Deja-vu Kültürü!

Güncelleme Tarihi:

Deja-vu Kültürü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2004 10:27

Deja-vu tam olarak, bir insanın, yaşadığı bir olayı daha önce aynen yaşadığı hissine kapılması demek. Acaba, bu his ülkesinin gündemini takip eden bir Türk’e ortalama kaç kere geliyordur? 1? 3? 5? 10? 50? Keşke, insanların hissiyatlarıyla ilgili elimizde istatistikler olsa da kendimizi ecnebilerle bir kıyaslayabilsek. Dejavu’yu bir kültür haline getirmiş bir başka millet daha var mı öğrensek.

Düşünün müthiş tempolu bir maçı izlemek için TV’nin başına oturmuşsunuz. Maçı izleyemiyorsunuz çünkü, yönetmen maçın ilk dakikalarındaki bir pozisyona takılmış kalmış. Tekrar tekrar oynatıyor. Hem de ağır mı ağır bir çekimde... Maç bitmek üzere, siz halâ o pozisyon ofsayt mıydı değil miydi onu tartışmaya teşvik ediliyorsunuz. “Kabus” dedikleri bu olsa gerek.

Haberin Devamı

 

Bana “deja-vu kültürü” lafını türettiren saksı, TV’de haberleri izlediğim sırada düştü. Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasa komisyonunda birbirine girmiş milletvekilleri izledim. O sırada gözlük camlarımın sol üst köşesinde bir deja-vu-metre belirdi. Ben bıraktığımda, daha önce aynı sahneyi yaşadığım anların sayısı yüzü geçmişti!

 

Şunu farkettim. Ya sadece Türkiye’nin gündemini takip edeceksin ya da sadece dünyanın gündemini... İkisini aynı anda takip etmek insana çok büyük acı veriyor. Bu acıyı, Hürriyetim’e yurtdışından girenlerimiz benden çok daha fazla yaşıyordur. Şu sahne kime acı vermez ki?

 

Haberin Devamı

Dünyadan bir haber:             Amerika, Mars’a adam gönderme projesinin bütçesini tartışıyor.

Türkiye’den bir haber:          Ankara’da vekiller birbirine girdi!

 

Oradan bir haber, buradan bir haber deli ediyor insanı ve sonunda bihaber olmayı tercih eder hale geliyorsun. Sanki birileri, Türkiye sinemasında oynayan hayat filminin pause düğmesine basmış. Gözümüzün önünde hep aynı sahneler... Hep aynı tartışmalar... Hep aynı görüşler... Pause’a bassalar gene iyi. Bir de filmi sürekli geriye alma, filmin başına dönme olayı var.

 

Biz Deja-Vu kültürümüz içinde yuvarlanıp giderken, dünyanın patron ülkeleri yeni ve denenmemiş şeylere girmekte yarışıyorlar. Cenevre Otomobil Fuarı’nda bu yıl, uçan-yüzen-giden bir otomobil tanıtılacakmış. Çok değil 10 yıl önce bilim-kurgu filmlerinde izlediklerimizi, haberlerde izler olduk. Kurgular bir bir gerçek olmaya başladı. Yıl 2binyüz2 kitabında, “izle öde rüyalar” reklamlarının da içinde olduğu bin küsür kehanette bulunmuş bir yazar olarak şu haberi okuyunca neler hissetmiş olabilirim tahmin edin: “Japonlar, arzu edilen rüyaları görmeyi sağlayan rüyamatiği tanıttı!”

 

Haberin Devamı

Adamlar, hayal edebildiğim için kendimle gururlandığım konuları, gerçekleştirip lansmanını yapıyorlar. İşte o an anladım ki, biz gelecekte yaşamaya zaten çoktan beri başlamışız da farkında değiliz. İçinde yaşadığımız ülkenin ağır koşulları, bunu farketmemize engel. Alem, Mars’a insan gönderme projesinin bütçesini parlamentosunun onayına sunarken biz de buralarda değişimi “Neler oluyor biiizeee? Neler oluyor gülüüüüm?” şarkılarıyla karşılıyoruz.

 

Biri beni çimdiklese ve “buRAK bir kabus gördün. Geçti artık” dese keşke! Gelin görün ki, yıllardır bu beklediğim çimdiği atan yok. Korkarım, bu yaşadıklarımız bir gerçek. Hatırlarsınız, Matrix filminde deja-vu olayı olmuştu bir kere. Morpheus ne yapacağını şaşırmıştı. Bu bir program arızasını gösteriyor. Hayra alamet değil demişti. Ben de diyorum ki, birbirini tekrarlayan gündem konuları bizim geleceğimiz açısından hiç hayra alamet değil.

Haberin Devamı

 

Acaba şu deja-vu kültüründen kurtulmak için bazı uçuk projelere mi girişsem? Kendilerini dondurtan insanlar kervanına mı katılsam? “Kardeşim sen beni dondur. Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olduğunda beni tekrardan ısıt. Ama sakın unutma!” mı desem? Sizi bilmiyorum ama ben pek sıcak değilim bu olaya. Ya ısıtmazsa adam beni?

 

Ya da punduna getirsem ve Dünya Bankası’ndan üç-beş milyar dolar kredi alsam. Bu parayla insanlık tarihinin en albenili emeklilik kampanyasını düzenlesem... Politikacılardan başlayarak, sürekli kendini tekrar eden, son kullanma tarihini doldurmuş deja-vu kültürünün başaktörlerini bir güzel emekli etsem. Villalar, havuzlar yaptırsam onlar için. Hatta kendilerini tatmin edebilecekleri parlamento binaları yaptırsam. Manşet olabilecekleri gazete baskıları, konuk olabilecekleri kapalı devre TV istasyonları yaptırsam onlara. İstedikleri gibi didişseler orada. Meydan da gençlere kalsa...

Haberin Devamı

 

Bu fikir bana, kendimi dondurtmaktan çok daha sıcak! geldi. Sanıyorum Deja-vu marka gözlüğümden kurtulmanın yolunu buldum. Bu noktada sizden bir rica: Aranızda Dünya Bankası’nda tanıdığı olan var mı acaba???

 

Deja-vu tam olarak, bir insanın, yaşadığı bir olayı daha önce aynen yaşadığı hissine kapılması demek. Acaba, bu his ülkesinin gündemini takip eden bir Türk’e ortalama kaç kere...

 

Alın size bir deja-vu dahaJ

 

burak@strategica.gen.tr

 

buRAK özDEMİR kimdir?

 

1974’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Tanıtım Bölümü’nün ardından Beykent Üniversitesi Stratejik Pazarlama Yönetimi ve London School of Public Relations programlarını tamamladı. Halen, Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisans öğrenimini sürdürüyor. Strategica Marka Danışmanlık’ın kurucu ortağı, Torpil.com’un yaratıcısı olan özDEMİR, aynı zamanda dünyanın önde gelen marka danışmanlık kuruluşlarından Landor’un Paris ofisi için markalara isim buluşçuluğu (namer) yapıyor. Remzi Kitabevi tarafından yayınlanan Yıl 2binyüz2 adlı bir de kitabı var.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!