Bunun için ölmeniz ve yeniden doğmanız da gerekmiyor. Oyuncularına bugüne kadar hiçbir online oyununun vermediği özgürlüğü veren Second Life (İkinci Hayat) dünyasına katılmanız yeterli. Aslında Second Life’a bir oyun demek yanlış olur çünkü bitmiyor, sonunda ulaşılması gereken bir amaç yok. Varsa bile bunu siz kendiniz için belirlemiş oluyorsunuz. Aynı gerçek hayattaki gibi. Bugün yaşadığınız etten kemikten hayatın amacı neyse, Second Life’ınki de o. Bu dünyanın da para birimi, liderleri, ekonomisi, kuralları var. Sadece burada daha özgürsünüz, her an her şeye dönüşebilirsiniz; kadınken erkeğe, insanken tavşana. Ben şu anda ikinci hayatımı yaşamaktayım, size anlatayım.
www.secondlife.com adresine girdim. Aylık mı yıllık mı üye olmak istersiniz diye sordular. Kredi kartımın numarasını yazıp 9 doları verdim ve bir aylığına ikinci hayatımı yaşamaya başladım.
Önce, bu dünyada kim olacağım? Adımı sanımı bulmalıyım. Sonra da nasıl görüneceğimi. Burası üç boyutlu grafik bir dünya. Burada görüntüsünü tamamen sizin belirlediğiniz, üç boyutlu bir karakter olarak dolaşıyorsunuz. Bu karakterin kafasının üstünde ismi ve soyadı yazıyor. İsmimi buldum. Inge olsun. Attila İlhan’ın bir şiirinde geçen, Yanlışlar Prensesi Inge Bruckhart gibi. İsmi seçtikten sonra size soyadı seçenekleri sunuyorlar. Birdbrain’i (kuşbeyinli) seçiyorum.
Neyse şimdi sıra tipimi belirlemeye geldi. Kaslı bir vücut istiyorum, kollar filan kuvvetli olsun, Madonna’nınkiler gibi.
Gözüm mavi olsun, dudaklarım dolgun. Burnum da fındık gibi, lütfen! Saçlar aynı kalabilir, uzun ve kahverengi.
Kıyafet olarak gösterişsiz bir şeyler giyeyim dedim. Sonra bu kararımdan çok pişman oldum tabii çünkü Second Life’ta insanlar akıl almaz frapan ve dikkat çekici giyiniyor. Ne kadar acayip giyinirseniz o kadar yaratıcı ve iyi bir oyuncusunuz bir bakıma. Bir blucin ve kırmızı tişörtle benim pek şansım olmadı.
PLAYBOY GÜZELİ BANKA YÖNETİCİSİİkinci hayatın başladığı yer, Hoşgeldiniz Merkezi denilen fıskıyeli havuzların olduğu bir yer. İnsanlarla tanışmak için mükemmel bir yer çünkü çok kalabalık.
Burada ilk tanıştığım kadın Amber, Second Life’ın içinde yayınlanan bir Playboy dergisine pozlar veriyordu. Gerçek hayatında ise bir bankada yönetici olduğunu söyledi.
İkinci arkadaşım ise Melekler adlı bir tarikatın üyesi çıktı. Hayatta her şeyin sihirle çözülebileceğine inanan insanlardan oluşuyor bu tarikat. Zaten Rui adlı bu kız da benimle konuşurken kocaman bir tekerleği ona dokunmadan havada çeviriyor ve onu bir bileziğe dönüştürmeye çalışıyordu.
Tuhaflıklara alıştığımı düşündüğüm sırada, siyah bir atın üstünde kafalarında Thalai ve Kebab isimleri yazan bir çiftle tanıştım. Merhabalaştık, kısa süre önce Second Life’ın içindeki bir kilisede evlendiklerini söylediler ve beni yeni evlerine davet ettiler.
