Güncelleme Tarihi:
Şarkılarıyla hayatını kurgulayan Erener DVD'sinde hastalığından kurtuluşunu, yeniden doğuşunu ve aşkını anlattığını belirtti. Ayaklarını yerden kesen aşkı, Demir Demirkan'la yaşadığını söyleyen sanatçı, "Ve o aşk, beni bir şekilde tedavi etti. Korkularımdan kurtuldum. O ölü toprağını üzerimden attım, nefes almaya başladım" dedi.
İlk albümünüzü çıkardığınızdan bu yana 15 yıl geçti. Ve siz bu 15 yılınızı bir otobiyografi DVD’sinde anlattınız. Bence süper bir fikir...
- Teşekkür ederim. Aslında ilk olarak çok farklı bir konser DVD’si yapmak istedim. Sonra bu DVD’yi anlamlandırmaya karar verdim. O sırada ağabeyim, "Bu projeye otobiyografi adını verelim ve sen sahne üzerinde çocukluğundan itibaren anlatmaya başla" dedi. Biz de bu düşünceyle yola çıktık. Dolayısıyla bir film gibi konser kaydı yaptık. 2 saat 10 dakikalık güzel bir şey çıktı ortaya. Bu DVD’nin 1.5 saatlik kısmı, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda verdiğim konserden oluşuyor. Diğer kısmında da benim hayat hikayem yer alıyor. Ancak konseri de bir hikaye anlatır gibi yaptık. Bütün hayatımdaki şarkıları bir kağıda döküp baktık. Bunları bir tiyatro çalışır gibi kurgulayıp, bütün hayatımı, şarkılarımı, “Ölüm ve Yaşam!”, “Yeniden doğuş” ve “Aşk” başlıklarında toparladık.
Siz 11 yaşında kolit rahatsızlığına yakalandınız. Çok uzun süre sıkıntılar yaşadınız. Birkaç kez ölümle burun burna geldiniz... Şimdiki Sertab bambaşka biri değil mi?
- Ben tam 21 yıl bir kanamalı hasta gibi yaşadım. Kolit, bağırsakta yaralar olan ve durmadan kanayan bir hastalıktır. Ve ben ameliyatlardan sonra yıllarca tuvalette kan bekledim. O korku benden çok yavaş bir şekilde gitti. Dolayısıyla hastalandığım dönem gerçekten çok sıkıntıların çok acıların olduğu bir dönem. O dönemde yaşayan başka bir kız çocuğu, başka bir kadındı. Dediğiniz gibi şu an konuşan başka birisi. O korkularla yaşayan kadını öldürdüm ben. Hatta öyle bir şey oldu ki, o acılı, hastalıklı döneme ait korkuları, problemleri bu DVD ile birlikte içimden çıkarıp “alın seyredin arkadaşlar, bu başka biriydi”ye getirdim.
1995 yılından, yani ameliyat olup bu hastalıktan kurtulduktan sonraki bölümü “Yeniden doğuş” başlığı altında topladınız. Seyirci burada neler izleyecek?
- Şimdi üzülen ve ezilen ego yaşamak istiyor. Benim içimdeki memeli, insan, ego dedi ki: "Artık acı çekmek istemiyorum." Bunu tedavi etmek için, kendi içime doğru bir yolculuğa çıktım. Çıkarken de dünyaya, hayata şöyle bir baktım. Neler yaptığıma, yapmadığıma, ne kadar risk aldığıma, bir sürü şeye. İşte bu bölüm, yani diriliş bölümü
Bir yanardağ patlaması gibi bir şey bu.
- Aynen öyle. Sema, o kadar acı çektim ki. İçimdeki o eğlenceli, neşeli kadını hiç gösteremedim. Hem toplum baskısı hem de sanatçı olmamın yarattığı sıkıntıdan dolayı "Aman o ne der, bu ne der" baskılarıyla birçok şeyi yaşayamadım. Hele bu coğrafyada adamı törpülemek üzere kurulmuş bir düzen var. Herkesi aynı yapıp bir kutu içerisine sıkıştırıyor. Ondan sonra sözüm ona yaşıyorsunuz. Bazı insanlar bu soruları sorup, bir yolculuğa çıkabiliyor. Bazıları da hayatlarının sonuna kadar bu soruları sormadan, hayatı, kendini sorgulamadan göçüp, gidiyorlar. Bu soruları sordurtan kimdir, nedir, hangi sestir bunu bilmiyorum.
Bu soruları sordurtan şey, ölümle birkaç kez burun buruna gelmek...
- Evet, ya hastalıklar, ya sevdiğin birinin ölümü seni bazı şeyleri sorgulamaya itiyor. Ne yazık ki hayat seni sıkıştırdığında böyle sorular sormaya başlıyorsun. O zaman ne dayatmalar, ne öğretilmiş şeyler umurunda oluyor. Matrix filmini bu yüzden çok beğenmiştim. Bir de bu coğrafyada kadınlar üzerinde ne yazık ki çok fazla baskı var. Bu baskılar da seni çok sıkıştırıyor. İşte bazı gerçekler de seni bu baskılarla yüzleştiriyor ve “Bir dakika ben yaşamak, nefes almak istiyorum” dedirtiyor. Ben bunları yaşadım.
Ve üçüncü bölümde de “Aşk”ı anlattınız. İyileştikten sonra başka bir Sertab olduğunuzu, artık hayatı kendi istekleriniz doğrultusunda yaşadığınızı söylüyorsunuz. Bu değişimden aşk nasıl payını aldı peki?
