Güncelleme Tarihi:
http://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=67368&rid=2368
* Sermiyancım “Yatak odama basın giremez” diye bir açıklaman vardı, bak girdik işte. Şimdi sorgulamaya başlıyorum. Aşk, meşk konularına da geleceğim ama önce gerilere gidelim seni daha yakından tanımak için. Doğum yerin, tarihin?
- 02.12.1974... Ankara, Çankaya-Hoşdere Caddesi. Denizatı Pastanesi’nin yan binası. Çok meşhurdur. Ankara’ya ne zaman gitsem şemsiyeli çikolata yemek için uğrarım oraya.
* Ne kadar kaldın Ankara’da?
- 7 yaşına kadar. 80 ihtilalinde babam tutuklandı ve biz de ailece İstanbul’a taşındık.
* 80’ler ne ifade ediyor senin için?
- 2 yıl boyunca babamı demirparmaklıklar arkasında, bayramda seyranda gördüm sadece. O da demirlerin arkasından ekose yüzümü gördü. Bir gün Mamak Cezaevi’nde babam gardiyana “Oğlumu getirsene, çok özledim” dedi. Gardiyan geldi yanıma, izbandut gibi bir adam... Korktum, ağladım, girmedim içeri. Babamın da içine oturdu tabii. Yıllar sonra bunun için özür diledim babamdan.
ÖNCEDEN GÖRME BİR AİLEDE BÜYÜDÜM
* Nasıl bir aileydi seninki? Seni şekillendiren çevre?
- Çocukluk anlamında şanslıydım. Bereket ki ailenin soyu sopu sayesinde önceden görmeyiz. Kökler Mardin’e gidiyor, 250-300 yıllık soy haritamız var. Dedem bende hayranlık uyandıran biri. 8 çocuğunun hepsi de üniversite mezunu... Kimi doktor, kimi mühendis... Bu bilim ve ilime olan aşka hayranım.
* Sermiyan ne demek?
- Aşiret reisi demek.
* Aşiret çocuğu musun? Sana bir şey olsa kaç kişi toplanır?
- Toplanırlar ama ben hayatım boyunca hiç kullanmadım bunu. Babam ölene kadar aşiret olduğumuzu anlamadım. Cenazede 2 binin üzerinde takım elbiseli adamla el sıkışınca farkına vardım.
* Son filmin “Hükümet Kadın”da Kürt olmak ve Kürtçe konuşmak ile ilgili pek çok diyalog var. Türkiye’de Kürt kökenli olmak senin için ne ifade ediyor?
- Kuşkusuz zorluğunu çekiyorsun ama ben çekiyorum dersem oradaki insanlara ayıp etmiş olurum. Benim adım Sermiyan, Kürtçe... Ama bunu hep gizledim. Babamın da tutuklanması dolayısıyla annem de hep “Sakın söyleme, Farsça falan diye çevir” dedi. Ben de öyle yaptım. Adımın Kürtçe olduğunu 16 yaşına kadar söyleyemedim.
* Ya dil konusu?
- Şu an İngilizce’ye hakimim, bunun yanında Kürtçe’yi de bilmek isterdim. İnsanlar o dönem ürküyordu. Dil dünyanın en güzel şeyi oysa.
* “Hükümet Kadın” filminde, babaanneni oynayan Demet Akbağ’ın “Türkçe bizim ikinci dilimiz” diye bir cümlesi var.
- Evet var, yalan mı söyleyeyim? Gidelim Güneydoğu’ya, küçük çocuklar, yaşlı teyzeler Türkçe bilmiyor.
TÜRKİYE’DE KÜRT, ALMANYA’DA TÜRK HİSSEDİYORUM KENDİMİ
* Ama şunu da kabul etmek gerek, Kürt olup da çok iyi yerlere gelen, iyi paralar kazanan insanlar da var Türkiye’de, öyle değil mi?
- Dünyaya baktığınızda görürsünüz, zaman içinde yükselen değerler azınlıklardır, çirkinlerdir, Yahudiler’dir, eşcinsellerdir, Ermeniler’dir, Kütler’dir. Hep alt konumdasın çünkü. Bir aşağılanma hissediyorsun, o yüzden yanındaki arkadaşından daha çok okumak, kendini daha iyi yetiştirmek zorundasın. Sarışın aptaldır geyiği de buradan geliyor ya... Güzellik Tanrı’nın tavsiye mektubudur denir. Bir insan güzelse başka çabalar harcamaya gerek duymuyor. Her zaman az, yoksun olan daha çok çalışır, daha çok okur.
* Filminin barış sürecine katkıda bulunduğunu düşünüyor musun?
- Tabii ki. Muammer Güler geldi Diyarbakır galasına, “Bizim hükümetin yapmak istediği de buydu zaten” dedi.
