Cumartesi şarabı cumartesi ilanlarıyla Kırmızı’yı kaptı

Güncelleme Tarihi:

Cumartesi şarabı cumartesi ilanlarıyla Kırmızı’yı kaptı
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2008 00:00

Adına uygun bir şekilde sadece cumartesi günleri verdiği ilanlarla gençleri ve ev partilerini hedefleyen Cumartesi şarabı, Kırmızı’da ödül alan kampanyalardan biri oldu. Mey İçki Şarap Direktörü Bülent Özfırat, Hürriyet’in Cumartesi ekinde 11 hafta süren reklam kampanyası sonucunda, Cumartesi şarabının marka bilinirlik oranında büyük artış yakaladıklarını belirtti.

MEY İçki’nin Kayra serisi şaraplarından biri olan "Cumartesi" için yapılan basın reklam kampanyası, bu yıl "Basında En İyi Yan Yayın Kullanımı" ödülünü aldı. Mey İçki Şarap Direktörü Bülent Özfırat, şarabın keyfi kadar, bilmeyenler için ürkütücü bir tarafı da olduğunu belirterek, "Bu korkuyu yenmek için piyasaya çıkarılan Cumartesi şarabının reklamı da yine bu kitleyi yakalayacak şekilde tasarlandı. Sadece cumartesi günleri ilan verildi ve bu kampanyada da şarabın gençler tarafından ev partilerinde tüketilmesi konsepti üzerinde duruldu" diye konuştu.

BİRACILARI HEDEF ALDIK: Mey İçki Şarap Direktörü Bülent Özfırat, ’Cumartesi’ şarabını çıkarırken biracıları hedef aldıklarını söyledi. "Şarabın çeken tarafı kadar iten, korkutan bir tarafı da var" diyen Özfırat, reklamın hikayesini şöyle anlattı:"Şarabı biraz tanımak gerekiyor. Bira ise su gibi içilen, günün her saatinde tüketilen bir içki. Bira içen kesimi nasıl ikna edebileceğimizi düşündük. Daha ürünü ortaya çıkarırken reklam ajansıyla yaptığımız toplantıda, ’şarap gibi durmayan bir şarap’ olsun, dedik. Bu yüzden etiketi de renkli ve hareketli. Şişenin üzerinde içinde ne üzümü olduğu dahi yazmıyor. Çünkü bazen üzüm ismi bile ürkütücü oluyor. Hedef kitlemize baktık. Gördük ki bunlar kendi parasını yeni yeni kazanmaya başlamış genç insanlar. Ev partileri yapıyorlar ya da önce evde bir şeyler içip öyle çıkıyorlar. Ajans da bize bu fikirle geldi."

EVDE NE YAPALIM KONUSUNU İŞLEDİK: Kampanyada her hafta "evde ne yapalım" konusu üzerine gidildiğine işaret eden Özfırat, şunları söyledi: "Monopol oynama, evde yemek yapma gibi konular işlendi. Bunun için de özel karakterler yaratıldı; Sırıtan kafalar. İlanlar Şubat’tan Mayıs’a kadar 11 hafta, Hürriyet’in Cumartesi ekinde yayınlandı. Burada gazeteyle ortak bir çalışma oldu, ortak bir sayfa yarattık. Kampanyayla beraber süpermarket ve mağazalarda aktiviteler yaptık. Marka bilinirlik oranımızda büyük artış oldu, yaz olmasına rağmen satışımız yükseldi."

TOZ BULUTUNDA KAYBOLMAMAK: Televizyonda reklam şansı olmadıklarının altını çizen Bülent Özfırat, "Televizyondan sonra tüketiciye, kişi başına en düşük maliyetle, basın yoluyla ulaşıyorsunuz. Bazen çok fazla ilan olabiliyor, o zaman yapmanız gereken toz bulutunun içinde kaybolmamak. Bunun için de ajansınızın böyle yaratıcı işlerle gelmesi lazım" diye konuştu. Reklamlarında düzgün Türkçe kullanımına çok önem verdiklerini belirten Özfırat, şunları söyledi: "Gazetede çıkan her şey, editörlerin elinden geçiyor ama bizim ilanlarımız bu tür bir filtreden geçmiyor. İlanlarla ilgili tüketiciden veya gazetecilerden bir geri bildirim olursa bunu değerlendiriyoruz. Düşük cümle olmuşsa ya da ilan anlaşılmıyorsa, kampanyanın ortasında bile olsak üzerine gidiyoruz. Genelde reklamlarda Türkçe kullanımına çok özen gösterilmiyor, sıkıcı olma kaygısı var, üç cümlede beş cümlelik şeyi söylemek istiyorlar, her şey sloganlaşıyor. Gazete ilanları da reklam panolarına dönüşüyor."

Reklamcılar yaratıcılıklarını TV’de göstermeyi seviyor

FRÖG Reklamcılık’tan Yaratıcı Yönetmen, Kurucu Ortak Derya Tambay basın ilanları konusunda şunları söyledi: "Her mecranın ayrı ayrı değeri var, diye konuşulsa da reklamcılar pratikte yaratıcılıklarını TV’de göstermeyi daha çok seviyor. Üstelik basın ilanları da çoğu kez reklam kampanyalarının bilgilendirici ayağı olarak görülebiliyor. Bu da basında daha az çarpıcı, daha az risk alan işler görmemiz anlamına geliyor. Basın reklamlarında uzun zamandır görsel ağırlıklı ilanlar daha çok yapılıyor. Metinler kısalıyor, başlıkların önemi azalıyor. Hatta yeni nesil reklam yazarlarına bakarsanız, metin yazma zanaatinin öldüğünü bile söyleyebilirsiniz. Reklam yazarı ve sanat yönetmeni arasındaki ayrım da azalıyor. İkisi birlikte, fikir bulucusu olmaya başlıyorlar ki bu bence aslında olumlu. Aslolan fikirdir. Ama fikir, metnin kendisi de olabilir."

Sektörde değil, ülkemizde yaratıcılık sıkıntısı var

DERYA Tambay, sektörün dilin kullanımı konusunda çok eleştirildiğini hatırlatarak, şunları söyledi: "Ama ben bu konuda muhafazakar davranmanın dili yetersizleştirdiğini düşünüyorum. Yaratıcılığa gelince, sadece sektörümüzde değil, ülkemizde yaratıcılık sıkıntısı var. Mesleği yaratıcılığa dokunan herkes, kendisini sınırlı, dar alanlarda buluyor. Evde hiçbir eşyaya dokunma hakkı olmayan çocuklar gibi. Bu genel tablonun sektörümüze yansımaması mümkün değil. Bu sıkıntının nasıl aşılacağını bilmek, benim mesleğimi aşıyor."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!