BAYAĞI BAYAĞI SEVİŞİLİYORMUŞDavetiyede gönderdikleri koordinatlara göre evlerinin bulunduğu yere ışınlandım. Bir yere giderken yürüyebilir, Süpermen gibi uçabilir, ışınlanabilir ya da bildiğimiz taşıma araçlarını kullanabilirsiniz. Otomobil, otobüs, tren, uçak vs...
Kebab Avustralya’da yaşayan bir öğrenci, karısı Thalai ise Ohio’da bir bilgisayarcı. Bir ay önce tanışıp evlenmişler. Birbirlerinin gerçek hayattaki tiplerini bilmiyorlar, henüz telefonla bile konuşmamışlar ama günde en az sekiz saat Second Life’ta buluşuyorlar. Seks yapılıyor mu burada, dedim. Elbette, dediler ve örnek göstermeye başladılar. Bayağı bayağı sevişiliyormuş Second Life’ta. Anlaşıldı, ben sizi yalnız bırakayım!
KANSER, GERÇEK HAYATTA KALDISecond Life’taki birinci haftamın sonunda katıldığım sanal festival, hayatımı hepten değiştirdi. Festivali BBC Radio 1 düzenliyordu. Bu tür konser etkinlikleri hatta moda şovları yapılabiliyor Second Life’ta. Hatta Second Life’ta meşhur olmuş bazı grupların yine Second Life’ta yayınlanan albümleri var.
Ben bu konserde Larry adlı uzun sarı saçlı, siyah takım elbiseli bir adamla tanıştım. Rus mafyası mısınız, filan diye espriler yaptım, çok da güzeldim, onun da etkisiyle olacak ikinci saatin sonunda beraber bir ev yapmaya, üstüne üstlük birbirimizi sevdiğimize karar verdik.
Larry’nin gerçek hayatında 46 yaşında olduğunu, eskiden makine mühendisliği yaptığını ama geçen sene yakalandığı bağırsak kanseri yüzünden California’daki evinden çıkamadığını sonradan öğrendim. Burada da aşkın ıstırabını mı yaşayacağım, diyerek kendimi hırpaladıktan sonra bir ışık yandı. Daha doğrusu Larry güzel konuştu: "Neyse burada ikinci hayatımızı yaşıyoruz, hastalık yok, acı yok, sadece hayalgücü var."
Larry, sonra yine örnek bir davranış gösterip ev için gereken arsayı ve malzemeyi tedarik etti. Deniz kenarında, yakınında bir amfitiyatro olan bir bölgede tasarımıyla mimar Zaha Hadid’i bile kıskandıracak küçük bir evimiz var artık. Şimdilik her şey süper!
Oyunda kazanılan sanal para, gerçek hesabınıza geçebiliyor
Second Life’ın kendine göre bir ekonomisi, Linden dolar adlı para birimi, hatta borsası var. 1 Amerikan doları, 300 Linden dolar ediyor.
Oyuna, kredi kartınızdan gerçek olarak 9 dolar ödemenize karşın, size başlangıç olarak sadece 50 Linden dolar veriyorlar. Tabii bu, hiçbir şeye yetmiyor. Çünkü kıyafetler, ev yapmak için gereken malzemeler, bu evi üstüne kuracağınız toprak, gazeteler, yemekler, evlenmek, grup kurmak, her şey parayla. Eğlenmek için para harcamanız şart. Gerçek hayattaki gibi.
Mütevazı bir ev için arazi ve malzemelere 1580 Amerikan doları harcamanız gerekiyor. Ada alayım, malikane yapayım filan derseniz fiyat 15 bin dolara kadar çıkıyor. İşte sanal hayatın gerçeğe dönüştüğü an da tam burası. Çünkü Second Life’ın sanal ekonomisi, size gerçek hayatta para kazandırabiliyor.
Linden dolar olarak kazandığınız her kuruşu, daha sonra buradaki döviz ofisinden Amerikan dolarına çevirip, PayPal (online para transferi yapan güvenli bir merkez) aracılığıyla gerçek hayattaki banka hesabınıza aktarabiliyorsunuz. Second Life’ın bu özelliğinden yararlanan, hatta sadece para kazanmak için bile buraya katılanlar var.