* “İstanbul’da büyümüş tatlısu Kürdüyüm” demişsin?
- Orada yaşamış insanlara karşı “Ben sorun yaşadım” desem ayıp olur çünkü. Onlar çok acı çekti. Ben daha batıda yaşamış, deniz kenarında büyümüş biri olarak kendime tatlısu Kürdü diyorum.
* Kürtler’in hiç mi eleştirilecek yanı yok peki?
- Bu Kürtlük ya da Türklük ile ilgili değil. Azınlık olmak her yerde sorun. Almanya’da da Türk pasaportum var diye itilip kakılmıştım bir keresinde. Türkiye’de Kürt, Almanya’da Türk, Amerika’da Kızılderili hissediyorum kendimi. Az olmak iyidir, çok olup da ne yapacağız, elmas da az...
* Sen ayrımcılık hissettin mi kendi adına?
- Hayatın her anında ayrımcılık var, hissetmez misin, elbette hissettim. Almanya’da Adolf Hitler’den bahsetmek suçtur. Bizde mesela “Kürt çalar çingene oynar” diyoruz, “Çıfıt çarşısı” diyoruz, ki bu Yahudi mezarlığı demek... Söylemlerimizin çoğu ırkçı. Kadın, erkek, eşcinsel ırkçılığı da yapıyoruz her gün. Çirkinler güzele güzel diye kızıyor, güzeller de çirkine çirkin diye...
ELİ AYAĞI ÇİRKİN KADINLA YAPAMAM
* Hırslı mısın?
- Başarmayı seviyorum. Bir işi başaramıyorsan, o işi başkası yapsın der kenara çekilirim. O işin en iyisini yapabiliyorsam yapmalıyım, yoksa sürünün içinden biri olmaya gerek yok.
* İddialıymış...
- Yok, küstah cümleler kurmak istemem gerçekten de... Vagon olmaktansa lokomotif olmayı tercih ederim ama. Aşırı popülariteye hep tepkim oldu. Kovboy çizmesi ne zaman moda değilse gider o zaman alırım mesela.
* Üniversiteye kaydını yaptırdıktan sonra ilk işin kantinde çay içmek olmuş?
- Avcılar’da, işletme ve turizm okulu vardır. Orada çok güzel kızlar vardı, o yüzden hep kantine takılıyordum.
* Nedir bu güzel kadın takıntısı?
- Güzel kadın kim sevmez? Normal hormonlar salgılıyorum.
* Bak bu da ayrımcılık!
- Yalan mı söyleyeyim! “Önemli olan iç güzelliğidir” demesinler bana, inanmam. Çocuk taklidi yapan kadını da hiç sevmem. Bir de kaşı gözü çizilmiş gibi kadınlar vardır ya, her yeri ayrı güzel, onlardan hoşlanmam. Karakteri olan kadınları seviyorum. Eli ayağı çirkin kadından da haz etmem.
TELEFONUMU KONTROL ETTİ DİYE AYRILDIM
* Aşkın tarifini yapsana bana? Sermiyan’ca bir tarif olsun.
- Che Guevara’nın çok güzel bir sözü vardır; sevgili dediğin seni kendine aşık eden değil, sana kendin olabilme şansını verebilendir... Aşkların en büyük problemi o; sevdiğini seveceğin gibi yapma, bırak sevdiğin gibi kalsın. Aşık olunca onu dönüştürmeye çalışıyorsun ama o zaman sevmezsin ki...
* Olur mu canım! Seveceğin biri haline getirmeye çalışıyorsun sonuçta.
- Özgür bırak, öyle sev. Sevmiyorsan da bırak git.
* Sevdiğin kadın sana karışamaz mı?
- Ne ben ona ne de o bana karışabilir. Çok düşkünüm özgürlüğüme. Birini sevmek, sahiplenmek demek değildir. Ben güzele güzel derim, güzel benim olmasa da... Sen bana aşık olabilirsin ama başka adama güzel diyebilirsin, ben de bir kadına... Yalan söylemeyelim birbirimize.
* O halde kıskançlık da senin için aykırı bir şey...
- Kıskançlık, özgüvensizlik, kompleks... Benim de bu zaafa düştüğüm zamanlar olmuştur tabii.
* Kıskanılmak hoşuna gitmiyor mu?
- Niye kıskanıyoruz ki? Kıskanmak ne demek? Hayatta çok garip şeyler oluyor; kız, erkek arkadaşıyla oturuyor, erkek arkadaşı tuvalete gidiyor, kız o arada telefon numarasını senin cebine atıyor. Bırak kıskanma, gidecekse cehennemin dibine gitsin, gitmeyecekse de kalsın.
