Güncelleme Tarihi:
Gizem: Gülay sana bir sorum var: Küçük yaşta yabancı dil eğitimi önemli, biliyorum ama bizim devlet anaokulunda maalesef haftada bir saat bile İngilizce dersi yok. Fakat bütün anaokulunda tek sınıf ve sadece 10 çocuklar, bunun konforu da özel okullarda dahi yok. Dolayısıyla biz burayı tercih ettik ama bir yandan da İngilizcesini desteklemek istiyoruz. Siz nasıl yürütmüştünüz Bilge’de dil işini?
Gülay: Biz 36 aylıktan itibaren kreş ve özel anaokuluna vermek zorundaydık ve bir şekilde hep İngilizce öğretmenleri oldu. Bunun faydasını çok gördük, Bilge ortaokula başladığında B1 düzeyinde İngilizce konuşabiliyordu. Sadece anaokulunun verdiği ve bizim aile olarak o yaşlarda yürüttüğümüz bazı ısrarlı tutumlar işe yaradı; çünkü aynı ilkokul düzeyindeki arkadaşlarından daha ileri düzeyde oldu hep. Yani dil eğitimi için ilkokulu beklemeden erken başlayan yol alıyor.
Gizem: Evet, bir fikir bu yönde ama mesela ben İstanbul’da mecburi özel kreş araştırdığım dönemde bazı okullarda hiç yabancı dil eğitimi yoktu. Bu yaştaki çocukların kendi anadilinde eğitim almaları gerektiğini savunuyorlardı. Waldorf sistemi deniyor buna da. Aslında biraz da ailenin seçimi sanırım. “Amaaan, biz nasıl öğrendik, öğrenir o da elbet” diyor iç sesim ama toplumsal baskılara boyun eğeceğim, hatta eğdim bile sanırım.
Gülay: Ben yıllarca kötü İngilizce konuşacağım diye konuşamayanlardan olunca Waldorf falan dinlemedim. Direkt çok küçük yaşta maruz bırakarak öğrenmesini istedim. Ne yapıyorsunuz peki desteklemek adına?
Gizem: Teknolojinin nimetlerinden faydalanalım bari dedik. Bir uygulama yükledik tabletine. Yıllık üyelik 800 lira. Önce pahalı geldi ama sonra aya bölünce ‘Neden denemeyelim’ dedik. Bir uzay karakteri olan yapay zekâ oyun oynatarak İngilizce öğretiyor. Önce kelimelerle başlıyor. Misal köpek, balık, kedi… Sonra fiillere geçiyor ve “Fotoğraftaki bu köpek ne yapıyor” diye sorarak ‘koşmak’ kelimesini öğretiyor. Sonra da kart oyunuyla kelimelere doğru yanıtı vermesini sağlıyor. Bazen Lorin’in mikrofondan sesi gitmiyor, cevabı doğruysa tablete vurmaya başlıyor “Sağır mısın, cevap veriyorum ya” diye kızarak…
Gülay: E, çok güzelmiş… Bilge küçükken yapay zekâ modeli yoktu tabii. Biz 3-6 yaş arası çizgi filmler ve şarkılarla idare ettik. İnternette o yaş aralığına uygun birçok ücretsiz içerik var. Tekrar tekrar aynı şeyi izleyip dinleyebildikleri için böyle başlayabilir okurlarımız da. Uygulamalar interaktif olduğu için 5-6 yaş gibi daha verimli sanırım. Bir de bazı uygulamalarda çevrimiçi dilediğin saatte çocuğuna özel programda yabancı öğretmenler İngilizce ders veriyor. Okul dersi gibi değil de konuşarak pratik yaptırıyorlar.
Gizem: Evet, seneye de öyle bir programa geçeriz sanırım. Aklımda İngilizce oyun ablası bulmak var ama Bodrum’da şartlar kısıtlı maalesef. Bir arkadaşım, kızı Lorin’in yaşındayken haftada iki gün birer saat anlaşmıştı bir oyun ablasıyla. Abla kesinlikle ders vermiyordu, eve gelip çocuğun oynamak istediği oyunlara dahil oluyordu ama bunu yaparken sadece İngilizce konuşuyordu. Epey faydasını gördüler, bence bu da çok iyi bir yöntem çünkü çocukların öğrenme yetisi oyun esnasında zirveye çıkıyor.
Gülay: Sizin okulda çok az çocuk olduğu için belki veliler bir araya gelip bir ablayla 10 çocuk birlikte etkinlik yapabilirler. Belki okul yönetimi de velileri desteklerse sınıfta öğretmen gözetiminde de yapılabilir.
Gizem: İşte o öğretmeni bir bulsam, neler yapacağım tahmin edemezsin... Başımın tacı, gözümün nuru olacak kendisi (gülüyor).
Gülay: Bu arada biz o bahsettiğim ücretsiz uygulamalardan birkaç tanesini hâlâ kullanıyoruz. Bütçesiz de yol almak mümkün.
Gizem: Aaa, öyle mi? Hangileri onlar, bizimle de paylaşsana, okurumuzun da işine yarar…
Gülay: ‘Duolingo’ ve ‘Busuu’ bizim kullandığımız uygulamalar. Ek olarak ‘Memrise’, ‘Beelinguapp’ ve ‘LyricsTraining’i öneririm. Uygulama yükleyemiyorsanız doğrudan tarayıcıdan girilebilen iki site var önerebileceğim: www.bbc.co.uk/learningenglish/ english/features/childrens-stories ve thefablecottage.com