DaÄŸlar arasında iddiasız gibi görünen küçük kent

Güncelleme Tarihi:

Dağlar arasında iddiasız gibi görünen küçük kent
Oluşturulma Tarihi: Aralık 20, 2004 00:00

Patatesin para ettiÄŸi yıllarda, Melendiz DaÄŸları’na sırtını dayamış NiÄŸde’nin Misti köyündeki kadınlar mutsuzmuÅŸ. Koca patates çuvallarını yeraltına oydukları ambarlardan büyük zorluklarla çıkarıp, pazarda satmak için mücadele verdiklerinden deÄŸil... Erkeklerinin patatesten gelen kazancı kentlerde hovardalık yapmak için harcadıklarındanmış bu hüzün... Bugünlerde, patatesin para etmediÄŸine biraz bu yüzden için için seviniyor, Mistili kadınlar. Ve hem patatesin para edeceÄŸi, hem de erkeklerinin gitmeyeceÄŸi günü umut ediyorlar. Kar erimeye baÅŸladı belki ama ayaz insanın canını acıtıyor. Buna raÄŸmen, bir yaz günüymüşçesine kurulmuÅŸ NiÄŸde Pazarı. Tek farkı, rengarenk ÅŸemsiyelerin açılmamış olması. NiÄŸde Kalesi yakınına perÅŸembeleri kurulan pazar, Orta Anadolu’nun en karakteristik pazarlarından. Ãœrün bol, köylüler mücadeleci ve konuÅŸkan. Müşteri yanaşıp ‘’Nerenin?’’ diye soruyor. ‘’Asmas patatesi’’ diye cevap veriyor Yusuf.’ 19 yaşındaki Yusuf ve ailesinin patates tarlası kiralık. Bugün 40 yaşındaki babası gibi, o da erken baÅŸlamış NiÄŸde’yle özdeÅŸleÅŸen bu ürünle haşır neÅŸir olmaya... GençliÄŸin verdiÄŸi o gözü karalık, kendine güven var Yusuf’ta, traktöre yükleyip pazara getirdiÄŸi patates çuvallarının önünde dimdik konuÅŸuyor; ‘’Bizim evde kolay kolay patates piÅŸmez, piÅŸse de ben yemem.’’ Satıcılardan biri; ‘‘patates yemezsen yaÅŸamayın ki neden yalan söyleysen’’ diye karşı çıkıyor. ‘’Neden yalan söyleyeyim, patatesi sevmiyorum, patates dediÄŸin canımı alıyor zaten’’ diye karşılık veriyor Yusuf. Pazardan yükselen sesler hiç bitmiyor. Anadolu pazarlarının bu haline fazlasıyla aÅŸinayım artık. ‘‘Yaz baÅŸlığa’’ diyor pazarcılardan biri ‘’Çiftçiler isyanda!’’ Yakından bir baÅŸka ses geliyor; ‘’Neden patatesi dile getiriyorsunuz da lahanayı dile getirmiyorsunuz?’’ Bu kez elmacı konuÅŸuyor ‘’elma az olunca iyi para ediyor abla...’’ ONU DEĞİŞTÄ°REN ÃœNÄ°VERSÄ°TETürkiye’de üretilen patatesin üçte birinin, elmanın da yarısının NiÄŸde’de yetiÅŸtirildiÄŸini öğrenince, tarımın yöre insanı için ne ifade ettiÄŸini daha iyi anlıyorum. Yıllık patates üretimi bir milyon ton, elma ise 300 bin tonmuÅŸ. 35 yıllık kuyumcu ve konuksever bir NiÄŸdeli olan Emin AyiÅŸ, pazarın kurulduÄŸu sokaktaki dükkanında gümüş takılar satıyor. NiÄŸde’de tanıştığım, öğretmen, daÄŸcı ve fotoÄŸrafçı Dursun ÅžimÅŸek’le birlikte biraz ayazdan kaçmak biraz da sohbet etmek için dükkanına sığınıyoruz. Sıcacık pideler, tulum peyniri ve çay geliyor hemen. Emin Bey daha yeni diziyor gümüşlerini vitrine. ‘’NiÄŸde bütün kentlerin yaÅŸadığını yaşıyor’’ diyor, ‘’SevdiÄŸimiz yaÅŸam nostalji oldu ÅŸimdi. Burası eskiden Çukurova’nın yaylasıydı, yazın baÄŸlara gidilirdi. NiÄŸde sakinliÄŸini yitirince, Çukurovalılar gelmez oldu. Kentin geliÅŸmiÅŸ bir sanayisi yok. Ekonomi büyük ölçüde yavaÅŸ yavaÅŸ makineleÅŸmekte olan tarıma baÄŸlı. Daha doÄŸrusu patates ve elmaya... Ancak sert iklim tarımın çeÅŸitliliÄŸini etkiliyor. Çukurova’daki gibi her istediÄŸini ekemiyorsun burada. Patates bol ancak eskisi kadar NiÄŸde’nin ekonomik