* Hiç kıskanmadın mı birini?
- Olmuştur, kıskanmışımdır, kısıtlamalar da koymuşumdur. Ama hayatımın geneline bakarsan, yüzde 95 böyle bir şey yapmam. 37 yaşındayım, şimdiye kadar kimsenin telefonuna bakmadım. Benimkine baktılar, ayrıldım!
SEÇİCİ OLAN KADIN AMA ÇOK DOLAYLI BİR ZEKANIZ VAR!
* Peki aldattın mı hiç?
- Çok...
* Al işte, baktırmadığın için meydanı boş buldun. Kıskançlık bu anlamda iyi, bazı şeylerin önüne geçmek adına.
- Asla. Gecenin 02.00’sinde operatörü arayıp detaylı fatura isteyen, oradaki numaraları arayan kız arkadaşım oldu. Sapıkça bir şey bu. Kıskançlık durumunda oradan kaçarak uzaklaşıyorum.
* Aldatmaya nasıl bakıyorsun?
- İlk insanlara bakalım, tek eşlilik diye birşey yok, hayvani biçimde davranıyorlar. Öpüşmeyi, ilişki kurmayı zaman içinde icat etmişler. Dünyadaki kadın sanatçıları düşün. Kadınların konserlerinde don sutyen atılmaz, erkeklerinkinde atılır. Çünkü doğada seçici olan kadındır. Bu yüzden kadınlar her zaman saygı duyulacak canlılardır.
* Teşekkür ederiz, sonunda iyi bir şey söyledin bizim için!
- Ama çok da dolaylı bir zekanız var. Kadın mesela Ortaköy’e gitmek istese bile önce “Beşiktaş’a götür beni” der, oradan Ortaköy’e geçer. Biz direkt Ortaköy deriz, dolandırmadan. Geçen gün bir belgesel izledim; bir dişi, arkasında 10 erkek balina. Deli gibi yüzüyorlar, sonunda iki erkek kalıyor. Onlardan da biri kalıyor hayatta ve dişi balina onunla oluyor. Kadın seçici yani.
* Savaştın mı hiç bir kadın için?
- Yok ben savaşmadım, koşmam peşinden kimsenin.
KRALLARA KAFA TUTANLAR HEP SOYTARILAR OLDU
* Babanın sana taktığı bir “bay muhalefet” lakabı var?
- Benim ustam Ferhat Şensoy’dur. Bir şey yaparken muhalif olmaya inanırım. Muhalif olmak çok kıymetlidir. Antik Yunan’dan beri bir tek soytarılar krallara kafa tuttular. Kafalarının kopacak olmasına rağmen... Eğer bir düşüncen varsa söyle, korkaklık en sevmediğim şey.
* Sen hep komedi yapıyorsun?
- Komedi çok güçlü bir silahtır. Atom bombasından da etkili. Ben komedi değil de mizah yapmaya çalışıyorum. Düşün 2. Dünya Savaşı’nda yüzbinlerce insanı öldürdü silahlar ama bilmeyiz komutanların, ölenlerin adını. Biz 2. Dünya Savaşı’nı Charlie Chaplin’den izledik ve mizahla anladık olan biteni.
* “Bütün sözlükler, muhalif, genç ve asidir, hepsini tebrik ediyorum” dedin. Kendinle ilgili yazılan olumsuz şeyleri da takdir ediyor musun?
- Ediyorum tabii. Şu anki üniversite gençliği çok hoşuma gidiyor. Çünkü sorguluyor ve kafa tutuyorlar. Ben de onlar gibiyim, bunun için benimle ergen diye dalga bile geçiyorlar. Olsun, ergen kalkan yol alır!
* Seninle ilgili yazılan en kötü ama en hoşuna giden şey ne?
- Kendini kasma muhabbeti ile ilgili birkaç eleştiri vardı. Tipimle ilgili öyle bir sorun var, dışarıdan ukala bir herif gibi algılanıyorum ama öyle değilim. 1,5 yıl New York’ta yaşadım ve dünyaya bakış açım değişti. Kariyeri düşünmek, kasmak dünyanın en gerizekalı şeyi. Bunlardan arındım.
* Senin kendinde hoşuna gitmeyen bir şey var mı? Özeleştiri yap biraz...
- Dolu vardır. Takarım bazı şeyleri. Bazıları da söylenmeyecek şeylerdir.
BEN ZEKA BARINDIRAN ROMANTİZMİ SEVERİM
* Önce doğum tarihin, sonra bir tire çekilip ölüm tarihin yazılacak. Aradaki de yaşamın... Allah gecinden versin tabii ama sen o aradaki çizginin üzerinde ne yazsın istersin?
