Güncelleme Tarihi:
Gülay: Gizem, bizim kız Lorin’in yaşlarındayken çok telaşlıydık... Atölyeden atölyeye, konserden tiyatroya koşturup duruyordum Bilge’yi. Tam gelişim çağı, eksik kalmasın, onu da görsün, bunu da izlesin diye. 5 yaşında falandı ‘Kuğu Gölü’ne götürdüğümde... Bugün sakin kafayla farklı düşünüyorum ama sen nasılsın? Panikliyor musun sosyalleşmesi ve akademik gelişimi için?
Gizem: Ah Gülay sorma, kanayan yaramız. Haftada iki gün okul çıkışı tenise götürüyorum, önümüzdeki ay baleye başlayacak. Mutlaka bir tiyatro ya da sinema etkinliğimiz oluyor hafta sonları. Sanata ve spora maruz bırakmaya çalışıyorum aslında, şimdiden gidip gelirse normali bu olur diye düşünüyorum. Ama itiraf edeyim ki başka sorumluluklarla birleşince çok yorucu. Sen şimdi sakin kafayla nasıl düşünüyorsun, merak ettim?
Gülay: Bugün olsa bu kadar yormazdım onu da kendimi de... Gerçi o yorulmuyordu; uykusunu, yemeğini planla, yedek kıyafetlerini yanına al... İstanbul trafiğinde saatlerce yollarda kal. Kimi zaman eşinle bu yüzden tartış... Zaten tüm hafta çalışıp yorulmuş anne için çok zorluydu. Bodrum’da biraz daha kolay olabileceğini umuyorum. Öyle mi?
Gizem: Doğru söze ne hacet...
Tam bir tükenmişlik sendromu
yaşıyor insan. Benim eşim gece
çalışıyor biliyorsun. Yani onun günlük rutini bizden bambaşka bir saatte akıyor, tam tersine. Yardımlaşma
isteksizliği de eklenince ben Lorin’i 4,5 yaşına çok zor şartlar altında getirdiğimi söyleyebilirim. Ve benim gibi birçok anne olduğunu da biliyorum. Zaman zaman anneanne-babaanne desteği aldık ama artık onda da Lorin 3 yaşına gelmişti. Çocuğun A’dan Z’ye tüm sorumluluğu, evin tüm işleri, kendi çalışma hayatım derken şimdi bakıyorum da kör kuyularda merdivensiz kalmışım.
Gülay: Evet, çok zor ve böyle çok anne var, haklısın. Ebeveynlik görevleri kadın çalışmıyorsa dahi sadece kadına yüklenemez. Çocuğun gelişimi açısından da doğru değil. Ben baştan beri şanslıyım; hem eşim iyi bir ortak hem annem destekçi. Ama buna rağmen yoruldum da tükendim de. Senin yaşadıkların
kolay da değil doğru da… Üstelik her şeyi çocuğunun mutluluğu için yaparken kendi mutsuzluğunun yansıması çocuk üzerinde daha etkili oluyor. Tiyatro izlerken aslında yanında mutsuz, gergin bir anne varsa o çocuk tiyatrodan zevk almaz, tiyatroya gitmeyi sevemez.
Gizem: Doğru, Bodrum’da bu işler çok daha kolay. Hayat daha yavaş ve sakin akıyor ama bunların hiçbiri
yine de desteksiz olmuyor. Eşle
işbölümü en önemlisi. Bir haftadır
en azından sabahları okula Lorin’i
o götürüyor da ben de evde başka işlerimi halledebiliyorum ya da bir saat daha fazla uyuyabiliyorum (gülüyor).
Gülay: Oh nihayet... Stresli, mutsuz ve tükenmiş bir anne, çocuğu için ne kadar çabalarsa çabalasın mutlu bir çocuk büyütemiyor. Destek almak şart!
Gizem: Evet. Memorial Şişli Hastanesi çocuk ve ergen psikiyatristi uzman Dr. Leyla Benkurt Alkaş tüm bu konuştuklarımıza bir de annenin kendi ihtiyaçlarına yetişme çabası eklendiğinde bu durumu, ‘süper anne’ ya da ‘zorlanmış anne’ sendromu diye tanımlıyor.
Gülay: Güzel tanımmış her ikisi de. Belirtileri neymiş peki?
