Denizde adab-ı muaşeret

Güncelleme Tarihi:

Denizde adab-ı muaşeret
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2000 00:00

Haberin Devamı

Rahmi Koç'un kitabından yola çıkarak yatlarda uygulanacak nezaket kuralları belirlendi

NEZAKETİN denizi, karası, havası olur mu demeyin.

Üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde, artık önemli bir hobi haline gelen yatçılık, ‘denizde nezaket’in herkesçe bilinmesini ve kurallarının uygulanmasını gerekli kılıyor artık.

Çünkü denizlerde yaşamanın da kendine göre bir raconu, kendi nezaket kuralları var. Belli kurallara uymazsanız, apartmanlardan alışık olduğunuz komşu kavgalarını, marina ya da yatların demirlediği koylarda yaşamanız, işten bile değil. Üstelik denizde uygulanan nezaket kurallarını bilmeniz için yat sahibi olmanız gerekmiyor, bir yata misafir olduğunuzda da bu kurallara uymalısınız.

Türkiye'de denizde yaşamaya ayrılan sürenin gitgide arttığını gören Setur Marinaları, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç'un ‘Deniz, Gök ve Biz’ adlı kitabından yola çıkarak hazırlanan ‘Denizde Nezaket’ adlı kitapçığıyla, meraklılarına, mavi suların kurallarını anlatmaya çalıştılar.

Ne önemi var demeyin, bakın kitapçıktan bir bölümle, bir yatçının başına neler gelebilir:

‘‘Sakin bir koyda demirlersiniz, yer yokmuş gibi yanınıza bir tekne gelir, koca koyda nerede ise size çarpacak kadar da yanaşır ve demirler. Başlar arabesk müzik, çığlık atarak şarkılar, nağralar, bazen de saz çalınır. Hepsi güzel, demokrasi var falan ama gece yarısından sonra bu patırtı devam ederse, hem saygısızlık hem de ayıp olur’’

İşte bir başka nezaketsizlik örneği daha:

‘‘Bir marinaya girersiniz, iki yanınızda iki tekne, birinde çıt yok, öbüründe sahibi olmadığı halde gürültü patırtı. Gemici radyoyu sonuna kadar açmış ve bırakıp gitmiş. Kaset müziği beyninizi oyar, kapatmasını rica ettiğiniz zaman, ‘fena adam' olursunuz’’

Sokaklarda olduğu gibi marinalarda da kadın olmak zor. Denizdesiniz, mayonuzu, bikinizi giyip, güneşe bırakacaksınız kendinizi, ama deniz nezaketsizliği, işte böyle bir senaryoya neden olabiliyor:

‘‘Marina içinde güzel ve liberalce soyunmuş hanımın bulunduğu bir tekne. Yanında da meşhur guletlerden biri, sahibi de yok. Gemiciler işi gücü bırakır, başka işi olmayanlar da gelir, sabahtan akşama kadar o kadını ‘dikiz' ederler. Bu çok ayıptır.’’

Kaptan ve gemicilerin uyması gereken kurallar

Belki de denizlerdeki nezaketten uzak davranışları iyi gözlemleyip, yatçıları uyarmak amacıyla hazırlanan kitapçıkta, kaptan ve gemicilere de birkaç söz söylenmiş. İşte örnekler:

Gemicilerin bazıları patron yokken, onun kamarasında yatmayı adet edinmişlerdir. Bu sureti katiyede ayıptır. Mahremiyete tecavüzdür.

Kaptanlar unutmamalı ki yatlar, patronların hem dinlenme aracı, hem keyf ettikleri ve misafir ağırladıları hem de iftihar ettikleri varlıklardır.

Kaptanlar ve denizcilerin bir şey daha unutmamaları lazımdır, yatçılık ve marinacılık dünyası küçüktür, daima yüz yüze gelinecektir. Dolayısıyla ihtilaflar ve ayrılmalar daima tatlılıkla olmalıdır. Bu politika gibidir. Bakarsınız bir gün yine beraber çalışmak icap eder. Köprüler hiçbir zaman atılmamalıdır.

Netice olarak, başkasının adamını ayartmayınız (patronlara). Adam size geçmek istiyorsa, patronunun müsaadesini alınız. Patronlar da yüzyüze gelmek mecburiyetindedirler.

Türkiye'de üretilen ya da ithal edilen yatlarla, her geçen gün dev gibi büyüyen yatçılık sektörünün ürettiği nezaket kuralları bunlar. Denizlerde yaşam, nezaket kurallarını da unutmadan sürerse, meraklılarına daha güzel, daha huzurlu günler getirecek.

Yat misafirliğinde nasıl davranacaksınız

Kitapçıkta, ‘Deniz Adabı Muaşereti', ‘Deniz Etiketi', ‘Denizde Nezaket ve Kaideleri' diye tanımlanan kurallardan bazıları ise şunlar:

Bir dostunuzun yatına binecekseniz, davetli dahi olsanız, önce müsaade isteyeceksiniz.

