Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2004 00:00
Eskiden ‘Ben hiç değişmem’ derdim ama ‘Ben hiç değişmem’ dememek gerekmiş meğerse, ne çok şey değişti 38 yılda.Eskiden birisi bana evde bir kedi besleyeceğimi, onu mutlu etmek için elimden gelen her şeyi yapacağımı söyleseydi, gülüp geçerdim. Ama şimdi bir kedim var.Evde çiçek yetiştireceğimi söyleseydi birisi bana, ‘Git şuradan ya’ derdim.Araba kullanabileceğimi söyleselerdi, ‘Hayal görüyorsun!’ derdim.Yürümeye bile üşenen bana, sabahları erkenden kalkıp spor salonuna gideceğimi söyleselerdi, ‘Asla’ derdim.Çocukları çok sevmeyen bana, 30’lu yaşlarımı geçtiğimde bir çocuğum olsun diye delireceğimi söyleselerdi, ‘Daha neler!’ derdim.Eskiden, az konuşan, gözlem yapmayı tercih eden bana, ‘Bir gün çenenle ünlü olacaksın’ deseler, ‘
Rüya görüyorsun’ derdim.Eskiden birisi benim gibi kent insanına ‘doğal hayata’ özeneceğimi, bitki çayları içeceğimi, aktar aktar gezeceğimi söylese ‘Olmazzzz, olamazzzz’ derdim.Eskiden fevri, hemen parlayan, çabuk sinirlenen bana, bir gün olaylara ‘tevekkülle’ yaklaşabileceğimi söyleseler, ‘imkansız’ derdim...***Dün gece okuduğum kitaptaki bu satırlar beni çok etkiledi. Sizlerle de paylaşmak istedim... Ne güzel bir laf Tanrım!Düşünüyorum da,Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,Naif yönlerimizin keşfedilmesi,Cesaretsizliğimizin anlaşılması,Korkularımızın paylaşılmasıSanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. Deniz minareleri, midyeler.Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.Sahi koruyor mu bizi çatlamamış sert kabuk?Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?Yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.Ne çıkar ateşböceği sansalar beni.?Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğininO uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz?Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,Korkaklığımı, sevgi isteğimiEn insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsemBu sert kabuğun ağırlığından kurtulupBir kuş gibi uçacağım özgürce.Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağımkarşımdakine.O da çözülecek belki.Samimi ve güvenliksiz, silahız biriyle göz göze gelince.Oysa bir görebilsek bunu.Kalmadı böyle insanlar demesek.Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak.Ne olur bir darbe daha alsak.Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.Denesek.Risk alsak.Yanılsak.Fark etmez.Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.Ve kucaklaşsak yeniden.Tıpkı eskisi gibi.Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.O zaman fark edeceğiz.Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.Neler biriktirdiğimizi,kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.Sevgiye çok ihtiyacımız var.Ufukta kara bir kış görünüyor.Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri.Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.Hem hepimiz bir yıldızız.Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.* Rabindranath Tagore
button