OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 25, 2004 00:00
Çorum’un Sungurlu ilçesi de bu ayın başında bir küçük yaşta çocuklara tecavüz olayıyla sarsıldı. Ancak bu olayın diğerlerinden çok farkı var: Olay tek değil, beş yıldır süren bir tecavüzler zinciri. Ayrıca dört mağdur da bugün 12-15 yaşlarında olan erkek çocukları.Üstelik tutuklanan 16 sanığın çoğu da mağdurlar gibi 12-17 yaşları arasında. Olayla ilgili Sungurlu Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan yedi ayrı davadan dördü geçtiğimiz perşembe başladı, üçü ise 4 Mayıs’ta başlayacak. Ancak, diğer tecavüz olaylarında yaşı küçük mağdurlar devlet tarafından koruma altına alınırken, Sungurlu ilçesi yetkilileri, bu dört mağdurun eski hayatlarına devam etmesinde, sokaklarda dolaşmasında, dolayısıyla yeni tehlikelere açık bırakılmasında bir sakınca görmemiş. Yerel basında çıkmış olmasına rağmen, Çorum Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü olaydan biz Devlet Bakanlığı’nı arayınca haberdar oldu. Kaymakam, bundan sonra lütfen bir yazı kaleme aldı.
Haber yayına hazırlandığında, çocuklarla ilgili herhangi bir girişimde bulunulmamıştı.Bir Sungurlulu, ‘Bu kadar açığa çıkan varsa, bir o kadar da gizli vardır’ diyor. Açığa çıkan şu: Tam beş yıldır kuytu yerlerde, cami ya da okul tuvaletlerinde, mezarlıklarda, çay kenarlarında, inşaatlarda, önce tecavüze uğrayan, sonra da 1,5-2 milyon, bir paket sigara ya da ‘karın tokluğu’ karşılığı, erkek arkadaşlarının ya da birkaç yetişkinin istediklerini yapan dört küçük erkek çocuğu. Şu anda yaşları 12-15 arasında, olayların başladığı tarihte kaç olduğunu siz hesap edin.Sungurlu’da 1 Nisan günü ortaya çıkan bu olaylar zincirinin diğer tecavüz olaylarından farkı, mağdurların da, sanıkların da erkek ve aynı yaşlarda olması. Hepsi, Sungurlu’nun fakirlik sınırının çok altında yaşayan insanlarla dolu Akçay Mahallesi’nde oturuyor. Bu mahallede genellikle köylerden göç etmiş, 7-8 çocuklu, babaları şehir dışında hamallık, inşaatçılık gibi işler yapan, anneleri eğitimsiz aileler var. Çocukların ilkokuldan sonra ‘boyaya çıkması’, nerede ne yapar, karnını nasıl doyurur diye merak edilmemesi, evde bol bol dayak yemesi, gündelik yaşamın sıradan parçaları. Bu mahallede evler eve benzemiyor. Sefaletle sevgisizlik, cehaletle ilgisizlik birbirini besliyor. EĞER EVE PARA GÖTÜRMEZSE DAYAKAslında bütün hikayeyi, davanın dört mağdurundan biri olan 14 yaşındaki S.K.’nın anlattıkları olduğu gibi ortaya seriyor. O kadar kıyıda, o kadar adaletsiz bir dünyada yaşamasına rağmen, zekası ve kendini ifade biçimiyle etkiliyor beni S.K. Yumuşak bir ses tonuyla sorulan sorular da onu etkiliyor ve samimiyetle döküyor içini. Söylediklerinde bir tane bile yalan olmadığı gözlerinden öyle belli oluyor ki. Anlattıklarından sonra da söz bitiyor