Gizem: Alkaş’ın söylediğine göre farklı hastalık belirtileri gözlemleniyormuş. Mide-bağırsak rahatsızlıkları, sindirim anormallikleri, eklem ağrıları, romatizma, artrit, artroz, kas ağrıları, belde-boyunda ağrı, kas sertleşmeleri, kramplar, sık tekrar eden grip benzeri rahatsızlıklar, hafif ateş-üşüme ve boğazda ağrı yaygın semptomlarmış. İki yaz önce rahatsızlanmış ve birdenbire iltihaplı romatizma hastası olmuştum. Sebebinin stres olduğunu biliyordum ama şimdi bu açıklamayla sağlamasını yapmış oldum. Bak,
Dr. Alkaş modern dünyada çalışan ve her şeye yetişmeye çalışan annelerin bu duruma nasıl geldiğini çok çarpıcı sözlerle anlatıyor ve “Hayatın tadını koşturarak değil, yavaşlatarak çıkarın” diyor. Oradan oraya yetiştirmeye çalışılan çocukların da bu durumdan fayda sağlamadığını, bilakis olumsuz yönde etkilendiklerini söylüyor.
‘Destek mekanizmalarıyla işbölümü yapılmalı’
◊Çocuğun doğru beslenmesi, yeterli eğitimi, sanatsal ve sporsal faaliyetleri, artık parası olan, araba kullanan, her işi tek başına beceren kadının omzuna konuluverdi. Altın bilezik olarak sayılan bu beceriler zaman zaman metropol kadınının tasmaları haline dönüşebiliyor.
◊Son zamanlarda bu koşuşturmacaya fit görünme, sağlıklı beslenme, spor yapma, kaliteli yaşama, gezme, görme, cemiyetin içinde yer alma beklentileri de eklenince, kadınlara 24 saat yetmez oldu. Bu mükemmel olmaya çalışan, tükenmiş, zorlanmış ve gevşemeyi unutmuş anneler, çocuklarını da farkında olmadan benzer yaşam şartları için hazırlamaya başlıyor.
◊Artık göz göze-diz dize oturan, sessiz sessiz bakışan, beraber denize taş atan, ayaklarını sallayıp birbirine gülümseyen, sokakta bir kediyi, kuşu durup seyreden çocuk-anne görüntüleri azaldı.
◊Sürekli oyun grubu, drama, müzik dersi, proje malzemesi, ödevler, testler, okul kursları, dershaneler, yaz okulları arasında koşturan, çocuk taşıyan şoför anneler, öğretmen anneler, hizmetçi anneler, dadı anneler ve yaşam koçu anneler oluştu.
◊Bu ‘Hiçbir şeyden kusur kalmayalım’ koşturmacası içinde çocuklarda da gevşeyememe, sürekli bir yetişkine ihtiyaç duyma, sürekli canı sıkılma, kendini oyalayamama durumları görülüyor. Sık sık hastalanan, başı-karnı-bacakları ağrıyan çocuk sayısı artıyor.
◊Çocuklar büyürken kendilerine zaman ayıran ama saçını süpürge etmeyen anneye, geniş zamanlara, geniş mekânlara ihtiyaç duyar. Hızla yapmaları istendikçe, yetişmek zorunda kaldıkça, kendisi istemeden imkânlar önüne sunuldukça; minnet etmeyen, kendi işini görmek istemeyen, doyumsuz, memnuniyetsiz, meraksız, amaçsız çocuklar yetişir.
◊Çocuk için asıl özgürlük mesela kendi giysisini giyme, yeni bir şeye özenip ona ulaşmak için bekleme, kendisinin yönettiği ve doldurduğu zaman dilimlerini bu amaçlar için doldurma yeteneğini kazanmaktır.
◊Hayatı yalınlaştırmak, sadeleştirip asıl işin özüne varmak çok önemli. Karşımıza çıkan her iyi ve güzel görüneni dener, hepsini tatmaya çalışırsak hazımsızlık, bulantı, yorgunluk, kilo alma, vücudu aşırı zorlama sonucu birçok hastalıkla karşılaşırız. Annelerin hem kendilerine hem de çocuklarına faydalı olabilmesi için öncelikle çevrelerindeki destek mekanizmalarıyla işbölümü yapması ve anın tadını koşturarak değil, hayatı yavaşlatarak çıkarması gerekir.