- Ben biri bana bir şey yazsın diye yaşamıyorum. Okyanusta damlasın sonuçta. Mevlana ruhuyla hayata bakmak lazım. O kadar da önemsemiyorum kendimi. İyi bir marangozla iyi bir oyuncu arasında fark yok. Oyunculuğun yan etkisi şöhret olmak, marangozsan da bir yerin kesilebilir o kadar. Nietzsche’nin dediği gibi; şöhret bir ismin yanında toplanmış bir sürü yalnış anlaşılmadan ibaret.
* Şöhretle gelen ilgi hoşuna gidiyor mu?
- Dozunda olursa. Tacizden hoşlanmıyorum ama. Yolda yürürken çat diye koluna giriyor, fotoğraf çektiriyorlar. İnsan fotoğraf çektirirken saçına başına bakar. Böyle bir hakkım yok mu benim! 5 yıl önce arabayla 35 metre uçtum, ölümden döndüm. Yukarı çıktım, oradaki çavuş gülerek “Böyle fırsatlar olmasa hiç göremiyoruz, bir fotoğraf çekilebilir miyiz?” dedi. Nasıl bir şeydir bu!
* Romantik misin?
- Romantiklikten ne anladığına bağlı.
* Kendi adına ne kadar romantiksin?
- Ben her şeyde zeka arıyorum. Zeka barındıran romantizmi seviyorum. Gerizekalı gibi bilmem kaç tane gül döken biri değilim. Uçakla yazılar yazmam gökyüzüne.
* Hiç evlenme teklif etmedin mi bugüne kadar?
- Etmedim. Düşündürtürlerse bir gün birileri, evlilik teklif ederim tabii.
FATMA TOPTAŞ KANKAM, BENİM ERKEK ARKADAŞIM
* “Yatak odama basın giremez” dedin. Neden?
- Mesela “Aşık mısınız?” diyorlar, öbürü de diyor ki “Değiliz, ilişkimiz yok ama olursa ilk size söyleriz”... Bu aşk değil ürün pazarlama! Ayrılığını basın açıklaması ile bildirenler var. Ayrılığın, aşkın açıklaması mı olur? Ben aşık olsam da söylemem size.
* Aşık mısın?
- Niye söyleyeyim?
* Şöhretsin, merak ediyorlar, aşık mısın?
- Değilim. Ama kime ne? Ben soruyor muyun insanlara kaç kişiyle yattın, kiminle sevişiyorsun, kime aşıksın diye! Oturma odasına herkes gelsin ama yatak odama kimse giremez!
* Magazin haberleri seni rahatsız ediyor mu?
- Hiç rahatsız etmiyor, gülüp geçiyorum. Fatma Toptaş haberi çıktı en son, halbuki Fatma benim kankam, erkek arkadaşım ya! Ne diyim?
SEYİRCİYLE ARAMA BİR ŞEY SOKMAM
* Hem yazıp, hem yönetip hem de oynuyorsun. Bu, başkasına güvenmemek mi?
- Seyirciyle arama bir şey sokmak istemiyorum. Bir şeyi yazıp yönetmene verdiğimde yorum katıyor. Ben kendi hikayelerimi yazıyorum. Kusturica, Fatih Akın gibi. O zaman gerçek oluyor.
* Charlie Chaplin, Woody Allen, Ferhan Şensoy, Yılmaz Güney, Yılmaz Erdoğan bu yüzden mi yazdı, yönetti?
- Mardin’i bilmeyen biri “Hükümet Kadın” filmini yönetemezdi. Aristo mantığındayım; “yazan, yönetir”...
* Hayatının adı film olsa ne olurdu Sermiyan?
- Tuhaf!
BELKİ 5 YIL SONRA BİR ÇOCUK YAPARIM
* Çapkın mısın?
- Bilmem ki, çapkın mıyım?
* Bence öylesin... Çocuk için geciktiğini düşünüyor musun?
- Ben kendim çocuk olduğum için düşünmüyorum. Belki 5 yıl sonra bir tane olur. Bu özgürlük takıntım beni engelliyor. Çocuğum olunca kendimi ona adarım çünkü.
Prof.Dr. M. Özkan Pektaş (Psikiyatr): Farklı olmaktan hoşlanıyor
Enteresan bir kişilik yapısı... Sanatçının sokaktaki insanlar gibi olamayacağını, düşüncelerindeki farklılıkları ortaya koyarak gayet güzel gösteriyor. Farklı olmaktan hoşlanıyor, aynı zamanda çok okuyan ve araştıran biri... Özgür olma arzusu sınırları ortadan kaldırıyor. Şaşırtmayı seviyor. Narsisistik özelliklerini ön planda tutarak, ilk başlarda kendisine yaklaşılmasına engel oluyor ama sonradan sevecenliği anlaşılıyor.