- 11 yaşından itibaren hastalıkla yaşayan ve aşklarını da bu hastalıkla beraber yaşayan biri olarak, gerçekten içimde sakladığım, kendi özümde olan esas kadını, kızı yaşayamadım. Bunu yaşayamadığım için de aşkı da yaşayamadım. Ve ben bu değişimle beraber gördüm ki, içimdeki kadın da aşkı başka tanımlıyor. Ben aşkı o güne kadar hep kendini güvende hissetmek, bağımlılık duygularıyla yaşamışım. Hiç ayaklarım yerden kesilmemiş. Oysa değişen Sertab aşık olunca ayakları yerden kesildi. İşte şarkıları da besteleri de bu dönemde yapmaya başladım. Başka bir tarafımı fark ettim. Ve ben o ayaklarımı yerden kesen aşkı, Demir'le yaşadım. Ve o aşk, beni bir şekilde tedavi etti. Korkularımdan kurtuldum. O ölü toprağını üzerimden attım, nefes almaya başladım.
Demir Bey'in hangi hali etkiledi sizi?
- Güçlü hali... İlk tanıştığımızda o yeni Los Angeles’tan gelmişti. Ne beni, ne starlığımı falan hiçbir şey bilmiyordu. Ve ilk gün bana, “Los Angeles’ta senin gibi şarkıcı yok” deyince şaşırdım. Çünkü bu coğrafya sana yurtdışının mucize olduğunu öğretmiş. Öyle gariban, güçsüz, ne yapacağını bilmeden, kaderci bir şekilde yaşayıp gidiyorsun. Sonra bir adam çıkıyor ve sana, “Sen bu değilsin, yurtdışında da star olursun” diyor. İşte Demir’in bu sözüyle kendime geldim. Bir güç geldi bana.
Nasıl yani?
- Deneyimler var. Uykuya dalmadan önce, zihnin bir bölümünde enteresan şeyler oluyor. Şimdi, günlük, sıradan işleri yapan bir bilinç var. Bir de alt bilinç var. İnsanın hayatını alt bilinç yönlendiriyor. Ama kimse bunun farkında değil. İnsan alt bilincine sürekli bir şeyler atar. Eğer sen bu bilince korkular atarsan, hayatı yaşarken, bu korkularla karşı karşıya kalıyorsun. İnsanı yaratan şey, alt bilinçtir. Alt bilinçte uyku halindeyken devreye giriyor. Alt bilince, “Ben birinci olacağım” diye mesaj yollamaya başlarsan ya da çok istediğiniz bir şeyi, o gerçekleşiyor. Ben hep, ödülü havaya kaldırdığım anı alt bilincime gönderdim. Ve ben onu hep olmuş gibi yaşadım. Bunu geceler boyunca yaptım. Öyle ki birinciliği hücrelerime kadar hissettiğim anlar oldu. Bunu yapınca da başarıyorsun.
Şimdi hayatınızda yepyeni bir sayfa açtınız. O sayfa ilk neyle dolacak, neler olacak hep beraber göreceğiz...
- Demir’le kendi kültürümüzden, kökümüzden bir müzik yaratmaya karar verip, bu müzikle dünyaya açılmak istedik. Aylarca türküler dinledik. O türküleri kendimizce yorumladık. Sonra dünyanın en iyi blues, jazz vs gibi müzisyenleriyle bu şarkıları kaydettik. Şimdi bu projenin sonuna geldik. Şu sıralar albümün kapak fotoğraflarını çektik, şu an kapak tasarımları yapılıyor. Ve 10 nisan’da Amerika’da bu albüm müzik marketlerdeki yerini alacak. Orada çok iyi, güçlü, profesyonel bir ekiple çalışmaya başladık. Onlar bizim adımıza her şeyimi takip ediyor. Yılbaşından sonra gidip, oradaki çalışmaları da takip edeceğiz. Bu arada burada da Türkçe albümün çalışmalarına
Hayatındaki üç önemli insana üç özel yazı
Hayatını şarkılarıyla anlatan bir otobiyografi DVD'si hazırlayan Sertab Erener, bu çalışmada eski eşi Levent Yüksel, Sezen Aksu ve sevgilisi Demir Demirkan için de özel bir bölüm ayırdı. Bu bölümde duygularını dile getiren Erener, bakın sevdiği üç insan için neler kaleme almış...
SEZEN AKSU: “Ben küçücük, yatak kocaman. Kolumda serum. Her damla arası bir ömür. Düşümü kaybetmiş, tam kendimden vazgeçmişken, "Sertab, hadi kalk bu yataktan her şeye rağmen bitirmelisin bu albümü, yarın kayıt var" dediğin o gün Sezen, düşümü devam ettirecek gücü verdiğin için, tüm şarkıların ve hep yanımda olduğun için sana minnettarım.”
DEMİR DEMİRKAN: “En güzel şarkıları bana yazar. O isterse çok iyi yemek yapar. Tekne diyin hemen rüyalara dalar. Değişir ama hep gelişir. Onunla dünyanın sonuna bile gidilir. Acayip beste yapar, her gitarı çalar, bilgece sorular sorar. Sevince kendini adar. Zaman takıntılı, şarkıcı, yakışıklı, ruh ikizim Demir Demirkan.”
LEVENT YÜKSEL: “İkimizde nasıl bir sınavdan geçtik bilmiyorum ama biz, iki genç insan evliliğimiz boyunca birbirimizin amansız hastalıklarının bekçileri olduk. Tüm derdimiz birbirimizi iyileştirmek oldu. Belkide bu yüzden kadın erkek savaşlarına hiç vaktimiz olmadı. Belkide yine o yüzden o benim artık dostum.”