zaten. İnsanın içinden utanmaktan başka bir şey gelmiyor.Yüzü gözü simsiyah bir boyacı çocuk ama bir boya sandığı bile yok, küçük bir poşette taşıyor fırça ve boyasını. Ama biliyorum sabah okuldaydı. Akçay Mahallesi’ndeki Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nun 7. sınıfında okuyor. Her gün saat üçte okuldan çıkıyor, akşam sekize kadar sokaklarda dolanıyor. Genellikle para kazanamıyor, eve boş gitmemek için insanlardan para istiyor, çünkü para götürmezse dayak yiyor.‘Nasıl bir evdi doğduğun?’ diye soruyorum ilk. ‘Kerpiç’ diyor. Eviyle ilgili anlatabilecek başka bir şey gelmiyor aklına. Fotoğrafta göreceğiniz gibi, derme çatma bir ev. Dışı bir yana, içinde iyi anıları da yok. ‘Annem şeker hastasıydı. Yedi kardeştik. Ben en küçük. Altı yaşındayken babam ablamı bir adama vermek istedi. Adam rakı içiyordu, ablam istemedi, bir gün Ankara’ya kaçtı. Sonra orada evlenmiş. Yedi yıldır hiç görmedim. Ablam kaçtıktan sonra annem öldü. Daha 40’ı bile çıkmadan babam eve üvey annemi getirince, üç abim de gittiler. Şimdi başka şehirlerdeler, onlarla da görüşmüyorum, telefonlarını bile bilmiyorum. Öbür ablamı da babam birine verdi, bilmiyorum isteyerek mi gitti. Ben, abim B. ve üvey annemin doğurduğu altı yaşındaki kardeşimle kaldık evde.’ODUNLA DÖRT VURUYORSADEMİRLE İKİ VURUYOR50 yaşındaki babası işsiz bir şoför. O ve bir yaş büyük ağabeyi B. anneleri öldüğünden beri çalışıyorlar. Boyacılık, sanayide çıraklık, lokantada komilik, ne olursa. Ama iş her zaman olmuyor. ‘Üvey annem para getirirsem sarılıyor bana, getirmezsem babam dövüyor. Babam dövmediğinde annem dövüyor. Çalışmıyor geziyorlar diye söyleniyor babama. Bazen de çalışmıyor haydutluk yapıyoruz tabii, yani top oynuyoruz. Bazen
yemek yiyemiyoruz, annem ‘yemiÅŸlerdir onlar dışarda’ diyor, aç uyuyoruz.’ Dayak baÅŸka herhangi bir nedenle de olabiliyor. Zaten birbirlerine lakap takmışlar, S.’nin lakabı ‘Zopa’ (sopa), aÄŸabeyi B.’ninki Boru (boruyla da dayak yediÄŸi için). Dayaklar odunla, hortumla, demirle... ‘Demirle nasıl?’ diyorum ÅŸaÅŸkınlıkla, beni bilgilendirme gayretiyle, öyle doÄŸallıkla veriyor ki cevabını: ‘Yani odunla dört kere vuruyorsa, demirle iki kere vuruyor!’Günde 1,5 milyon kazandığını söylüyor. AÄŸabeyi de sanayide çalıştığı zamanlar haftada 15 milyon alıyormuÅŸ. ‘Hırsızlık yapmak zorunda kaldınız mı?’ diye sorunca, yüzünü gizleyip aÄŸlıyor bir süre, ‘Evet’ diyor sonra. Anlatıyor neler yaptıklarını. ‘Biliyor musun, devlet seni koruma altına almak zorunda. Ä°ster misin, öyle bir yurda gitmek?’ diye soruyorum. ‘Çok isterim’ diye heyecanlanıyor birden: ‘Yeter ki buradan kurtulayım. Hem gece soÄŸukta kalmam. Okumak da istiyorum ben! Ama yüksek sesle okumazsam anlamıyorum okuduÄŸumu. Annem de yüksek sesle okumama izin vermiyor.’BENDE DE SUÇ VAROYUN OYNAMAK Ä°STEDÄ°M!Sıranın tecavüz olaylarını konuÅŸmaya gelmesi epey zaman alıyor. Gözleri çok sık yaÅŸlanıyor çünkü. Utanıyor. ‘Önce abime yapmışlar. Benim haberim yoktu, kolasına ilaç katıp uyutmuÅŸlar. Bir gün boyacılığa gidiyorduk beraber, o çocuklar yolumuzu kesti, ‘gitmeyin oyun oynayalım’ dediler...’Burayı anlatırken ‘Tabii bende de suç var’ diyor S. Oyun oynamak istediÄŸi için suçluyor kendini! Bir arkadaÅŸlarının -ki sonra o da maÄŸdur olacak- evinin yanındaki bahçeye giriyorlar. ‘Bir baktım kapıyı kilitliyorlar, sonra bu pis hareketi yaptılar, ben çok aÄŸladım, kaçamadım.’ Yine aÄŸlıyor.Sonra tekrarlanmadığını söylüyor ama pek inandırıcı deÄŸil; sanki tekrarlanmadığına inanmak istiyor. ‘Onları’ her gördüğünde kaçtığını, öldürürüz diye tehdit ettikleri için kimseye bir ÅŸey söylemediÄŸini, ‘unuttuÄŸunu’ anlatıyor. ‘Ama abim para olmadığında gidiyordu bazen’ diyor, geceleri yattıklarında, kimseyle konuÅŸamadıkları sırlarını birbirlerine anlatıp aÄŸladıklarını da ekliyor, yine aÄŸlayarak.AÄŸabeyi gibi, kendisi gibi, Ö. ve Åž.’nin başına da neler geldiÄŸini çok iyi biliyor S. Ama hep birlikte susmuÅŸlar, çünkü korkmuÅŸlar. Ancak Ö. ve Åž. artık dayanamayıp okul müdürüne her ÅŸeyi anlatınca olaylar ortaya çıkmış. Ä°ki-üç gün okula gidememiÅŸ. Åžimdi gidiyor; bazı arkadaÅŸları selam vermese de.BÃœYÃœYÃœNCE NE OLACAKSIN SORUSUNU SANKÄ° HAYATLARINDA HİÇ DUYMAMIÅžLARDiÄŸer maÄŸdurlara da aynı soruyu sordum, hiçbirinin kafasında ‘gelecek’ diye bir ÅŸey olmadığını gördüm. ‘Büyüyünce ne olmak istiyorsun?’ sorusunu sanki hayatlarında ilk kez duyuyorlarmış gibi, çok düşündüler ama bir cevap veremediler. S.’nin ise bir cevabı var: Memur olmak istiyor. ‘Artık herkes biliyor, yolda gösteriyorlar, utanıyorum. Hem sopa yedikçe kaçmak istiyorum buradan.’Ş.B. 12 yaşında. Babası o iki yaşındayken ölmüş. Annesiyle, eve hiç benzemeyen bir yerde 25 milyon lira kirayla oturuyor. Ailenin tek geçim kaynağı ölen babanın emekli maaşı. Åž. ‘Şimdi tutuklandılar, rahatım ama çıktıklarında ne olacak bilmiyorum’ diyor.Ä°ddianamede yazılanlar ne vicdana, ne mideye uygunB.K. ve S.K. kardeÅŸlerle sokaklarda konuÅŸuyoruz. Bu aralar pek eve uÄŸramayan B., ayrılırken kardeÅŸine ‘paran var mı?’ diye soruyor. Evde dayak yemesin diye para veriyormuÅŸ ona. Tabii ÅŸu aralar iÅŸ arayan B.’nin nereden para bulduÄŸu meçhul. O 10 yaşından bu yana maruz kalmış tecavüzlere. Ä°lk olarak 1999 yılında H.H.’nin kendisine ilaçlı kola içirerek tecavüz ettiÄŸini anlatmış savcıya. Daha sonra olay ‘mahallede duyulmuş’ ve pek çok yaşıtı, biraz da büyükler musallat olmaya baÅŸlamışlar. Onun ve diÄŸerlerinin verdiÄŸi ifadelerle açılan yedi davanın iddianameleri, insanın ne vicdanının, ne midesinin kaldırabileceÄŸi cinsten anlatımlarla dolu. Zorla oral seks, fiili livata en açık ifadeleriyle anlatılırken, insan