Çok iyi bir anneyim

Güncelleme Tarihi:

Çok iyi bir anneyim
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 29, 2012 00:00

Dünyanın öteki ucunda geçirilmiş bir hamilelik, yoğun bir oyunculuk kariyeri, fotoğraf eğitimi... Tuba Ünsal yaptıklarıyla hayatın posasını çıkarıyor. Yenilenerek yol alma arzusu aynı enerjiyle devam ediyor. İstanbul Life ekibi de bir günlüğüne onun rüzgarına kapıldı.

Haberin Devamı

* Hep bir şekilde varsınız hayatımızda bunun sebebi ne olabilir hiç düşündünüz mü?  

- Her koşulda insanların hayatında olmak güzel bir şey. Ben 16 yaşında modelliğe başladım, sonra oyunculuk serüvenim başladı. Bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ burada olduğumu bilmek güzel. Dediğin gibi enerjim insanlara iyi geliyor olmalı. Öte yandan bunun için de kendimi yeniliyorum. Hep şunu söylerim, ben kendimden çok sıkıldığım için her seferinde yenileniyorum, değişiyorum ve hayattan besleniyorum.

* Bu bahsettiğiniz değişim ve yenilenme hali, egosuz bir insan olmakla alakalı olmalı, öyle değil mi?

- Egom yok sadece bazen tahammül edemiyorum. Bu işi uzun zamandır yapmamın sebebi belki de bu kendini unutma ve egosuzluk hali diye düşünüyorum.

* Peki kendi pencerenizden kendinize baktığınızda ne görünüyor? Tuba Ünsal kendi hikayesinin hangi aşamasında olabilir?

- Sürekli bir devinim halinde olan, yenilenen, başladığı yerin çok uzağına gitmiş. Ama hiçbir zaman da geçmişi yadsımadan yola devam eden bir insanım diye düşünüyorum. Öğrenme konusunda çok açım.

ANA MESLEĞİM OYUNCULUK

* Hep bahsettiğiniz bu yenilenme arzusunun temelinde ne olabilir, bu sonsuz deşme merakı nereden geliyor?

- Bu arayış aslına bakarsan tatminsizliğin yarattığı bir durum, daha iyisini yapabilme güdüsü belki de bu. “Vizontele Tuuba” çıktığında çok güzel bir iş yaptığımızın farkındaydım ama o vizyondayken, daha iyi işler yapabilme kaygısı güdüyordum.

* Şu ara oyunculuk ne alemde?

- Her ne kadar şu sıralar kitabım ve koleksiyonumla konuşulsam da benim ana mesleğim oyunculuk. Tabii ki önümüzdeki günlerde sinema ve televizyonda olacağım. Sadece bir süre yaptığım diğer işlere konsantre olmam gerekiyor. Çünkü çok büyük sorumlulukların altına girdim, özellikle “Tuba Ünsal Loves Koton” şu sıralar çok önemli bir noktada. Bu denli büyük bir markayla çalışıyor olmam hayatımın diğer alanlarındaki her şeyi durdurmam demekti.

* Kitabınızı da sizden dinleyebilir miyiz?

- “Benim Tatlı Komposto Günlüğüm” hamile kaldığım zaman yaşadığım panikten, o hamilelik sürecini nasıl geçireceğime dair endişelerimden yola çıkarak yazdığım bir kitap. Orada da dediğim gibi bir çocuğu “eve postayla göndermiyorlar”... O yüzden gün gün o süreci ve anneliğe alışmayı anlattım. En samimi ve içten cümlelerimle yazdım. İnsanlar benimle konuşuyorlarmış gibi hissettiler okurken. Bir de o dönemi Los Angeles’ta gözlerden uzakta şahsına münhasır bir şekilde yaşadım. Kitabın doğru yazılmasında önemli bir etken.

TRAJEDİLERİ SEVMİYORUM

* Bu kadar neşeli ve enerjik bir kadının gölgesinde biraz hüzünlü ve hayatın üzerine düşünen bir kadın var sanki... Öyle mi?

- Bir arkadaşım “Küçük şeylerden bile kendine eğlence yaratabiliyorsun” demişti. Hayatta trajedileri sevmiyorum, mutlu bir insanım, bunun arkasında da kendimle mücadele içinde olma şeklim yatıyor olmalı. Sürekli öğrenmeye duyulan açlık, bunlar çok yorucu ve insanı yalnız hissettiren şeyler. Öte yandan da güçlendiren özellikler.

* 30’unu yeni geçmiş bir kadın olarak şu ana kadar gördüğünüz şeylerden hayatı nasıl tanımlarsınız?

