Güncelleme Tarihi:
İlk konuğum Anne Ayça’ nın oğlu Tarkan, 7 yaşında.
Olaylar başladığında bir pankart hazırladık, sloganı kendisi buldu ve devamında şu yorumu yaptı diyor Anne Ayça: "Gezi Parkı yok olmasın, Taksim nefessiz kalmasın". " Gezi Parkında ağaçlar kesiliyor insanlar ağaçları korumak istiyor ama biber gazıyla hasta ediliyorlar. Ben çok üzülüyorum ve mutsuz oluyorum. Ağaçlar olmasa nefes alamayız biber gazı da nefes aldırmıyor. Ağaclar kesilmesin, biber gazı yok edilsin, çocuklar mutlu olsun istiyorum.”
İkinci konuğum ise Duru, 9 yaşında. Bu yazıyı bizim için hazırladıktan sonra çok hastalandı, o nedenle paylaştıkları 2 kere kıymetli.
Annem bir gün beni okula yolcu ederken “sen gittikten sonra ben de Taksim’e Gezi Parkı’na gideceğim” dedi. Niye diye sorduğumda “parktaki ağaçları kesip alışveriş merkezi yapacaklar, ağaçları korumaya gideceğiz arkadaşlarımla” deyince çok anlamadım. Niye annem koruyordu ki ağaçları?
Sonraları annem hep parka gider oldu. Akşamları geç geliyor, çoğu zaman geldiğinde üzüntülü oluyordu. Ben önce ağaçların niye kesildiğini, alışveriş merkezinin olacağını annemden duydum. Sonra okuldaki arkadaşlarımla konuşmaya başladık. Bizim Sapanca’da bahçe içinde bir evimiz var ve ben İstanbul’daki evimizden daha çok seviyorum orayı. Çünkü ağaçlarımız, çiçeklerimiz var. Akşamları bahçe suluyoruz, orada hava çok temiz. Orada olunca canım hiç alışveriş merkezine gitmek istemiyor.
Bu yüzden Gezi Parkındaki ağaçların da kesilmesini hiç istemedim. Ben doğayı çok seviyorum, ağaçlar bize oksijen veriyor, yaşamamızı sağlıyor. Köpeğim Pamuk bile İstanbul’daki evimizi sevmiyor hep Sapanca’da olmak istiyor. E o zaman insanlar niye alışveriş merkezleri sevsin ki? Hem çok alışveriş merkezi var zaten oralara gitsin insanlar. Çok istiyorlarsa yamuk yumuk evler var oraları yıksınlar, oraya yapsınlar. Benim okulumda ormanın içinde, çok alışkınım ağaçlara ben.
Bir akşam annem beni teyzemlere bırakıp gitti Gezi Parkı’na. O gece çok korkarak geldi annem. Ona gaz bombası atmışlar, neredeyse nefes alamamış annem. Geldiğinde çok sinirliydi, o günden sonra annem elinden telefonunu hiç düşürmedi, hep televizyon izledi. Çok televizyon izlemez aslında, benimle erken yatardı ama artık hep televizyon izliyor. Ama oraya gitmesini hiç istemiyordum, anneme bir şey olur diye korktum. Babam da bu sırada hep iş için başka şehirlere gidiyordu. Bir gece rüyamda annemi polislerin vurduğunu gördüm, çok ağladım kalkınca. Annemle konuştuk hep, kimsenin kötülük yapmak istemediğini söylüyor ama ben annem babama bir şey olur diye korkuyorum. Niye polisler gaz atıyor ki? Gaz bombası atılırsa insanlar ölebilirlermiş.
Okulumuz bizi son hafta pikniğe götürecekti ve ben çok korktum “ya piknikte de gaz atarlarsa” diye. Annem anlattı sonra rahatladım. Annem beni Gezi Parkı’na da götürmek istedi , orada çocuk atölyesinde çocuklar boyama filan yapıyormuş ama ben gitmedim. Ölmeye hiç niyetim yoktu, anneme “sen de gitme” dedim ama o gitti. Bir akşam Bağdat Caddesinde yürüyecektik beraber ama yine korktum. Ben dumandan korkuyorum. Tiyatroda da bazen oyun gereği sis bombası atıyorlar ben hiç sevmiyorum.
Ben doğayı seviyorum, parkları seviyorum, parkta babamla oynamayı seviyorum. Başbakanımızdan bize daha çok park yapmasını istiyorum.
Bir söz vardır, çocuktan al haberi derler. Bu sözü, “çocuktan al erdemi” şeklinde değiştirmek istiyor, minik konuk yazarlarıma çok teşekkür ediyorum.
https://twitter.com/AylinAnne
www.aylinanne.com