Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2002 00:00
YOK ‘‘dayak cennetten çıkmaymış’’. Yok ‘‘kızını dövmeyen dizini dövermiş’’. Elinin körü! Kusura bakmayın ama, ataerkil ve pederşahi toplumların ‘‘terbiye’’ (!) anlayışını yansıtan ve dilimize pelesenk edilmiş bu tür deyişlere ben ancak popomla gülerim.En vahşi hayvanların bile cezayla değil mükafatla daha iyi ehlileştirildiği ispatlanmışken, nasıl olur da insanoğlu insanoğlunu, üstelik de yavrusunu kötekle ‘‘adam etmeye’’ yeltenebilir?Hayır efendim, ne hocanın, ne ebeveynin, ne de şunun bunun vurduğu yerde ‘‘gül biter’’!Ancak ve ancak, totalitarist zihniyetlerin şer dikeni biter, o kadar!* * *FAKAT, bir kutuptan diğerine sıçrayarak, eski iktisadi liberalizmin ‘‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’’ ilkesini bu defa çocuklarda ‘‘terbiyevi’’ bir liberalizm olarak uygulama kalkışan pedagojik anlayışlarda da, en az yukarıdaki kadar yanlıştır. ‘‘Entellektüalizm’’i fostur.Zaten, uygulamasını gördük. Bir ara pek moda olan ve teorisyenliğini Bruno Bettelheim'in yaptığı bu eğitim yöntemi çok yerde denendi, fakat orta -uzun vadede ahım şahım sonuç vermedi.Ya fazla şımarık insanlar üretti, ya da böyle ‘‘özgür’’ okulların ‘‘rahle-i tedris’’inden geçmiş olanlar pratiğe atıldıklarında, hayatın gerçeği önünde afalladılar. Bocaladılar, hatta tosladılar..Dolayısıyla, evet zora, zorbalığa ve şiddete tabii ki hayır ama; ipini kopartmış çocukların yetişmesine zemin hazırlayan ‘‘ultra hürriyetçi’’ bir eğitime de hayır!Hele hele, işgüzarlık olsun diye velet peydahlamış sorumsuz ebeveynlerin, dozu iyi ayarlanmış ince bir otorite kurmadan onları kapı önüne salmalarına bin defa hayır!* * *ŞURAYA gelmek istiyorum ki, İngiltere Başbakanı Tony Blair geçen hafta, hayta veletlerinin okula, yurda, atölyeye düzenli olarak gitmelerini sağlayamayan ve denetlemeyen familyalara artık ‘‘aile yardımı’’ veya ‘‘çocuk parası’’ denilen sigortanın kesileceğini duyurdu.Karar Büyük Britanya'da tepki yarattı ama, ben kendi hesabıma destekliyorum.Velev ki, pek hazetmediğim Blair'in bu girişimi
seçim yatırımı kokuyor olsun.Çünkü insaf eyleyiniz, yalnız İngiltere'de değil hemen her yerde, henüz on yaşındaki piç kuruları sabah dudaklarına cigara iliştirip evden çıktıklarında, okula falan gitmiyorlar.‘‘Shopping center’’lere postu seriyor ve akranlarına bıçak çekerek haraç yiyorlar.Önce, küçük çeteler oluşturarak mağaza reyonlarından ceket ve metro vagonlarından çanta kapıyor; ardından da çeteyi büyütüp, otol hırsızlığından ırza geçmeye bin bir melanete bulaşıyorlar.Sonra gelsin islah evi, gelsin kodes, gelsin uyuşturucu, gelsin cinayet.Ve tabii, zaten o zavallı çocukcağızları daha neredeyse beşikteyken eşiğin önüne bırakmış olan ve sınıf ödevine, sömestr karnesine, veli ihbarnamesine tek göz atmayan rezil ebeveynler, ‘‘inayetli devlet’’in kendilerine tıkır tıkır ödediği ‘‘aile yardımı’’nı şırıng diye cebe indiriyorlar.Üstelik, yabancıların yaşadığı semtlerdeki bebek
trafik kazalarına bakmak bile yeterli, bu vurdumduymazlık esas olarak göçmen nüfusu kapsıyor. Köylü ağalar sanki çayıra koyun salıyor. Eh durum böyle olunca da, demagojik siyasetlerini zaten ‘‘öteki düşmanlığı’’ üzerine inşa eden Avrupa aşırı sağı sırf bu nesnel manzarayı göstererek, parsayı gayet güzel topluyor.Fakat burada züğürt tesellisi bir parantez açayım, zahir ‘‘pederşahi’’ ruhiyatımızdan ötürü, diğer milletlerle kıyaslandığında bizim ‘‘gurbetçi’’lerin suç yüzdesi o kadar zirveye ulaşmıyor. Yerli ortalamayı fersah fersah geçiyor ama, yine de Mağribilerin yanında solda sıfır kalır.Her halükarda, evet Tony Blair ilke olarak haklıdır!‘‘İnayetli devleti’’ çatır çatır yolmalarına rağmen ‘‘sosyal yurttaş’’ çocuklar yetiştirmeye yan çizen ana babalara, o devlet kendi kamu yükümlülüğünü de hatırlatmak zorundadır.Cezalandırılması gereken de tabii ki masum çocuklar değil, suçlu ebevenylerdir!
button