Güncelleme Tarihi:
Herkes oyunculuk, modellik gibi bir alana yönelmesini, kamera önünde kariyer yapmasını bekliyordu. Ama o, işin mutfağında olmayı seçti. Bir yatırım şirketine ortak oldu, devamında Öger Entertainment’i kurdu. Dünya starlarının Avrupa ve Türkiye haklarını şirketine bağladı. Yatırım yaptığı bazı filmlerle Oscar sevinci bile yaşayan Demet Öger’in Amerika macerası hız kesmeden devam ediyor.
* Demet Öger’in adını çok duyuyoruz ama hakkınızda detaylı bilgimiz yok. Öncelikle kendinizden, Amerika maceranızın nasıl başladığından biraz söz eder misiniz?
- Ankara doğumluyum. Sinema eğitimi için Londra’dayken bir film teklifi aldım ve kendimi Amerika’da buldum. Oyunculuk hiçbir zaman hayallerim arasında değildi ama film sektörüne girmem açısından iyi bir fırsat oldu. Rahmetli annem Amerika’da kariyer yapmamı çok istiyordu. İş teklifi resmi mektubu da o vefat ettigi gün gelmişti. Annemin dualarının beni bugünlere getirdiğine inanıyorum.
* Bu şartlar altında nasıl cesaret edip de yollara düştünüz peki?
- Başlarda çok zordu her şey... Düşünün, en sevdiğinizi kaybediyorsunuz, yastasınız ve üç hafta içinde bambaşka bir dünyada, son derece ciddi bir sektörün içindesiniz. Şanslıydım ki, Amerika’ya gider gitmez sektörün en önemli ve kaliteli insanlarıyla tanıştım, kabul gördüm. Oyunculuk değil de işin mutfağında olmak istemem de o insanların dikkatini çekmişti. Şöhrete meraklı, eğlenceye düşkün, aklı havalarda biri de değildim. Yani Amerika’ya gittiğim günden beri çok çalışıyorum. Ortağı olduğum yatırım şirketinde, uygun bulduğumuz filmleri finanse ediyoruz. Ayrıca 8 yıl önce Öger Entertainment’i kurdum. Eski bir tiyatro binasını film stüdyosuna çevirdim, genellikle dizilere kiralıyoruz.
* Başka?
- Son olarak maden ve demir işi yapan Perlen şirketine ortak oldum. Sinema sektörüne uzak bir alan ama filmleri daha çok finanse edebilmek icin kârlı bir yatırımdı.
HAYAT BİRÇOK
KONUDA ADİL DEĞİL
* Öger Entertainment tam olarak neler yapıyor?
- Hollywood yıldızlarının farklı ülkelerle de çalışmalarını sağlıyoruz. Birçok starın Avrupa ve Türkiye haklarını aldığımız için, teklif direkt şirketimize gelmese de perde arkasından işi yönetiyoruz.
* Hollywood yıldızlarının Türkiye’den gelen tekliflere bakışı nasıl?
- Eskiye göre çok daha iyi. En azından Öger Entertainment’le calışan ünlüler Türkiye hakkında oldukça bilgiye sahip ve “evet” demekte zorlanmıyorlar.
* Türkiye’den ne tür teklifler geliyor?
- Çok teklif alıyoruz ama arada merak edip arayanlar da oluyor.
* Nasıl, anlamadım?
- Mesela “Sarah Jessica Parker’ı reklam filmi için getirmek istiyoruz, fiyatı nedir?” diye soruyorlar. Biz de yaklaşık bir rakam söylüyoruz. Ciddilerse ön anlaşma ve kapora ile çalışmaya başlıyoruz. Söylediğimiz şartlarda çalışmaya söz konusu ünlüyü ikna edemezsek kaporayı iade ediyoruz. Firma vazgeçerse de kapora bizde kalıyor. Zaten dünya çapında iş yapan bütün ajanslarda sistem bu. Eğer ön anlaşma ile çalışmazsak şirkette herkes mesailerini boş telefon görüşmeleri ve mail’lerle geçirir.
* Vakıf çalışmalarına olan merak nereden geliyor?
- Hayatın birçok konuda adil olmadığını düşünüyorum. Tüm zor şartlara ve yoksulluğa rağmen bozulmamış onurlu insanlar gördüğümde de onlar için bir şeyler yapmak istiyorum. Gönüllü olarak yaptığım vakıf çalışmalarında böylesi yüzlerce insanla tanışıyorum. Onlarla zaman geçirmek, bana yaşamın gerçeklerini öğretiyor. Düşünsenize, dünyada 1.5 milyar insan açlık çekiyor; böyle bir dünyada yaşarken “mutlu bir insanım” diyemiyorum ki...
SAĞLAM BİR İLİŞKİ
DİLE DÜŞÜRÜLMEZ
* Sürekli Amerika’da mısınız? Nerede yaşıyorsunuz?