- Benim 30 yaşında öğrendiğim şey şu, “hayatımızda başımıza gelecek her kötü şey, gelecek daha kötü bir şeyin alternatifidir”...

ÇOK İYİ BİR ANNEYİM

* Bir anneden çok Sare’nin yaşça büyük arkadaşı gibisiniz. Biraz anneliğinizden bahseder misiniz?

- Bunu övünerek söyleyebilirim, çok iyi bir anne oldum. Bu çok içgüdüsel bir şey. Onun özgürlüğüne izin veren, onun zekasının farkında bir anneyim.

* Annelik ruh halinizde neler yarattı? Sinirlendiğiniz, sevindiğiniz şeyler değişti mi, mesela hangi konularda hassaslaştınız?

- Annemle ilişkimi sorguladığım bir dönem oldu. Benim annem çok küçük yaşta anne olmuş bir kadın. Ne annelik ne de arkadaşlık boyutunda bir ilişki yakalayamadığımız için sağlıksız yanları vardı. Sare, bunların hepsini sorgulamamı sağladı. Ben orada gördüklerimi, daha iyi bir şekilde kendi ilişkime yansıttığımı düşünüyorum. O yüzden Sare sürekli benimle, hangi işi yaparsam yapayım yanımda. Daha iki aylıktan itibaren setlere benimle birlikte gelmeye başladı.

* Peki aşık bir anne olmak nasıl bir deneyim?

- Aşık olduğunuz zaman içiniz içinize sığmaz, bütün hayat durur ya annelik de böyle bir şey. Onunla olmak her şeyinize iyi geliyor. Eve döndüğünüz zaman kalbiniz küt küt atıyor. Hep ona bir yaranma duygusu oluyor. Benim aşkı ve anneliği yaşayış şeklim de aslında aynı.

* Annelikle birlikte aşkın yeni bir tanımı oluştu mu kafanızda?

- Hayatımda hiçbir zaman geriye atamayacağım bir duygu bu. Benim için çok önemli. Aşık Tuba’yı ben çok seviyorum.

İSTANBUL’A AİT DEĞİLİM

* Anadolu’nun birçok şehrini gezmişsiniz, İstanbul’da en çok o şehirlerden hangisinin kokusunu alıyorsunuz?

- İstanbul gibi değil bence hiçbir yer. Aslında İstanbul’a da ait değilim. Hâlâ İzmir’e ait hissediyorum kendimi. Şanlıurfa’da yaşadım, ondan sonra Güneydoğu Anadolu bölgesinin birçok şehrinde bulundum. oralardaki lokal kültürü yaşadım. Ama hiçbiri İstanbul gibi değil. Ama bu İstanbul’a söylenmiş güzel bir şey değil. Anadolu kültürü ve yaşamı bana daha yakın. İstanbul’un kirli olduğunu düşünüyorum. Bir kere korkuyorum ben bu şehirde, her an kafanıza bir şey düşüp ölebilirsiniz. Artık eskisi gibi özgür de değiliz sokaklarda dolaşırken. Bu şehir gerçekten kime ait bilmiyorum.

* Peki Sare’yle İstanbul’da hayat nasıl gidiyor?

- Şehrin göbeğinde, Nişantaşı’nda oturuyorum, her şeyimiz elimizin altında. Yani Sare’nin doktoru, parkımız, ablası, babası, komşularımız, bütün çevremiz burada. Ama ben çok bunalıyorum. Şile’de evim var, orada kısa soluklu da olsa köy hayatı yaşıyoruz. İstanbul’un içinde çok iş olmadığı sürece kalmıyorum.

Haberin Devamı

TUBA ÜNSAL’DAN İSTANBUL’A DAİR...

* En sevdiğiniz tarihi simge hangisi?
- Galata Kulesi.

* Şimdiye kadar hangi semtlerde oturdunuz?
- Tarabya, Mecidiyeköy, Beşiktaş, Nişantaşı, Galata, Bebek.

* Şehrin en iyi kavuşma mekanı sizce neresi?
- Bebek ve Nişantaşı’ndaki evimiz.

* Pazar sabahı için en sevdiğiniz yer neresidir?
- Mirgün’le Bebek’teki evimiz.

* Şehrin sizce en depresif ve neşeli bölgeleri neresi?
- En depresif Karaköy, en neşeli yer Nişantaşı.

* Çok önemli bir misafiriniz var. Nerede ağırlarsınız?
- Bebek’te, Mirgün’ün yanında. Çünkü çok iyi yemek yapar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!