Güncelleme Tarihi:
Gizem: Gülay, Lorin tenise, jimnastiğe falan gitti ama takım sporu için henüz erken mi bilmiyorum. Kaç yaşında başlıyor bu işler?
Gülay: Bilge ilkokula başladığı yıl basketbola gidiyordu. Sanırım 6-7 yaşında başlayabiliyorlar. Basketbolu seviyordu ama ancak 3 yıl oynayabildi. Ne kursta ne okulda basketbol takımı kuracak kadar hevesli kız çocuğu olmadığı için bırakmak zorunda kaldı. Küçük yaşta spora başlamak ne kadar önemliyse sürdürülebilir olması da bir o kadar önemli.
Gizem: Doğru, haklısın. Bireysel spora göre takım sporunun o yaştaki çocuklara başka katkıları da oluyordur diye düşünüyorum...
Gülay: Takım olma, birlikte hareket etme ve ortak bir amaç için çalışma çocukların gelişiminde çok önemli. Hele bizimkiler gibi tek çocuklarda çok daha...
Gizem: Haklısın, o açıdan bakmamıştım hiç.
Gülay: Lorin için zaman yaklaşıyor, onun takım sporlarıyla arası nasıl?
Gizem: Pek bildiği bir şey değil ama arkadaşlarıyla oyun kurmakta zorlanmıyor ve kalabalığı, grup olarak hareket etmeyi çok seviyor.
Gülay: Şanslısınız, umarım mutlu olacağı spor dalını bulmakta bizim kadar zorlanmazsınız. Bilge basketboldan sonra birkaç yıl ara verdi. Son iki yılda voleybol girdi hayatına. LGS sürecinde en iyi motivasyonu voleyboldu. Şimdi yaz tatilinde haftanın 5 günü antrenman var. Hiç sıkılmadan gidiyor.
‘Zıplamak bile faydalı’
Gizem: Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’nın başarıları kız çocuklarını olumlu anlamda etkiledi. Belki ileride hepsi birer voleybolcu olmayacak ama spor onlara hem psikolojik hem de hayata yönelik faydalar sunacak. Osman Hoca’nın (Müftüoğlu) söylediğine göre çocukların sadece 6 dakika trampolinde zıplaması bile bedenlerinde bir sürü yeni hücrenin oluşmasını destekliyor.
Gülay: Ben Müftüoğlu’nun dediği gibi sağlığı ve gelişimi açısından sporu teşvik ediyordum ama Bilge büyüdükçe gördüm ki Z Ku-
şağı ve sonra gelen Alfa Kuşağı çocuklarının disiplin, odaklanma, rekabete dayanıklılık gibi çok temel hayatta kalma becerileri eksik! Bunlar da ancak bir takım sporuyla geliştirilebilir. Bireysellikleriye öne çıkan bu iki kuşağın aklı başına ancak sporla gelecek. Ya da anne terliğiyle (gülüyor)!
Gizem: Tabii spor yapan bir çocuğun ileriki yaşlarda kötü alışkanlıklara ve arkadaşlara kapılma ihtimali de düşük. Spor onlara düzgün bir çevre ve kültür katıyor. Takım sporlarınınsa çocukların geleceklerine ve kariyerlerine ayrı faydası var. İşyerinden bir yönetici arkadaşım okuldayken yıllarca basketbol oynamış. Bunun iş hayatına ne gibi faydaları olduğunu şöyle anlattı bana: “Bir kere ekip ruhunu öğreniyorsun. Öne çıksan dahi tek başına başarılı olamayacağını anlıyorsun. Bu yüzden seninle birlikte etrafındakilerin de gelişmesini istiyorsun. Takım arkadaşının ne yapacağını bilip ona göre oynamak, birlikte karar vermek, zafer ve yenilgi gibi duyguları paylaşmak çok önemli. Yönetici olarak da sana çok beceri katıyor aslında. Takımdakilerin zayıf ve güçlü yönlerini görüp ona göre davranabiliyorsun. Bir de takımla çalışmak, oynamak, başarı kazanmak, yemek yemek, kamp yapmak gelecek hayatında sana sosyallik ve iletişim becerileri katıyor.”
Gülay: O zaman çocuklarımıza bu kadar önemli bir gelişim fırsatını sunmak için araştırmacı ebeveynler olmak ve en uygun kulüpleri, organizasyonları bulmak bize düşüyor. Takım sporları, tenis-binicilik gibi bireysel dallara göre çok daha uygun bütçeli ayrıca. Yaşadığımız bölgede belediyelerin kurslarını araştırmalıyız. Ayrıca Gençlik ve Spor Bakanlığı ülkedeki tüm ilkokul üçüncü sınıfları tarayıp sporda üstün yetenekli çocukları seçiyor. Tıpkı BİLSEM’ler gibi. Bakanlığın sosyal medyalarından duyurular yapılıyor.