- Yerleşik olarak New York, Los Angeles ve İstanbul’da... Ama ağırlık New York’ta. Her 10 günde bir Los Angeles’tayım, her iki ayda bir de muhakkak Türkiye’ye geliyorum. Los Angeles’ta huzur buluyorum, New York iş hayatı, koşturmaca... Türkiye’de ise buraya ait olma duygusunun tadını çıkarıyorum. Vakıf çalışmaları için de sık sık Afrika’ya seyahat ediyorum.
* Türkiye’ye bu kadar sık geliyorsanız, sizi neden hiç popüler mekanlarda, eğlencede göremiyoruz? Özel hayatınızla ilgili de hiç konuşmuyorsunuz. Bu gizemin sebebi ne?
- Ben eğlenmek için dışarı çıkmam. Olsa olsa misafirlerimi gezdirmek için... Beni kitaplarım, filmlerim, kedilerim ve köpeğimle eve bırakın, üç ay dışarı çıkmadan yaşarım, o derece... Biraz tuhaf, anlaşılması zor biriyim belki. Ne kadar sosyal olsam da içe kapanık sayılırım, sadece kendime ait bir yanım var, sık sık yalnız kalmak ve içe dönmek ihtiyacı hissediyorum. Bu sözlerden sıkıcı biri olduğum sonucuna varmayın ama; yanımdakileri gülme krizine sokarım! Son soruya gelince; özel hayatımla ilgili neden konuşayım veya görüntü vereyim ki? Sağlam bir ilişki dile düşürülmeyecek kadar özeldir. Hem nazardan da korkarım.
* Bir ara Matt Dillon’la sevgili oldugunuz yazılıp çizildi?
- Birçok şey iddia edilebilir ama bu iddiaların doğru olduğu anlamına gelmez.
STARLAR BANA, BEN
ONLARA KAZANDIRIYORUM
* Birçok dünya starını Türkiye’de ağırladınız. Bu sıcak ilişkileri nasıl geliştirdiniz?
- 12 yıldır Hollywood’dayım. İddialı ve başarılı işlere imza attım. Ben starlara para kazandırıyorum, onlar da bana. Aynı sektörün insanlarıyız ve bir dostluk geliştirmiş olmamız çok doğal. Bana güveniyorlar ki, “Türkiye’ye gidiyoruz” dedigimde “tamam” diyorlar..
* Starları burada ağırlamak, pahalıya patlamıyor mu?
- Ülkemi seviyorum ve tanıtmak istiyorum. Dostlarımı ağırlamak için de kimseye ihtiyacım yok.
* Oscar törenlerinde ve yemeğinde, şirketinize ait masanız var. Bu konuyu biraz açar mısınız?
- Evet, EJAF Oscar yemeği ve Vanity Fair partisi için yaptığım bağışlardan dolayı VIP masamız var. Yani Hollywood’da yapılan her tören, her event ceşitli vakıflar yararına gerçekleşiyor. Geçen yıl Vanity Fair partisi için 350 bin dolara bilet satıldığına şahit oldum! Üstelik referansınız yoksa paranız da geçmiyor. EJAF Oscar yemeğinde ise masalar 150 bin dolardan başlıyor ve yapılan bağışların limiti yok. Geçen yıl benim misafirlerimden biri 37 milyon dolar bağışladığında duydugum mutluluğu, yan masadan Robert Craft’ın bağışladığı 120 milyon dolar çığlığa dönüştürmüştü. Kazandığınızı paylaşmayı bilmezseniz, Allah verdiği her şeyi geri alır.
* Dünya starları göründükleri gibi mi? Mütavazılar mı mesela?
- Mütevazı olduklarını kimse söyleyemez ama onlar da haklı. Bir noktadan sonra her yerde tanınmak, yoğun ilgi bunaltıcı olmaya başlıyor. Güvenebileceğiniz insan sayısı da yok denecek kadar azalıyor. Birçoğu paranoyak mesela! En belirgin ortak özellikleri de tavan yapan egoları. Yani özde ve kendi yaşam alanlarında bambaşka insanlar, doğal ve sevgi dolular, ama kameraların olabileceği her alanda çok dikkatli ve kontrollüler. Kontrolünü kaybedenler de zaten yok olmaya mahkumdur.
KUTU
----
ŞUBAT AYINDA
DONNA KARAN’I
GETİRECEĞİM
Bundan sonraki projeleriniz neler?
- Dünyaca ünlü bazı müzisyenlerin hayatlarının konu edildiği bir belgesel çekiyoruz. Sosyal sorumluluk projelerim devam ediyor. Yakın zamanda Türkiye’de de bir vakıf gecesi hazırlamayı düşünüyorum. Şubat ayı gibi Donna Karan dahil birkaç ünlü ismi İstanbul’a getireceğim.
KUTU
----
KONFORU SEVERİM
AMA GÖSTERİŞİ ASLA
Oscar gecesinde giydiğiniz elbise pırlanta işlemeliydi. Lükse epey meraklısınız sanırım.
- Benim değil hayatımdaki insanın isteğiyle işlendi o pırlantalar. Bana öyle bir elbise layık görmüş, ne diyebilirim. Sonra o elbiseyi vakıf yararına pırlantalarıyla birlikte satışa çıkardım. Metaryalist biri degilim, konforu severim ama gösterişi asla.