hayatına katkısı olmuyor çünkü para etmiyor. Kayseri, Konya ve NevÅŸehir arasında sıkışmış bir kent NiÄŸde. Bir tarafta Ankara bir tarafta Adana var. Güçsüz kalıyor. SanayileÅŸme çabası da yok deÄŸil ama son teÅŸvik yasasında dışarıda bırakıldığından, yeni yatırımlar gelmiyor. Kentin hem ekonomik, hem de sosyal hayatına en büyük katkı, kuÅŸkusuz üniversitenin. NiÄŸde’nin deÄŸiÅŸen çehresini ‘Üniversite Öncesi’ ve ‘Üniversite Sonrası’ diye ayırmak mümkün.’’Son 10 yıldır, NiÄŸde’deki apartmanların giriÅŸ katlarının yıkılıp lokanta, pastane, türkü bar ve internet kafe yapılması, gençlerin kentteki varlığının en belirgin göstergesi. 1992’de kurulan NiÄŸde Ãœniversitesi’nin, ilk yıllarında 3 bin olan öğrenci sayısı on yıl içinde 17 bine yükselmiÅŸ. Bugün Aksaray’daki fakülte ve yüksekokullarla birlikte, toplam öğrenci sayısı 24 bine ulaşıyor. NiÄŸde Ãœniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Nedim Urcan, kentin kurtuluÅŸunun üniversite olduÄŸuna inananlardan; ‘’Üniversiteden önce NiÄŸde bir taÅŸraydı. Bundan on yıl önce, ilk pastaneyi amcam açmıştı.’’ Nedim’e göre, bu kentteki öğrenciler ‘’kayıp gençlik.’’ Sanat yok, tiyatro yok, spor yok. ‘’NiÄŸde ancak AladaÄŸlar sayesinde geliÅŸebilir. DoÄŸa turizmi potansiyeli çok fazla, bu alanda Avrupa’nın en önde gelen kentlerinden biri olabilir. Her yıl yaklaşık 1000 kiÅŸi ziyaret ediyor, çoÄŸu Avrupalı. EÄŸer Bolkar DaÄŸları’nda bir pist yapılsaydı, burası Avrupa’nın en uzun ve karın en uzun kaldığı pist olabilirdi.’’ Nedim ve Dursun gibi doÄŸaya ve daÄŸcılığa tutkun olanlar Nidos‘u (NiÄŸde DoÄŸa Sporları Kulübü) kurmuÅŸlar. Ãœyeleri hem doÄŸa sporlarına hem de fotoÄŸrafçılığa meraklı.AÇIK PAZARDA HALILAR70 bin nüfuslu kentin sanayisinde tekstil ve halı fabrikaları da önemli. Her ne kadar birçok tekstil fabrikası kapandıysa da, Koyunlu Halı Fabrikası ihracatını sürdürüyor. NiÄŸde’ye bir saat mesafedeki TaÅŸpınar kasabasında ise köylüler hálá el halısı dokuyorlar. Her perÅŸembe, pazarla birlikte kurulan açık halı pazarı, meydana serilen makina halılarına raÄŸmen, gelenekselliÄŸini koruyabildiÄŸi için, NiÄŸde’nin ilginç görüntülerine sahne oluyor. Yazın tek tük turistin yolunun düştüğü bu pazara daha çok tüccarlar ve çeyizlik arayanlar raÄŸbet ediyor. Sabah erkenden, çoÄŸu Aksaray, Kayseri ve NiÄŸde civarından gelen ve yan geliri halıcılık olan köylüler, satıcılara mallarını getiriyorlar. Ak sakallı ihtiyar, Hamza Kirik Yahyalı’dan geliyor. Bu pazarda 30 yılını devirmiÅŸ. Eski Adana cicimleri satıyor. YeÅŸilburç’un üst sırtlarından, AladaÄŸlar, Bolkar DaÄŸları ve Erciyes, bembeyaz görünüyor. Sadece onlar deÄŸil kar altındaki, elma bahçeleri de öyle. Eski bir Rum köyü olan YeÅŸilburç, bugün NiÄŸde’nin bir mahallesi. Mübadelede Selanik’ten gelen göçmenler buraya yerleÅŸtirilmiÅŸ. Köyün 20 yıllık muhtarı Yıldız Yılmaz da onlardan biri. Rumlar’ın zamanında 750 hane varmış. Köyün eski kilisesi bugün cami olarak kullanılıyor. Dökülüyor olsa da, eski evlerin güzelliÄŸi hálá göz dolduruyor. Mini Market’in sahibi Fatma Koyuncu, dükkana davet ediyor, çay koyuyor, yanında elma veriyor. Aslında burası evinin alt katındaki bir oda. Elma bahçelerinde geleneksel yöntemlerle elma yetiÅŸtiriyorlar. Ancak bugün bölgede yeni yeni Bodur Elma denilen bir aÄŸaç türü de ekiliyor. Organik gübre kullanılıyor ve elde edilen ürün ihraç ediliyor. ‘’Golden, Amasya ya da Star King...’’ Fatma Hanım elma çeÅŸitlerini sayarken, tezgahtaki elmalardan birini alıp yanlamasına kesiyor ve içini gösteriyor; ‘’ÇekirdeÄŸi yıldız ÅŸeklindeyse, NiÄŸde elmasıdır.’’ YeÅŸilburç kadar güzel bir baÅŸka mahalle de Kayabaşı... Kenti ve karlı daÄŸları tepeden gören mahallenin yokuÅŸundan ‘’sütçü!’’ sesi geliyor. Ä°smet Tatlısoy, 1970’te, Çamardı köyünden kente çocukları okusun diye gelmiÅŸ ama nafile, onları doÄŸru dürüst okutamamış bile. 6-7 inek besliyor ve günde 15- 20 kilo süt satıyor. Ancak çevresindekiler gübre kokusundan ÅŸikayet ettiÄŸinden, bir gün köye dönmek zorunda kalacağından korkuyor. FARKLI BÄ°R OKULDursun’a veda etmek için, öğretmenlik yaptığı Dumlupınar Ä°lköğretim Okulu’na uÄŸruyorum. Erkek öğrenciler, okulun bazı dersliklerinin bulunduÄŸu 1913’ten kalma eski Rum okuluyla yeni bina arasındaki alanda futbol oynuyorlar. Dumlupınar, Türkiye çapındaki okullar arasında ilk 20’ye giren bir projenin sahibi: EGO (Erdem- Gurur- Onur). Bu projeye göre öğrenciler, yaptıkları her iyi hareket için, EGO puanı alarak ödüllendiriliyor, buna karşılık kötü bir harekette cezalandırılmıyorlar. Okul Müdürü YaÅŸar Koç’un odasının kapısı itiÅŸ kakış. İçeri girmeye çalışan, arkadaşını ÅŸikayet eden, sıkıntısını anlatan, aÄŸlayan bir sürü çocuk... En son ne zaman bir ilkokula adım attığımı soruyorum kendime. Ufaklıkların tuttuÄŸunu koparmak isteyen tavırları ve bu demokratik ortam hoÅŸuma gidiyor. Bu dinamik ve sabırlı genç müdürü de takdir etmekten kendimi alamıyorum. Boylarının yettiÄŸi kadar, iki öğrenci, müdürün masasının üzerinden ona ulaÅŸmaya çalışıyorlar. Okulun kapı tokmaklarında bir sorun olduÄŸunu müdüre heyecanla anlatıyorlar. YaÅŸar Bey, marangozun bir hata yaptığını ve onun ‘’kulaklarını çekmeyeceÄŸini’’ ancak çağırıp tamir etmesini isteyeceÄŸini söylüyor. Ancak belli ki bu açıklama iki öğrencinin istediÄŸi türden deÄŸil. Duraksayarak, ‘’ama bizim dersliÄŸimizin tokmağı bozulmadı, ona iyi baktık’’ diyorlar. YaÅŸar Bey, bu küçük kafaların içinde dönenleri ancak anlıyor ve ‘’EGO puanı mı istiyorsunuz?’’ diye soruyor. Ä°ki öğrenci gözleri ışıl ışıl, baÅŸlarını sallıyorlar. Okuldan çıkarken, Türkiye’nin dört bir yanında baÅŸarıya ulaÅŸmış Dumlupınar mezunlarının fotoÄŸraflarının olduÄŸu bir pano gözüme çarpıyor. En sonunda da boÅŸ bir bölüm. Ãœzerindeki yazı, belki bir gün buraya CumhurbaÅŸkanı’nın fotoÄŸrafının gelebileceÄŸini ima ediyor. Türkiye’nin uçsuz bucaksızlığı içinde, büyük kentler arasına sıkışmış, iddiasız ve küçük bir kent gibi duruyor NiÄŸde. Ama ona arka çıkan koca bir geçmiÅŸ, etrafında görkemli daÄŸlar ve belki de tüm bunlardan bir gelecek yaratabilecek umutlu insanları var.BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMYeÅŸilburç’un tepelerinden AladaÄŸlar, Bolkar DaÄŸları ve Erciyes’i seyretmekHalı pazarında sıkı bir pazarlığa ÅŸahit olmakGümüşler Manastırı’nda ‘’Gülümseyen Meryem’’le Mona Lisa’yı karşılaÅŸtırmakKayabaşı Mahallesi’nin dar sokaklarında dolaÅŸmakÅžimdiden AladaÄŸlar’da bir trekking programı planlamakÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!