Güncelleme Tarihi:
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Vakfı ve Alevi Kültür Dernekleri’nin da aralarında bulunduğu Alevi örgütleri, geçen hafta Kumkapı, Fatih ve Şirinevler başta olmak üzere İstanbul’un parklarında ve caddelerde yatan 200’den fazla mülteciyi toplayarak barınmaları için cemevlerine götürdüler. Güvenlik gerekçesiyle hem Suriyeli mültecilerin kaldıkları cemevinin ismini, hem de mültecilerin gerçek isimlerini yazmamaya söz verdik.
KAMPA GİTMEM
Hepsi büyük korku içinde. Suriye’de Alevi kimliklerinden dolayı El Kaide’nin Suriye’deki uzantısı olarak bilinen El Nusra Cephesi militanlarının hedefi olmuşlar. Rejime karşı savaşan Suriyeli muhaliflerin kendilerini burada da bulmasından ya da Türk devletinin kendilerini muhaliflerle aynı kamplara yerleştirmesinden korkuyorlar. Biz cemevine girdiğimiz anda zaten yarısı arka bahçeye kaçıyor. Cemevine sığınan mültecilerin arasında 0-15 yaş arası çocukların fazlalığı göze çarpıyor. Yetişkinlerin arasında iki kadın hamile. Bir genç kadın ise Suriye’deki iç savaşta eşini ve kardeşini kaybetmiş, beş gündür hiçbir şey yemiyor. Ancak yüzlerini göstermeyeceğimize ve gerçek isimlerini yazmayacağımıza söz verdikten sonra bazılarıyla konuşabiliyorum.
Hasan ailesiyle birlikte Halep’ten kaçmış. “Bize muhalifler ateş açtı. Bize saldıranlar başka ülkelerden gelenlerdi. Cihat için gelen var, para için gelen var, karşılarına kim çıkarsa vuruyorlar” diyor.
ÇOCUKLAR DİLENİYOR
Halep’teki mahallelerinden kendileriyle aynı anda yaklaşık 3000 Alevinin kaçtığını söylüyor. “Bizi Kilis’teki mülteci kampına götürmek istediler ama biz gitmedik” diyor. “Neden?” diyorum. “Kilis Kampı’nın yarısından çoğu muhaliflerden oluşuyor, gidersek bizi rejime karşı savaşmaya gönderecekler, kadınlarımızı alacaklar diye korkuyoruz. Daha önce kampa giden akrabalarımızın başına geldi bunlar” diyor.
Zeynep, Hasan’ın kardeşinin eşi. “Kampın içinde neler oluyor, duyuyoruz. Muhalifler kendilerinden olmayanların karılarına, kızlarına saldırıyor” diye ekliyor. “Siz hiç kampta kaldınız mı peki?” diyorum, “Hayır, ama kalanlar anlatıyor” diye yanıtlıyor.
“Beş çocuğum var, üç oğlan, iki kızı alıp kaçtık. Gaziantep’te tarlalarda, İstanbul’da parklarda yattık. Çoluk - çocuğumuz dilenmeye gidiyordu, ancak öyle ekmek alıp yiyebiliyorduk” diyor.
Ahmed de aynı şekilde iki ay önce Halep’te muhaliflerden ve El Nusra militanlarından kaçtıklarını söylüyor. “Muhalifler bizim oturduğumuz mahalleye girdikten sonra bizi zorla evden çıkardılar. El Nusracılar bazı Alevilerin çocuklarını kaçırıp fidye istediler. Halep’ten Şam’a kaçtık, orada boş bir okul binasında kalıyorduk, orayı da bombaladılar. Biz de en sonunda çareyi Türkiye’ye kaçmakta bulduk. Parası olan ev tuttu, bizim gibi parası olmayanlar da parklarda kalıyor. Çoluk - çocuk perişan olduk” diyor.
“Peki Türk devletinden ne bekliyorsunuz?” diyorum. “Bize iş bulsunlar çalışalım, çocuklara ekmek götürelim yeter, başka hiçbir şey istemiyoruz” diyor.
KOCAM ASKERDE
Esma, Suriye’den iki çocuğuyla kaçıp gelmiş. Çocuklardan biri 5, diğeri 3 yaşında. “Antep’te caminin yanında yatıyorduk. Sonra buraya geldik. Çocuklar perişan. Kocam askerde, bir buçuk yıldır görmüyorum. Ama ne olursa olsun kampa gitmem, orada kadınlara tecavüz ediyorlarmış” diyor. Giderken arkamdan “Sakın resmimizi yayınlamayın, bizi Türkiye’de bile bulup öldürtürler” diye bağırıyor.
Mülteci kamplarına gitmek istemiyorlar
Alevi dernekleri yöneticilerinden Zeynel Odabaş, “Devletin Suriye’den can havliyle kaçan tüm mültecilere eşit koşulları sağlaması gerekiyor. Bu insanlar, mülteci kamplarında kalan rejim karşıtları tarafından baskı gördüklerini, tehdit edildiklerini, eşlerine tecavüz edildiğini söylüyor. O yüzden bunlara can güvenliklerinin sağlanabileceği ayrı bir kamp açılması lazım. Biz bu insanları öncelikle savaş mağduru ve insan oldukları için sahiplendik” diyor. Odabaş, İstanbul, Ankara, İzmir ve Gaziantep başta olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde bu şekilde parklarda yatan binlerce Suriyeli mülteci olduğunu söylüyor.
Hacı Bektaş Veli Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Vedat Kara da parklarda kalan Suriyeli sığınmacılara yardım etmek için harekete geçtiklerinde onları ikna etmenin hiç de kolay olmadığını söylüyor. “Çok korkuyorlar. Gaziantep veya Hatay’daki kamplara kesinlikle gitmek istemiyorlar. Zaten Alevi olduklarını da söylemiyorlar, ancak bizi yakından tanıyınca kimliklerini açıkladılar” diyor.