Güncelleme Tarihi:
Gizem: Gülaycığım koca yaz bitti ama ben Lorin’in peşinde koşturmaktan daha bir kitap bitiremedim.
Gülay: Çalışan bir ebeveyn olarak kitap okuyabileceğimiz bir yaz tatili henüz yapılmamış olandır üzgünüm ki. Kışa kısmetse...
Gizem: Haklısın, güzel laf. Zannetme ki ufkumu açacak bir felsefe kitabına başlayacaktım. Nancy Samalin’in çocuk yetiştirirken onlarla kurduğumuz dil üzerine ‘Sevmek Yetmez’ adlı bir kitabı var, onu almıştım. 30 sayfa ya okudum ya okumadım.
Gülay: Fakat daha adıyla ve içerik cümlesiyle beni yakaladın. 30 sayfada analiz etmek güç ama tavsiye eder misin?
Gizem: Kitap çocuklarla doğru iletişimi nasıl kuracağımızı anlatıyor. Yaşanmış sayısız örnek diyalog ve olayı barındırıyor. Böylelikle anne ve babalar en sık karşılaştıkları durumlara verdikleri yanlış tepkileri anlayabiliyorlar ve doğru olanları da öğreniyorlar. Buna çok benzer başka bir kitap daha okumuştum Lorin 3 yaşındayken. Dr. Harvey Karp’ın ‘Mahallenin En Mutlu Yumurcağı’ adlı kitabı. O da çocuklarla doğru iletişim kurabilmek adına bazı tekniklerden bahsediyor. Ama Bilge’nin yaşı buraları geçtiği için sana başka kitap önerebilirim.
Gülay: Lütfen... Çünkü ‘Ergen Beyni’nden sonra bu yaşa uygun bir kitap okumadım. ‘Ergen Beyni’ aslında sorun çözmüyor, sorunu anlamana yarıyor; ki bence bu yaşlar için en önemli şey anlayış...
Gizem: Benim önereceğim kitabın da adı ‘Olağandışı Ergen Beyni’. Yazarları 3 klinik psikolog; Bettina Hohnen, Jane Gilmour ve Tara Murphy. Kitapta aslında ergen beyninin sorunlu değil, devrimci olduğunun altını çiziyorlar.
Gülay: Frances E. Jensen ve Amy Ellis Nutt ‘Ergen Beyni’ni yazınca, bir de ilgi görünce bu alanda yeni yeni kitaplar yazıldı.
Gizem: Olabilir, kitap ergenlerin yanlış anlaşılan ve zaman zaman kötülenen dünyasının kapılarını aralıyor. Özetle söyledikleri şu: “Ergenlik değişim ve gelişim açısından büyük fırsatlar içeren kıymetli bir süreçtir. Ergenler inançları geliştirildiğinde ve istikrar açısından desteklendiklerinde hem daha mutlu oluyorlar hem de yüksek hedefler belirleyip potansiyellerini ortaya çıkarabiliyorlar.”
Gülay: Ergenlerin dünyasını anlamak için anne-baba değil, gerçekten nöropsikiyatr olmak lazım bence. Bu arada yine bir makaleden aklımda kalan cümleyi söyleyeyim: “Ergenler devekuşu gibidir; ne kuş ne de devedirler.”
Gizem: Ne güzelmiş, ama öyle, doğdukları andan bir yetişkine dönüşene kadar geçirdikleri her bir evre farklı ve onları anlamak ebeveynler için zor.
Gülay: Bilge’nin küçüklüğünde işime yarayan bir kitabı da ben sana önereyim; Doğan Cüceloğlu’nun ‘Geliştiren Anne-Baba’sı... Bak kitaptan kısacık bir bölüm: “Her bir çocuk doğuştan potansiyel bir filozof, sanatçı ve biliminsanı adayıdır. Bu donanım ve yazılımların farkında olmak ve çocuğa bunları kullanma olanağı sağlamak, çocuğun gelişimi açısından son derece önemlidir. Kucağınızdaki çocuğa baktığınızda onun böyle bir potansiyele sahip olduğunu görmek sizin için önemli mi? Önemliyse, çocuğunuz toprağını ve iklimini sevmiş gür bir ağaç gibi gelişir.”
Gizem: Çok güzelmiş. Benim okuma sürecim Lorin’e hamileyken ne yapacağımı hiç bilmemenin verdiği stresle bebek bakımıyla alakalı başlamıştı. Dr. Hetty van de Rijt ve Dr. Frans Plooij’nin ‘Harika Haftalar’ adlı harika bir kitabı var ama daha önemlisi akıllı telefonlar için uygulaması olması. Hafta hafta bebeğin geçtiği evreleri gösteriyor. Bir başka harika kitap da Dr. Dana Suskind’in ‘Otuz Milyon Kelime’si. Kitap çocuğa üç yaşına kadar yatırım yapmanın yolunun iletişim olduğunu anlatıyor.
Gülay: Ya sen bu konuda hep özendiğim, meraklı ve gelişime açık anne modelisin. Lütfen diğer okuduklarını da sıralar mısın? Hem ben hem okurlarımız faydalansın.
Gizem: Bu ne güzel iltifat! . O zaman çok enteresan bir diğer kitabı söyleyeyim. İsmi ‘Tuvalet İletişimi’, yazarı Evren Bay Şengül. Bebeklerin kendini kirletmeme içgüdüsüyle dünyaya geldiğini, acıktığı ve uykusu geldiğinde nasıl sinyaller veriyorsa tuvalet ihtiyacı geldiğinde de bazı sinyaller verdiğini ama bunları bizim görmezden gelip onları beze alıştırdığımızı, yaklaşık 2,5 sene sonra da “Hadi artık beze değil tuvalete yapmalısın” dediğimizi anlatıyor. Ve hiç bez kullanmadan tuvalet iletişimi sağlanabileceğini savunuyor.
Gülay: Yalnız bu çok doğru, Bilge’ye bakarken annem bizimleydi ve neredeyse 8 aylıktan itibaren tuvalete oturttu belli yüz ifadelerinden tuvaleti geldiğini anlayıp. Çok erken bezi bıraktı Bilge o sayede.
Gizem: Her konuda başka başka kitaplar okumak istemeyenler için de bir rehber, kılavuz kitap önerebilirim. Prof. Dr. Selçuk Şirin’in hap ve önemli bilgiler verdiği ‘Yetişin Çocuklar’.
Gülay: Ebeveyn okuması gerçekten müfredat gibi bir şey… En iyisi de bu toplu rehberler. Hepsini okuyup bitirince yüksek lisans yapmış gibi oluyorsun.
Gizem: Sonra diğer çocuk sahibi arkadaşların tarafından sürekli “Alo” denen fahri pedagog anne oluyorsun. Son olarak iki kitap daha önereyim. ‘İyi Aile Yoktur’, Nihan Kaya’nın kitabı... Çocuğumuzla doğru bağ kurmanın kendi çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu tamir etmekle olabileceğini söylüyor. Bir diğer kitabı da bir arkadaşım şiddetle tavsiye etti: ‘Sevgi ve Para Arasında Ana Baba Olmak’. İnsanların kaç çocuk yapmak istediklerini, çocuk yetiştirmeye ne kadar yatırım yaptıklarını ve hangi ebeveynlik tarzını seçtiklerini anlamakta ekonominin yardımcı olabileceğini savunuyor. Yazarları Matthias Doepke ve Fabrizio Zilibotti.