götürerek herÅŸeyi mahvetmek gibi bir niyetleri yok. Siyasi geleceÄŸin nasıl olacağı konusunda bir korku varsa da, bu korkunun fazla temeli yok. Tabii ki, iktisadi konularda daha geniÅŸ konsensus lazım. Bu saÄŸlanırsa, insanların ufku da geniÅŸler ve yakın vadede ciddi risk kaygısı azalır. Türkiye’de durum düzelir.DERVÄ°Åž BÄ°ZÄ°M ADAMIMIZ DEĞİLProgramda revizyon deÄŸil, ince ayar gündemde. Deppler, detayların Fischer’in ziyaretinde netleÅŸeceÄŸini bildirdi. Deppler, ‘Bakan Kemal DerviÅŸ IMF’nin adamı deÄŸil, o piyasalarla hükümeti birbirine baÄŸlayan ara yüzey’ dediIMF’nin herÅŸeye müdahale edip, Türkiye’de mikro - yönetim yaptığı iddiasına yanıtınız ne? Fonun iÅŸi mikro - yönetim deÄŸil. Tersine, ülke yetkililerinin amaçlarını ve bu amaçlara yönelik politikaları kendilerinin belirlemesinden yanayız. ÖrneÄŸin Türkiye’de, bütçe açığına iliÅŸkin genel hedef konusunda yetkililerle anlaÅŸtık, ancak bu hedefe nasıl ulaşılacağının kararını hükümete bıraktık. Memur maaÅŸlarında baÅŸta üzerinde uzlaşılandan farklı bir ÅŸey yapmak istediklerinde, bunun enflasyonla mücadeleyi zayıflatacağını görmemize raÄŸmen, genel bütçe sınırları içinde kalındıkça, bu deÄŸiÅŸikliÄŸe razı olduk. Ancak bazen yapısal konular, makro - finansal meselelere dönüşür. Türk Telekom’un özelleÅŸtirilmesi de, hükümetin reformlara baÄŸlılığının simgesi haline geldi. Piyasaların güvenini ve faiz hadlerini doÄŸrudan etkileyen bir simge. Dolayısıyla bu konuda sessiz kalamazdık. Ama, biz çok desteklesek de, Telekom’un özelleÅŸtirilmesi Türk hükümetinin ne zamandır hedefi. Bazılarının dediÄŸi gibi fonun dayatması deÄŸil.     "2002’de hızlı büyüme"Türkiye’de krizden ve IMF destekli önlemlerden en çok zarar gören kesimlere ne söyleyebilirsiniz? Ne zaman feraha çıkacaklar?Zor zamanlardan geçildiÄŸi kesin ve biz programın, toplumun nispeten daha maÄŸdur kesimlerine verdiÄŸi sıkıntının çok iyi farkındayız. Ancak ÅŸu anki program dışında bir alternatif, bu kesimlere daha büyük darbe indirir. Bu programla, Türkiye’nin gelecek yıl başından itibaren hızla büyümeye baÅŸlayacağına güveniyoruz. Dahası programda, en maÄŸdur kesimlerin yükünü hafifletmeye yönelik önlemler var. Bu kesimler için sanıldığından daha çok ÅŸey yapılıyor. ÖrneÄŸin, Tütün Yasası konusunda, tütün işçilerinin zorluklarını aÅŸmaya yardımcı özel bir Dünya Bankası projesinin gündemde olduÄŸu, Türkiye’de anlaşılamadı.     ‘VatandaÅŸ başına 300 dolar’Türkiye özelinde, IMF’nin iç iÅŸleyiÅŸi, Ä°cra Kurulu, personel ve üye ülkeler arasındaki alışveriÅŸ nasıl? Türkiye’nin programı, Bakan DerviÅŸ ve ekibinin, genelde hükümetin programı. Bu çok önemli, zira yetkililer programın gerçek sahibi deÄŸilse, uygulama zayıf kalır. Programın teknik yönleri, Türkiye’ye düzenli giden fon heyetleri ile Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı ve diÄŸer hükümet kuruluÅŸlarının iÅŸbirliÄŸinde belirleniyor.IMF, Türkiye’nin programına 19 milyar dolar verdi, bu her Türk vatandaşı başına 300 dolardan fazla. Böyle büyük bir parasal taahhüde girildiÄŸinden, IMF’nin 183 ülkesini temsilen 24 kiÅŸiden oluÅŸan Ä°cra Kurulu da, her adımda, bizzat devrede. IMF personeli önerilerini hazırlarken, kredi dilimlerinin serbest bırakılmasında, Ä°cra Kurulu’nun konsensusunu kazanma gayesiyle hareket ediyor. Yönetim, özellikle de BaÅŸkan Horst Köhler ve Yardımcısı Fischer, hem personelin çalışmasında rehber, hem de Türkiye’nin, Ä°cra Kurulu’nda ve dış dünyada desteklenmesinde anahtar.     