Güncelleme Tarihi:
Gizem: Gülaycığım, biliyorsun Lorin’i 6 aydır tenise götürüyorum. Geçen hafta bir arkadaşı annesiyle derse koşa koşa yetiştiler. Meğer ondan önce jimnastiğe, başka bir gün de baleye gidiyormuş. Bir an için kendimi suçlu hissettim biliyor musun? Hemen acaba ben yeteri kadar sosyalleşmesine imkân tanımıyor muyum, Lorin de baleye gitmeli mi gibi sorular arasında kayboldum.
Gülay: Hiç şaşırmıyorum Gizem. İtiraf etmeliyim ki biz de uzun bir süre öyle yaşadık. Çünkü insan bir dönem etrafında gördüğü bu akıma kapılıveriyor. ‘Aman bizimki eksik kalmasın’ duygusuyla bir kasırganın içinde oradan oraya savruluyorsun. İşte ‘kutsal suçluluk duygusu’ bütün annelere otomatik yüklenen meziyet (gülüyor).
Gizem: Öyle mi? Ben de bir an savrularak gerçekten suçluluk duygusuna kapıldım ama neyse ki
çabuk geçti (gülüyor).
Gülay: Evet, biz kurtulduk ama bu yıllarda da özel ders akımına kapıldık. İleride seni bunlar da bekliyor, görünce şaşırma. Bale, piyano, at binme, voleybol, tenis, yelken, bunların hepsi eğlenceli zaten. İlk yıllarda, yani 4-7 yaş arası olan akımda çocuk çok yıpranmıyor bana kalırsa, olan maddi-manevi ebeveyne oluyor.
Gizem: Özellikle büyükşehirlerde çocuklar dehşet bir trafiğin içinde oradan oraya yetişmeye çalışıyormuş gibi geliyor bana. Hani sokakta 3-5’i bir araya gelip oyun oynama lüksüne sahip olsa başka hiçbir şeye ihtiyaç kalmayacakmış gibi hissediyorum...
Gülay: Kesinlikle doğru! Sokağa çıkamıyor, kursta arkadaşlarıyla oynuyor. Maksat bale yapmak değil, çocuk eğlemek. Arada doğuştan yetenekli varsa zaten sıyrılıyor ama kurslara giden her çocuk bir Tan Sağtürk, bir Fazıl Say olmuyor.
Gizem: “Sokakta 3-5’i bir araya gelip oynayabilse başka şeye ihtiyaç kalmayacakmış gibi hissediyorum.”
Gizem: Elbette... Bence ebeveynin çocuğunu iyi takip edip yetenekli olduğunu gördüğü alanda onu desteklemesi büyük bir sorunu çözermiş gibi geliyor bana.
Gülay: Kesinlikle. Diğer türlü paranız ve vaktiniz varsa, çocuk da gittiği yerde eğleniyorsa istediğiniz kursa götürebilirsiniz. Benim asıl canımı sıkan, okuma yazmayı öğrenir öğrenmez matematik dersi filan aldırmalar...
Gizem: Geçenlerde sosyal medyada bir paylaşıma denk geldim. Tam da bundan bahsediyordu. Çocuk gelişim uzmanı Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal “Çocuklarınızın sürekli eksik yanlarını tamamlamaya çalışırsanız, günün sonunda çocuklar kendilerini başarısız hisseder. Oysa matematiği iyi olmayan bir çocuğu iyi olduğu alan futbolda parlatırsanız, ‘Ben futbolda çok iyiyim, matematikte de olabilirim’ der, kendine güveni gelişir” diyor.
Gülay: Çok haklı, bütün mesele kendine güveni doğru şekilde geliştirebilmek. Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal’ın da dikkat çektiği mesele çocuğun ‘yapabilirim’ demesi. Güvensizlik, başarısızlık korkusu gibi duygularla çocuklar çaba göstermeyi bırakıyor. Boş bir takdirle gereksiz özgüven sınırlarını da zorlamadan tabii.
Gizem: Evet, parmak bastığı bu konu hem içimi rahatlattı hem de ilgimi çekti. Kendisine bazı sorular sordum, herkesin işine yarayacağını düşündüğümden okurlarımızla da paylaşıyorum.