Ayten SERİN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2006 00:00
38 yıldır resim yapan Figen Cebe, Beyoğlu’ndaki C.A.M. Galeri’de açtığı altıncı kişisel sergisinde notaları zamanla buluşturuyor. "Zamanın Sesi" başlıklı sergisinde notaları ses değerlerinden bağımsız olarak, estetik özellikleriyle kullanan Cebe "Beş yaşından bu yana zaman kavramı üzerine düşünüyorum, sergideki resimleri bu düşünceler biçimlendirdi" diyor.
’Soyutlamayla kendimi daha iyi anlatabiliyorum. Bu teknik bile karakterimin bir tahlili olabilir’ diyor ressam Figen Cebe sanatından bahsederken. Cebe’nin ana temaları zaman ve ışık. İki yıl önce, Beyoğlu’ndaki C.A.M. Galeri’de açtığı beşinci kişisel sergisinde, saat parçalarından esinlenerek yaptığı kompozisyonlarla zamanı maddeleştirmeyi amaçlıyordu.
Yeni sergisindeki 19 eserinin ana teması yine zaman ve ışık. Ama bu kez müzik de işin içine girmiş: "Ritim ve melodi zamana bağlı. Resimlerimde notalardan faydalandım ama notaları kopyalamadım. Örneğin resimlerimde kırmızının değişik etkilerini kullanarak, renkle müzik yapma amacını taşıdım. Notaların, müzikteki ses değerleri kadar, görsel kompozisyonları da resme çok uygun. Görsel değer taşıyan bir estetiğe sahipler. Aslında müzisyenlerin ’Böyle olmaz’ demesinden korkarak çalıştım. Ama ben müzisyen değilim, notaları serbest olarak kullandım."
Sergide yer alan eserler üzerinde iki senedir çalışan Cebe, eserlerinde sadece yağlıboya kullanmış. Siyah ve beyazın
yanı sıra kırmızıya da çarpıcı şekilde yer veriyor. Tuvalleri için genelde orta boyutları seçmiş: "Kullandığım en geniş boyutlar 1.10’a 1.10 m. ya da 1.20’ye 1.20 m. Benim tekniğim ile büyük boyutlarda çalışmak çok zor. Hem büyük boyutlarda boya hemen kurumaya başlıyor ve hem de resmi çevire çevire yaptığım için tuvali kavramak kolay olmuyor."
SANİYEMİ HESAP ETMEK ZORUNDAYIMCebe günlük yaşantısında zamanla ilişkisinin çok planlı olduğunu söylüyor: "Zamanımı neredeyse saniye saniye hesap etmek zorundayım. Hayatımı programlamazsam belki de bugün yaptığım hiçbir şeyi yapamam. 38 seneden beri resim yapıyorum, aynı zamanda Fransızca öğretmeniyim, resim dersleri veriyorum, iki çocuk büyüttüm. Zaman kısıtlaması bende pozitif bir stres yaratıyor. Böylece daha çok şeyi yapabiliyorum."
Ama çocukluğunda zamana yaklaşımı farklıymış: "Çocukluğumda zaman geçmek bilmiyordu. Sanki bitmez tükenmezdi. Yalnız bir çocukluk geçirdim, o dönemde evlerde sadece radyo vardı. Karanlık bir evde yaşardık. Benim mutlaka ışık görmem gerekiyordu. Çok fazla aktivite de yoktu. İlkokula başlayınca İngilizce ve bale dersi aldım. Ama beş yaşındayken birçok konuda düşünüyordum. Düşündüğüm konulardan biri zaman, diğeri dil yani Türkçe’ydi. İkisi hayatımı dolduruyordu. Küçük yaşlarımda düşündüklerimi bugün resimlerimde kullanıyorum."
ABD’DEN SERGİ TEKLİFİ Figen Cebe’nin sanat hayatı daha sonraki yıllarda tesadüfler sayesinde canlanmış. 11-17 yaşları arasında Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nden resim dersleri alırken dönemin önemli sanatçılarıyla tanışmış: "Galeri Ankara’nın sanat merkezi gibiydi. Belli yaşın üstündeki sanatçılar gelirdi. Birlikte çayhanelere, bahçelere giderdik. Aralarında en genç isimler ben, ressam Turan Erol ve seramikçi Hamiye Çolakoğlu’ydu. Bu dostluklar sayesinde sanata çok güzel koşullarda başladım."
Cebe daha sonra uzun süre yurtdışında yaşamış. Almanya, Yemen, ABD ve İsviçre’de geçirdiği yıllar sanatına katkıda bulunmuş: "Özellikle Amerika’da hem okudum, hem de büyük isimlerle tanışma şansım oldu. Uçağa atlayıp görmek istediğim sergilere de gidiyordum. Amerika’daki iki galeriden sergi teklifi aldığım halde, sponsor bulamadığım için gerçekleştiremedim."
Cebe bugün kendini herhangi bir akıma yakın görmüyor. "Tekniğim, benim tesadüfen bulduğum özel bir teknik, yaptığım işlerde en çok dikkat ettiğim nokta özgün bir eser ortaya çıkartmak, eserlerim için otoportreler de diyebilirim." Cebe "Zamanın Sesi" sergisindeki resimlerin de yine kendiyle ilgili bir nedenden, müzik sevgisinden kaynaklandığını anlatıyor: " Uzun zamandır, neden bir enstrüman çalmadığımı düşünüyorum. İyi bir klasik ve caz dinleyicisiyim, operayı çok severim. Her şeyi tahlil etmeye çalışan bir yapım var, dinlediklerimi anlamaya çalışıyorum. Bunlar müziğe ısınma hareketleri gibi, eğer biraz teorisini kavrarsam müziği daha iyi anlamak amacıyla bir enstrüman çalmak istiyorum. Piyanonun başına geçip tuşlara basınca notalar ile zaman arasındaki bağı rahatlıkla görebiliyorsunuz. Bu sergimdeki resimlerimi yaparken hiç düşünmediğim halde, bittiklerinde Fransız kompozitör Satie’nin ve Polonyalı besteci Gorecki’nin etkilerinin ortaya çıktığını hissettim."
Cebe’nin Beyoğlu Asmalı Mescit’teki C.A.M.’de süren sergisi 28 Şubat’a kadar gezilebilir. Serginin genişletilmiş hali 21 Nisan’da Ankara’da Siyah Beyaz Sanat Galerisi’nde yer alacak.