DerviÅŸ IMF’nin adamı deÄŸilDerviş’e "IMF’nin adamı" diyenler, "O yoksa para da yok" diye düşünenler var. Derviş’in Türkiye’deki rolünü ve sizle iliÅŸkisini nasıl tanımlarsınız?Koalisyon iktidara ilk geldiÄŸinden beri ekonomiyi düzeltme azminde ve iyi bir baÅŸlangıç da yapmıştı. Ancak bu yolda sorunlar yaÅŸandı. Sorunlardan biri, hükümetin programı bir kez onayladıktan sonra, artık bunu bırakıp baÅŸka ÅŸeylerle ilgilenebileceÄŸini sanmasıydı. Piyasalar ile hükümeti birbirine baÄŸlayacak bir "ara yüzeye" (interface) gereksinim doÄŸmuÅŸtu. Bizce Bakan DerviÅŸ, bu ara yüzeydir. Hükümet, IMF, uluslararası topluluk ve piyasalar arasında baÄŸlantıdır. Her açıdan çok etkili bir sözcüdür. Türkiye’nin buna ihtiyacı vardı. DerviÅŸ ile iliÅŸkimiz iyi. Ama o, bir Türk yetkilisi ve emin olun ki, aramızdaki pazarlıklar, Derviş’ten önceki bakanla nasılsa, onunla da aynı hararette geliÅŸiyor. Derviş’e "IMF’nin adamı" dediklerini biliyorum. Oysa (gülerek), IMF ile Dünya Bankası’nın nasıl didiÅŸtiÄŸini bilen herkes, Dünya Bankası kökenli birinin bizim adamımız olamayacağını da bilir!      ‘Moratoryum önerisi aptalca’Programın terkedilmesini, borç moratoryumuna gidilmesini önerenler var Türkiye’de...Türkiye,1989’da sermaye hesaplarının serbestleÅŸtirilmesiyle, mali açıdan tam bir piyasa ekonomisi oldu. Her zaman bu programın alternatifleri olduÄŸunu söyleyebilirsiniz. Ama alternatiflerin etkinliÄŸi ayrı mesele. Esasen de, hükümetlerin temel stratejisini ilgilendiren bir konu. Bence Türkiye asla, piyasa ekonomisini terk etmek anlamına gelen böyle bir yöntemi benimsemez. Kaldı ki, Türkiye’de sorun dış borçlar deÄŸil, iç borçlar. Dolayısıyla etkili bir moratoryum, ancak iç borçlara karşı olabilir ki, bu Türkiye’nin kendi kendisine moratoryum ilanı demektir. Bağışlayın ama, bunun politikasını yapmak pek akıllı iÅŸi deÄŸil.Fischer güven için geliyorFischer’in ziyaretinin revizyon amaçlı olduÄŸu inancına ve hedeflerin deÄŸiÅŸmesinin "programın baÅŸarısızlığı" gibi algılanmasına ne diyorsunuz?Revizyon deÄŸil, ince ayar var. Ayarını yapacağımız konuları bir süredir konuÅŸuyoruz, Fischer’in ziyaretinde bunların netleÅŸeceÄŸini sanıyorum. Ama programla ilgili ciddi sorunlar olduÄŸunu ve Fischer’in bunları halletmek için geldiÄŸini düşünmeyin. Fischer, bunun iyi bir program olduÄŸuna inanıyor ve görevinden ayrılması öncesinde, son bir ziyaret yapıp, programa güvenini göstermek istedi. Biz her zaman bu programlarda ufak tefek ayarlardan yanayızdır. Kesinlikle programın çatısında deÄŸiÅŸiklik yok. Ufukta programın baÅŸarısızlığının kabulü anlamına gelecek hiçbir düzenleme görünmüyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!