Güncelleme Tarihi:
Gizem: Gülay, Kronik Kitap’tan ‘Eyvah, Okuldan Arıyorlar!’ adında yeni bir kitap çıkmış. Çocukların arasındaki zorbalığı anlatıyor. Lorin bile bazen “Anne, arkadaşım beni zorbaladı” diyor. Bence bu kelime üzerine çokça düşünmek lazım.
Gülay: Kitabı ben de okudum ve hatta elimden bırakamadım. Zorbalık kelimesi dilimize çabuk yerleşti ama tanımını iyi yapmak lazım. Yaşıtlar arası sıradan çatışmaları böyle adlandırırsak kimi çocukları hayata küstüren hatta maalesef intihara varabilen sonuçları olan gerçek zorbalıkları da küçümsemiş olabiliriz.
Gizem: Evet. Zorbalık olmayan çok daha küçük olaylara da hemen zorbalık deniyor, çocukları zorba diye etiketlemek kolay hale geldi.
Gülay: Bu kitap bunu anlatmayı güzel başarmış bence. Bu konuya dair endişeleri olan ebeveynlerin okumasında fayda var.
‘BENİMKİ NE YAPTI?’
Gizem: Konuya dair endişesi olmayan ebeveyn sanırım yok. Geçenlerde sosyal medyada bir kadın 4 yaşındaki kreşe giden çocuğu bir diğer 4 yaşındaki arkadaşı tarafından zorbalığa uğradı diye veryansın ediyordu. Merak edip dinledim, ne yaşanmış olabilir
4 yaş bebelerin arasında diye, meğer diğer çocuk onun kızının elinden oyuncağı çekmiş (gülüyor).
Gülay: İşte tam bu! Bu akran çatışması çocukları geliştiren bir durum, buna zorbalık diyemeyiz ki... Zorbalık konusunda üç taraf da; yani okul, ebeveyn ve çocuk eğitilmeli. Hangi davranış çocuğun bireysel sınırlarını aşar, onu utandırır veya küçük düşürür? Benim bu konudaki en belirgin gözlemim zorba çocukların aileleri asla çocuklarına bunu yakıştıramıyor ve kabul etmiyor. Bu durum zorbayı daha da güçlendiriyor.
Gizem: Bilge neler yaşadı peki bugüne kadar?
Gülay: Anlatmakla bitmez. İlkokul 2’deyken sınıfa yeni bir çocuk geldi. Farklılıkları olan bu çocukla ilgili ne bizi ne de çocukları kimse bilgilendirmedi. Yeni gelen bu çocuk Bilge’yi ısırmış ama nasıl bir ısırma: Üç kat kıyafetin içinde diş izlerinin olduğu yer morarmış. Bir diğer çocuğa kalem saplamış. Çok sakince detayları çocuğumdan öğrenip sınıf öğretmeni ve çocuklarımıza şiddet uygulayan çocuğun annesiyle konuştum. Ne çıktı biliyor musun? Bizim çocuklar hep birlikte toplanıp yeni geleni ‘zorbalamış’, üzerine gelinince saldırganlaşma özelliği olan yeni çocuk da hepsini duman etmiş. Karşılıklı özürler dilendi ve konu kapandı. Böyle durumlarda olgun olmak, “Acaba benim çocuğum ne yaptı” diye sorgulamak lazım.
Gizem: Çok haklısın. Kitabın yazarı Müjdat Ataman anlatı boyunca aslında zorba dediğimiz çocukların ailelerine, evlerine bakmak gerektiğini vurguluyor. Kitapta ayrıca psikologlarla söyleşiler yaparak onların görüşlerini paylaşıyor. Klinik psikolog, çocuk ergen ve yetişkin psikanalisti Funda Akkapulu’nun kitaptaki değerlendirmeleri çok çarpıcı. Akkapulu’ya göre çocuğun aslında derdi ötekinin canını yakmak değil. Zorbalık yapan çocuklarda genellikle kendilik ve özgüven kavramlarının içi boş oluyor. Yani bir şeyin içi boş olduğunda onu dik tutabilmek için yapılan savunma düzeneklerinden biri sert bir kılıf giymek. “Ben serseriyim, ben pis bir çocuğum, yanaşmayın bana” demek de bir kılıf. Çocuğun hangi kılıfı seçeceği pek çok şeye bağlı. Ama sonuçta zorbalık eden çocuğun temel amacı ötekine vereceği zarar değil, ötekini kendinden uzak tutmak istemesi. Çünkü biriyle yakın, can cana bir temasa girdiğinde kendi içindeki boşlukla, özgüvensizliğiyle, eksiklikleriyle karşılaşacak. O karşılaşmaya girmemek için de herkesi kendinden uzak tutuyor. Onu sorgulamadan kabul eden, ‘Tamam, sen bizim başkanımızsın’ diyen çocukları etrafında tutuyor. Akkapulu bu çocukların içindeki boşluğu da bakım verenin ilgi ve alakasına bağlıyor. Bana sorarsan zorbalık başta olmak üzere birçok meseleyi aşabilmemiz için çocuk yetiştirirken dev birer ayna olduğumuzu unutmamak gerekiyor.
Gülay: Bu arada gözlemlediğim kadarıyla pandemi sonrasında okullarda zorbalık arttı. O dönem fazlasıyla sanallaşan iletişim, zorbalığı kolaylaştırdı. Verdiğim örnek küçük yaşta yaşanan, sürekliliği olmayan bir şeydi ama ilerleyen sınıflarda da zorbalığın arttığını gördüm. Bilge’yle bu konuda çok konuşuyorum ve belli bir bilinç yakaladığımızı düşünüyorum çünkü okulda zorbalığa uğrayan birine şahit olursa gidip arkadaşlarıyla konuşuyor, çözemezse rehberliğe gidip yardım istiyor. Zorbalanan çocuklar genellikle yardım istemekten çekinen çocuklar.
‘MÜFREDATTA OLMALI’
Gizem: Zorbalık yapanla zorbalığa uğrayan çocuklar arasında Bilge gibi çocukların olması harika. Ama bu sorumluluk aslında kurumlara ve biz velilere ait. Öğretmenler ve velilerin işbirliği yapması gereken en önemli konulardan biri.
Gülay: Kesinlikle ve mutlaka açık iletişim gerekiyor. Çocuk evde başına gelenleri anlatamıyorsa, olayı kendi içinde normalleştiriyorsa daha kalıcı ve uzun bir zorbalanma döngüsüne girebiliyor. Bu yüzden evde gözlerimiz açık olmalı. Milli Eğitim bu konuda bir yönerge hazırlayıp içerik oluşturursa okullarda eğitimler verilir ve sorunlar çok daha hızlı çözülebilir. Finansal okuryazarlık veya internet okuryazarlığı gibi dersler var. Bence mutlaka akran zorbalığı tanımı ve engellemek için yapılacaklar müfredata girmeli, ebeveynler de bu eğitimin bir parçası olmalı.