Oluşturulma Tarihi: Haziran 09, 2004 22:09
Sevgili Serdar, Almanya’nın 5 milyon satan gazetesi Bild’in Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’ın, Ertuğrul Özkök’e elden verdiği mektupta yer alan ve bugünkü köşesinde yayınlanan açıklamasındaki bir ifadesi, Batılıların demokrasi anlayışına uygun düşüyor: “Demokrasi ilginç bir bitkidir. Daha iyi yolu bulma arayışından beslenir. Aleni olarak yapılan tartışmalar, demokrasinin yeşermesi için en iyi zemini oluşturur. Toplumun gübresi de medyadır. Görevimiz toplumda zıtlıkları önlemek değil, aksine ortaya çıkarmaktır” (Sezai Bayar yazıyor...)
Bu ifadenin altına imza atmamak mümkün mü?
Demokrasi arayışı ve uygulamasında belirli yere gelen ülkemizde ne yazık ki çok zaman kaybedildi. Ama kaybedildi diye karalar bağlamak yerine ileriye bakmak, birikmiş sorunları, hele hele kemikleşmiş inatlaşmaları bir kenara atma zamanı artık.
Türkiye hukuk devleti olma, Batı demokrasisini yakalama, insan haklarını yaygın hale getirme gibi temel normlar için hemen her gün yeni yeni adımlar atıyor.
Ne yazık ki bu adımlar 21. asıra sarkmış durumda. Ne yazık ki AB’ye girmek istediğimiz şu günlerde atılıyor. Ve ne yazık ki her adımın arkasında “AB parmağı” etkisi görülüyor.
İşte etnik dillerde yayın için küçük de olsa bir adım atıldı. İlk adımı daha da genişletmek zamanla mümkün olabilir.
İşte eski DEP’lilerin cezaevindeki 10 yılı aşkın süredir hürriyetleri kısıtlayıcı cezanın sona erişi.
Benim endişem, Kürt kökenli eski milletvekillerinin tahliyelerinden sonra bu sorunun artık fazlaca kaşınmaması.
Ne Kürt kökenlilerce.
Ne Türk medyasının köşeli ve eski plakları çalmayı seven taifesince.
“Toplumun gübresi olan medyanın”, Diekmann’ın deyişi ile “görevimiz toplumda zıtlıkları önlemek değil, aksine ortaya çıkarmaktır.” cümlesi üzerinde düşünmenin tam zamanıdır.
Sadece ve sadece Kürtlerle ilgili değil, toplumun her kesiminde zıtlıklar ne yazık ki çokça var. Her kesim için geçerli. Şehirlisi, köylüsü için. İşçisi memuru için. Emeklisi çalışanı için. İşsizi için. Eğitimde fırsat eşitliğine hasret duyanlar için. Sağlıkta hastane kapılarında ölmemek için.
70 milyonluk bir ülkede zıtlıkların çokça olması da doğaldır.
Bu zıtlıkları ortaya çıkarmak medyanın görevi ise bunları önlemek ya da ortadan kaldırmak devletin görevidir.
Evet devlet de demokratik kurallar içinde, insan haklarını kendisine rehber edinerek bu zıtlıkları önlemek için üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmeli.
Medya “önlemek” gibi bir göreve soyunmamalı, devlet de ortaya çıkarma yerine zıtlıkları önleme sorumluluğunu hedef almalıdır.
Çok mu zor, ne dersin?
Sevgiler,
Sezai