Denizanalarının istilası

Güncelleme Tarihi:

Denizanalarının istilası
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 2006 00:00

Yeryüzünün en basit, ilkel canlı türü. Denizleri hızla işgal ediyor. Bir kısmı zehirli. Bu yıl 30 bin kişi denizanası yüzünden hastanelerde tedavi gördü, kimisi yaşamını kaybetti. Denizanalarının kıyılara akınının nedeni küresel ısınma. Ve ne yazık ki bu durum giderek daha kalıcı hale geliyor.

Çünkü, hassas eko denge ciddi biçimde sarsılmış durumda. Tüm dünyada balıkçılar her yıl 450 bin ton denizanası topluyor. Bu sayı, 10 yıl önce toplananın iki katından fazla. Araştırmacılara göre, larva ve yumurtalarla beslenen bu yaratıklar ilerideki dönemde deniz altındaki yaşamın dengesini ciddi biçimde değiştirecek.

Derinliklerin en gizemli yaratıkları. Ne kafaları var, ne beyinleri, ne gözleri, ne de kulakları. Yüzgeçleri bile yok. Onun yerine zehirli dokunaçlara sahipler. Üstüne üstlük bir de etoburlar. Geçtiğimiz haftalarda devasa ordular halinde Cebelitarık Boğazı’ndan Akdeniz’e akın ettiler. Başta kimse sebebini tam olarak anlayamadı. Karanlıkla hafif parlayan şeffaf ve yumuşak dokulu kitleler deniz yüzeyini kapladı. Tatilini Akdeniz sahillerinde geçiren on binlerce kişi neye uğradıklarını şaşırdı. Tatilleri zehir oldu. Yüzerken denizanalarına çarpanlar hastanelere koştu. Kimileri bu yüzden yaşamını kaybetti. Hemen akabinde anonslar yapılmaya başlandı. Denizleri istila eden denizanalarının çok zehirli ve tehlikeli olduğu uyarısında bulunan uzmanlar, ölü bile olsa denizanaları ile temasta bulunulmamasını istedi. Tehlike bayrakları dikildi, kimi plajlar kapatıldı. Tekneler ve botlar kepçelerle denizanalarını toplamaya çalıştı. Ama bu pek işe yaramadı. Denizanalarından düşen parçalar bile zehir saçmayı sürdürdü. Çünkü zehir hayvan öldükten sonra 24 saat daha etkisini gösteriyordu.

Böylece, bugüne kadar alışık olunmayan bir süreç başladı. Sanki bu yaratıklar belli bir komuta dahilinde denizleri işgal ediyordu, insanoğlu çaresizdi. Korku ve felaket filmi gibi değil mi? Ve ne yazık ki gerçek! Bugün İspanya, İtalya, Portekiz, Fransa, Hırvatistan, Kuzey Afrika suları Pelagia noctiluca adı verilen bu deniz yaratıklarıyla dolu. Akdeniz’den Adriyatik’e kadar her yer bu sarımsı şeffaf, dokunduğu yeri yakan, şiddetli acı veren denizanalarının taarruzu karşısında çaresiz. Bugüne kadar 30 bin kişinin denizanası çarpması sonucu yaralanıp tedavi gördüğü biliniyor. Denizanası yoğunluğu metrekarede 10’u aştığında sahil yüzmeye kapatılıyor. ABD ve Uzakdoğu da denizanası istilasından etkilenmiş durumda. Kore’de 1 metre eninde Nemopilema nomurai adı verilen zehirli denizanaları görülüyor. Geçen ay denizanası kitleleri yüzünden Japonya’da bir nükleer santral faaliyetine geçici olarak ara verdi. Denizdeki soğutma sistemine denizanaları dolmuş, su akışını durdurmuştu.

SU ISINDI, KIYIYA GELDİLER

Aslında normal koşullarda bu mevsimde deniz sularının ısınması ile denizanası sayısında artış olması olağan. Ancak bilim dünyası bu artışın küresel ısınmayla süreklilik kazandığı kanısında. Üstelik sürecin geri dönüşü çok zor. Normal koşullarda deniz anaları kıyılardan 70 kilometre açıkta, sıcak sularla yaşıyorlar. Kuraklık ve nehirlerdeki suların azalması denize akan soğuk nehir suyu hacmini de azaltmış durumda. Bu da kıyılardaki suların geçmişe kıyasla daha sıcak ve daha az tuzlu olmasını sağlıyor. Deniz biyologları bu yaz Akdeniz’in kuzeyinde ısının 4 derece yükseldiğini belirtiyorlar. Bu da doğal olarak deniz analarının ana besin kaynağı olan planktonların artmasına neden oluyor. Aynı zamanda denizanalarını yiyerek beslenen kılıçbalığı, ton balığı ve deniz kaplumbağası gibi hayvanların sayısında da azalma söz konusu. Sonuçta hassas eko denge ciddi biçimde sarsılmış durumda. Dünya genelinde balıkçılar her yıl ortalama 450 bin ton denizanası topluyor. Bu sayı 10 yıl önce toplanan denizanası sayısının iki katından fazla. Araştırmacılara göre larva ve yumurtalarla beslenen bu yaratıklar ilerideki dönemde deniz altındaki yaşamın dengesini ciddi biçimde değiştirmeye hazırlanıyor.