o bakımsız tozlu sokaklarda daha neler yaÅŸanmış olabileceÄŸini hayal bile edemiyor. Davanın sanıklarının çoÄŸu da 16-17 yaÅŸlarında. Sadece iki yetiÅŸkin sanık var; biri 30 yaÅŸlarında bir esnaf, biri de 57 yaşında bir emekli. Ancak B.K.’nın isimlerini bilmediÄŸi çok kiÅŸinin yakalanmadığı, bazı insanları da para karşılığı koruduÄŸu konuÅŸuluyor Sungurlu sokaklarında. Bu arada, sanıkların avukatı var, ancak maÄŸdurların yok. Çünkü avukat tutacak paraları yok. EÄŸer sanık olsalar devlet avukat tayin edecek ama sanık deÄŸil maÄŸdur oldukları için bu da olamıyor. Yani davada da kendi baÅŸlarınalar...Sungurlu kendi susuyor baÅŸkası da konuÅŸmasın istiyorSungurlulular böyle bir olayla anılmak istemedikleri için, ne yazılsın, ne konuÅŸulsun havasındalar. Hayat devam ediyor ama eskisi gibi ederse o dört maÄŸdurun başına daha neler gelecek, kimse bilmiyor. Ä°lgilenmiyor da. Ä°lçenin Kaymakamı Erol Türkmen, bizi bu olayın Sungurlu sokaklarında fısıldandığı gibi ‘çok yaygın’ olmadığına inandırma çabasında. 18 yaşından küçük oldukları için maÄŸdurların koruma altına alınması gerektiÄŸinin bile farkında deÄŸil. Zaten olaydan da detaylı haberi olmadığını kendisi söylüyor. Hele ÅŸu itirafı evlere ÅŸenlik: ‘Kamuoyuna yansımasın diye ben kimseyle ayrıntılı konuÅŸmadım!’ ‘Peki bu çocukların başına aynı ÅŸeyin yine gelmeyeceÄŸini kim garanti edebilir?’ sorusuna ‘Milli EÄŸitim’in herhalde bir önlemi vardır. Mutlaka ÅŸey yapılıyordur’ cevabı veriyor.Ä°lçede olaya yön veren, yani ‘susmayan’ tek kiÅŸi, maÄŸdur iki öğrencisinin ÅŸikayeti üzerine derhal polise haber veren Fevzi Çakmak Ä°lköğretim Okulu Müdürü Avni Ozan. Ozan’ın ÅŸikayeti, sanıkların yakalanmasını saÄŸlamış. Ancak baÅŸka bir giriÅŸimi yok. Öğrencileri bilgilendirme, bilinçlendirme konusunda bir ÅŸey yapılıp yapılmadığı sorusuna ‘o konu bizi aÅŸar’ diyor.Ä°lçenin Emniyet Müdürü Demiray Çavdar’a gelince... Olayın hemen ertesinde çıktığı izinden henüz döndüğü söyleniyor ama telefonlarımıza çıkmıyor. Bir yerel gazeteci, ‘Biz biliyorduk ama yazmadık, sonra ufak deÄŸinmek zorunda kaldık, hata ettik. Åžimdi çocuklar saÄŸa sola gidecekler, adları çıkacak’ diyor! Çocukların adları mı çıkacak, yoksa sokaklarda baÅŸlarına ne geleceÄŸini bilmeden dolaÅŸmaya devam mı edecekler ya da devlet tarafından koruma altına alınıp ailelerinin ÅŸiddetinden, ders çalışıp top oynamak yerine, sokakta para bulmak zorunda kalmaktan kurtulup yeni bir hayata mı adım atacaklar, zaman gösterecek.SÄ°VÄ°L GÄ°RİŞİMLER ÇOK YETERSÄ°ZSivil toplum pek yok Sungurlu’da, olana da tepki var. Emekli öğretmen, avukat, eczacı gibi daha çok çalışan kadınların kurduÄŸu Umut Işığı DerneÄŸi, bu tür çocuklara ve ailelerine ekonomik, psikolojik ya da eÄŸitim yardımı yapmak istiyor ama onlar da yalnız. Yardım bekliyorlar. Â
button