Bir yata kim olursanız olun, ayakkabıyla çıkılmaz. Ayağınızdaki ayakkabının altı lastik dahi olsa, ayakkabınızı çıkarmayı teklif ediniz.

Bir dostunuzun teknesinde gecelemeye yahut hafta sonu geçirmeye gidiyorsanız bavulla gitmeyiniz, yumuşak bir çanta ya da gemici torbasıyla gidin.

Akşam size içki ikram edilinceye kadar içki istemeyiniz.

Tuvaletlere umumiyetle kağıt dahil hiçbir şey atılmaz.

Bir yatta ne misafir gibi bir kenarda oturup, herkesin size servis yapmasını bekleyin, ne de işgüzarlık yapıp, soyunup, mutfağa girip, aşçıbaşı olun.

Denize girecekseniz, tekneye tekrar nasıl çıkacağınızı sormadan suya atlamayın.

Yatlarda seyir halindeyken sigara içmek doğru değildir yine de sigara içecekseniz sahibinden müsaade isteyin.

Sizin deniz hakkında bilginiz, yat sahibinden fazla ise onu misafir veya mürettebatın yanında zor durumda bırakmayın.

Yatlarda giyeceğiniz kıyafetlerde, çapa, halat, gemi yahut gemi bayrakları resmi ve motifleri olmasın.

Yattan ayrılırken mutlaka teşekkür edeceksiniz ama çektiğiniz fotoğraf varsa, birkaç gün sonra onları ev sahibine güzel bir yazı ile göndermeniz, iyi bir jest olur.

Çeşit çeşit

yatçı var

‘Denizde Nezaket' kitapçığı işe yatçıları sınıflandırmakla başlamış. Kitabın diline sadık kalıp, bazı yerleri atlayarak, denize gönül verenlerin davranışlarına göre çeşitlerine bir göz atalım:

Marina Yatçılığı Kendi başına bir ekoldür. Bu tip yatçılığın, yat sahipleri, kaptanları, gemicileri, aşçıları, misafirleri ve giyim kuşamı kendine göredir. Bilhassa bu tip yatçılıkta, teknenin denizde olmasından ziyade, süslü ve şık olması, mutfağının ve buz makinasının iyi işlemesi, barında bol içki stoku bulunması ve de marinanın stratejik bakımından en iyi yerinde bağlı olması lazımdır. Marina yatçılarının, zengin bir gardrobu, özel butikleri vardır. İtalya ve Fransa'da bu yönde ihtisas yapmış mağazalar mevcuttur. En büyük yatı olan diğerlerine müstehzi müstehzi bakma hakkına sahiptir. Bununlar beraber onlar, diğerlerine hem ihtiyaç, hem de boy farkı bakımından kol kanat germek mecburiyetindedirler. Marina yatçılarının gemici ve kaptanları, güzel yemek pişirir, iyi servis yaparlar.

Deniz Yatçılığı Yatlar daha küçük fakat denizci sahipleri, umumiyetle de kaptanları işi bilen, bir yerden bir yere giderken marinaya uğramış kişilerdir. Bu tip insanların bütçeleri çoğu zaman sınırlı olduğu için denizciliği büyük fedakarlıklarla sürdürmektedirler. Sahibinden başka ekseriyetle bir veya iki gemicileri vardır ve bu insanlarla kader birliği etmektedirler. Onlar daha az maaş vermesine rağmen, eşit muamele yaptığından dolayı, denizciler, ‘denizci patronu', ‘marina patronu'na tercih ederler. Denizci yatçılar, marinaları muayyen bir müddet ihtiyaçlarını karşılamak için kalınacak yerler olarak görürler ve o iş biter bitmez, akşam dahi olsa, sakin bir koya giderler. Onlar için sükunet en büyük lüks ve en önde gelen arzudur.

Hakiki Yatçılık Gayet sadedirler ve tercihan yeni üst baş giymezler. Onlar için temiz bir şort ve marinada da bir tişört kafidir. Mali imkanlarını daha ziyade teknelerinin daha iyi olması için kullanırlar. Bu tip yatçıların alışveriş etktikleri dükkanlar butikten ziyade yat donanımı satan yerlerdir. Gıdaları basit, bazen kuru, bazen ısıtılmış yemeklerdir. Onlar da içki sohbetini ve bir başka hakiki yatçıya ziyarete gitmeyi severler. Ağ taşırlar ve bir gece evvel attıkları ağdan çıkanları yemeye bayılırlar. Yarışçı Denizciler Bu tür denizciler, bütün seneyi, yazın yapılacak yarışlarda daha iyi derece alabilmek için, teknelerini, ekipmanlarını, stratejilerini ve ekiplerini yenilemek için geçirirler. Küçüksu'da teknelerini görürsünüz, kimi salma, kimi direk, kimi pervane değiştirir. Yelken onlarda bizim gardroptaki elbiseler gibidir. Her rüzgar zaviyesi ve hızına göre tekneleri kıyafet değiştirir. Vinçler, ipler ilk bakışta göze görünmeyen masraflardır. Yat yarışcılığı pahalı bir zevktir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!