KABUKLULARI BİLE YİYORLAR

Başta da belirtildiği gibi denizanaları dünyanın en ilkel yaratıkları, balık sınıfına girmiyorlar. Mercan grubuna dahiller. Ancak mercanlar kayalara bağlı yaşayan polipler olmalarına karşın denizanaları denizde serbest halde dolaşıyorlar. Hem planktonlarla besleniyorlar hem de dokungaçları ile balıkları avlayabiliyorlar. Suda sürüklenerek ilerlerken yiyebilecekleri bir canlıya rastlar ve onu, fışkırttıkları zehirle etkisiz hale getirip, ağızdan içeri alıp yerler. Hatta dev denizanaları büyük kabuklu deniz hayvanlarını bile yutabiliyorlar. Alıcıları sudaki ışığa, kokuya, yerçekimine ve kimyasallara duyarlı son derece basit bir sinir sistemleri bulunuyor. Solunum sistemleri yok ancak dış yüzeylerinden oksijeni alıp veriyorlar. Beyinleri bulunmadığı için görme duyusu yok, dış dokularının hassasiyetiyle algılıyorlar. Ağızları aynı zamanda üreme organları. Boyutları ve renkleri birbirinden çok farklı özellik gösteriyor. Bedenlerinin yüzde 91’i su, yüzde 4’ü tuz ve yüzde 1’i proteinden oluşuyor.

Denizanalarının korunma ve yiyeceklerini yakalamaya yarayan yakıcı kapsüllerin içindeki zehirli hücrelere nematosist deniyor. Yakıcı hücreler, tentakül dediğimiz dokunaçlarda değil canlının dışındaki derinin içinde. Gerektiğinde nematosistlerin fışkırması için dış deriye doğru hareket gerçekleşiyor. Nematosistler fışkırdığında, dokunan kişi yanma ve kaşınma hissediyor.

UZAKDOĞU’DA HEM GIDA HEM PET

Zehirsiz denizanası türleri de mevcut. Bu türlerde savunma amacıyla gelişmiş özellik mevcut. Yani biyo lüminesan adı verilen bir çeşit ışık verme fonksiyonu. Özellikle düşmanları olan deniz kaplumbağalarından, deniz kuşlarından, balıklar ve balinalardan kurtulmak için bu yolu uyguluyorlar. Düşmanının baskın çıkabileceği durumlarda denizanaları gövdeden ışık salınımını sonlandırıyor. Dokunaçlar ışık vermeye devam ederek gövdeden ayrılıyor. Düşmanlarını bu yolla dokunaçlarına yönlendiren canlı fırsatı kullanıp kaçıyor. Sonra, rejenerasyon yetenekleri sayesinde yeniden dokunaç oluşturuyorlar.

Denizanaları sadece deniz kaplumbağaları, deniz kuşları, balıklar, salyangozlar, sümüklü böcekler, balinaların besini değil. İnsanlar da yiyor. Çin, Kore, Japon mutfağında önemli bir yeri var. Salatası, böreği dahil, pek çok çeşit yemeği yapılıyor.

Japonlar, denizanalarıyla birlikte yaşamayı da seviyor. Kedi, köpek ya da akvaryum balığı gibi denizanası besleyenler var. Hatta denizanası ile yaşamayı sakinlikten ve sessizlikten hoşlananlara öneriyorlar. "Denizanaları ne havlıyor ne de ağızlarından salya akıtıyor. Asla sizi rahatsız etmiyor" diyorlar.

YAŞAYAN FOSİLLER

Denizanaları, 650 milyon yıldır varlıklarını koruyan canlılar. Bu özellikleri nedeniyle önemliler. Farklı bir yaşam döngüleri var. Bunu anlayabilmek için üremeleri hakkında fikir sahibi olmak gerekiyor. Çoğalmaları yumurta ve sperm yoluyla oluyor ama eşeysiz (bölünerek çoğalma) olarak da üreyebiliyorlar. Eşeyli üreme aşaması, dişi yumurta hücrelerinin erkeğin sperm hücrelerince döllenmesi. Gövde kısmında bulunan eşeysel bezlerde bulunan üreme hücreleri suya dökülür ve yumurta suda döllenir. Döllenme sonucunda yumurta, önce larva sonra polip evrelerinden geçer. Yani yumurtadan çıkan larvalar polip olarak gelişim geçirdikten sonra bir denizanası haline gelebilirler. Bazen de polip olarak yaşamayı sürdürürler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!