Elbette bunun için, başka üyelerin de sisteme dışarıdan gerçek para aktarması gerekiyor. Şöyle: Örneğin bir oyuncu, gerçek hayatta 15 bin dolara kendine bir ada alamaz belki ama Second Life’a 15 bin dolar yatırıp burada bir ada satın alıyor. Veya ada yerine malikane, lüks bir otomobil vs... Adayı satan ise bu durumda 15 bin dolar kazanmış oluyor.
Mesela öğrendiğime göre, Second Life’taki adı Anshe Chung olan, emlakçı Çinli, bu dünyada insanlara ev satarak tam 250 bin Amerikan dolar kazanmış. Hatta işi o kadar büyütmüş ki, artık Second Life’taki talebi karşılamak için Çin’de 10 kişilik bir ekip kurmuş.
Saçımı başımı değiştirmek için gittiğim güzellik merkezinin sahibi Kennedy’nin de, aylık geliri bin doları buluyordu.
Gerçek hayatta bir fabrika işçisi olan Chris Mead da, karısı üçüncü çocuğunu doğurduktan sonra evde oturmayı seçiyor ve Second Life’a katılıyor. Second Life’taki çiftlerin birbirlerine sarılarak dans etmesini sağlayan bir animasyon geliştiriyor ve bunun tanesini, 1 dolardan isteyen oyunculara satmaya başlıyor. Şimdi aylık kazancı 1900 dolar.
Gerçek hayatta bir bilgisayar programcısı olan Nathan Keir ise Second Life’ın içinde oynanabilen Tetris benzeri Tringo adlı bir oyun icad ediyor. Oyun o kadar popüler oluyor ki, haklarını başka bir şirkete 1.8 milyon dolara satıyor. Yanlış okumadınız, 1.8 milyon dolara.
Bütün bunların olmasını sağlayan, oyunun yaratıcılarının iki sene önce aldığı bir karar. Oyuncular, Second Life içinde yarattıkları her şeyin, bu bir kıyafet, bir obje, bir ev, bir saç modeli olabilir, telif haklarına otomatik olarak sahipler. Dolayısıyla sattıklarında, gerçek para kazanabiliyorlar. Şu anda Second Life’ın ekonomisinde haftada 500 bin dolar para dönüyor.
OYUNUN SAHİBİ LINDEN LAB
Second Life’ın yaratıcısı, merkezi San Francisco’da olan Linden Lab adlı şirket. 1999’da RealNetworks adlı bilgisayar programları yazan bir şirkette yöneticilik yapan Philip Rosedale tarafından kuruldu. Bugün dünyanın en büyük oyun üreten firmalarından ayrılan kişiler tarafından yürütülüyor. Second Life’ı kurarlarken sınırsız ve özgür bir dünyayı anlatan Neal Stephenson’ın Snow Crash adlı bilim kurgu romanından esinlendiler.
OTİSTİK HASTALAR, GERÇEK DÜNYADA YAPAMADIKLARINI BURADA YAPIYOR
Second Life’ın en önemli özelliği, insanlar arasında sosyalleşmeyi kolaylaştırıyor olması. ARCI adlı bir İngiliz sivil toplum örgütü, Portekiz’de cinsel tacize uğrayan çocuklara, hayata uyum sağlamaları için Second Life oynatıyor. Başka bir proje ise 9 felçli (cerebral palsy hastası) hasta tarafından yürütülüyor. Bu 9 kişi, tek bir karakter edinmiş ve bakıcıları aracılığıyla ikinci hayatlarını yaşıyorlar. Massachusetts’teki bakım merkezi Mattapan ise otistik ve asperger sendromu olan hastaları için Second Life’ta Brigadoon adlı bir ada satın almış. Hastalar bu adada birbirleriyle sorunlarını paylaşıp, gerçek dünyada yapamadıkları aktiviteleri yapıyorlar.