Çocukken Sibirya'ya kaçmayı düşündüm

Güncelleme Tarihi:

Çocukken Sibiryaya kaçmayı düşündüm
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 1998 00:00

Haberin Devamı

Moda koyuna bakan bir apartmanın beşinci katı. İdil Biret çay hazırlıyor. Fincanından şekerliğine, örtülerine kadar bir eski İstanbul ikramının bütün zarifliğini taşıyor. Piyanonun notalığında Scriabin var. Kitaplıkta nota defterleri, bestecilerin yaşamları, besteleri üzerine kitaplar... İyi çay yapmasını öğrenemediğinden yakınıyor Biret, semaverde hazırladığı çayları getirirken. Tuzlu tatlı bisküviler. Meyvalı pastacıklar. Bir çay şöleninin bütün unsurları hazır. Bir cumartesi akşamüstüsünün bu çay davetinde başka konuklar da var: Piyanist, müzikolog Leyla Pamir, yazar Cahit Kayra ve çevirmen Bedia Kösemihal. Müzik eleştirmeni Üner Birkan'ın İdil Biret kitabı üzerine konuşuluyor. Biz piyanonun bulunduğu köşeye çekilip söyleşiye başlıyoruz...

Harika çocuklar yasasından söz edelim. Bu, sanırım Suna Kan ve sizinle başladı.

- Küçüklüğümden beri müzikle içiçeydim. Annemi taklit ederek başladım çalmaya. Annem ve arkadaşları keman ve piyano sonatları çalarlardı. Bu şekilde ben müziğe girdim. Hatırlıyorum, bir gün Mithat Fenmen'le bir kokteylin sonunda Orhan Borar'la çaldık. Ben de ayrıca bir şeyler çaldım. Mithat Fenmen zaten beni biliyordu. Serüven böyle başladı. Ama ben tam olarak farkında değilim, doğruyu söylemek gerekirse.

Daha sonra Fransa'ya gittiniz...

- Evet. Yedi yaşındayken. Fakat piyanist olayım diye değil. Piyanistlik dışında herşeyi yapmak isterdim. Mesela doktor olmayı. Bunu çok düşündüm, ama bu 10 senemi alacaktı ve ondan sonra ne olacaktı? Çok kötü bir doktor olabilirdim. Ama bunu da sanmıyorum. Çünkü o zaman zaten mesleği bırakırdım. Bu işin içine girdim ve sonradan farkına vardım ki çok seviyorum. Sevmesem zaten yapmazdım.

Zirveye ulaşılmaz

Sevmeseydiniz bu kadar başarılı olamazdınız.

- Bilmiyorum, başarı çok rölatif bir şey.

Peki siz kendi çizdiğiniz başarı çizgisine ulaştığınızı düşünüyor musunuz?

- Ben her zaman daha iyiyi istiyorum. Her zaman yaptığım işlere baktığımda şurası daha iyi olabilirdi, burası daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Yani bunun sonu yok. Hiçbir zaman oturup yaptığım iş için bu mükemmel diyemem. En fazla söyleyebileceğim şey ‘‘fena değildir’’ oluyor hep.

Bir yerde de şöyle diyorsunuz. Piramide çıkarken her taraftan bakış açısı önemli diyorsunuz.

- Zirveye ulaşılamaz hiçbir zaman. Ulaştım dediğiniz zamanda öldünüz demektir.

İlk büyük çıkışınız neyle oldu?

- Çocukluğumda sanırım en önemli anım, Kempf'le Mozart'ın iki piyano konçertosunu birlikte çalmış olmam. O hakikaten müthiş bir şeydi. O zaman henüz farkında değildim ama şimdi anlıyorum. Hakikaten çok önemli bir şeydi. Çünkü çok büyük bir piyanist. Mozart'ın piyano konçertosunu çalmış olmam o zaman için büyük bir olaydı. O konser gününü hatırlıyorum. Birkaç kız arkadaşımı konserde görmüştüm. Biz son dakikaya kadar onlarla oyun oynadık ve ondan sonra sahneye çıkarttılar beni. Böyle saçmalıklar yapıyordum. Bazı şeylerin farkında değildim.

Chopin'leriniz çok ilgi gördü.

- Evet bu çok önemliydi. Beethoven'ın senfonilerinden Lizst'in yaptığı tanskripsiyonu çaldığım plak da çok ilgi gördü.

Şimdi böyle bir projeniz var mı?

- Rahmaninov'ları bitiriyorum. O proje üzerinde çalışıyorum. Bütün Rahmaninov konçertolarını plak yapıyorum.

Tanışmayı şans olarak gördüğünüz kimler var hayatınızda?

- Kempf var öncelikle. Onunla tanışmak büyük şans. Nadia Boulanger büyük bir şans. Boulanger bana müthiş bir meslek ahlakı verdi. Yaptığımız bir şeyden memnun olmamayı ve yeterli bulmamayı Boulanger öğretti bana. Ondan öğrendiğim en önemli ders, insanın kendi kendini aldatmaması. Annem de böyle söylerdi. O açıdan da şanslıydım. Çok iyi bir anne ve babam vardı.

İyi caza bayılıyorum

Harika çocuk olmak nasıl bir duyguydu?

- Ben hiç farkında değildim ki.

Çalışmaya zorlanmak gibi bir şey oldu mu?

- Yok hayır, katiyen. Paris'e gidene kadar hiç böyle şeyler yoktu. Mithat Fenmen fevkalade bir hocaydı.

Biraz önce trenle kaçmak istediğinizi söylediniz.

- Evet, kaçmaya çalıştım. 11- 12 yaşlarındaydım. Artık dayanılacak gibi değildi. Bütün gün evde çalış, konservatuarda çalış... Onun için Sibirya'ya kaçmaya karar verdim. Herhalde buzları çok seviyordum. İşte çocuklukla gençlik arasında yaşadığım bir fantezi.

Türkiye'de değişik kentlerde konserler veriyorsunuz.

- Çok değişik yerlerde çalıyorum. Yalnızca İstanbul, Ankara ve İzmir'de değil. Mesela Niğde'de konser verdim. Geçen sene Aspendos'ta çaldım. Müthiş bir şeydi. Geçen sene beş bin kişi vardı. Bir resital için bunu düşünemezsiniz. Şimdi birçok genç piyanist var. Çok hoşuma gidiyor. Dışarlarda onlardan söz ediliyor.

Peki bu konserlerde seyirci nasıl?

- Çok iyi. Mesela Niğde'de Karadeniz Ereğlisi’nde ne kadar çok seyirci vardı. Onun için ben zannediyorum ki her yerde büyük bir potansiyel var. Bunların organizasyonu çok iyiydi. Mersin'de geçen gün çaldım. Fevkalade iyi bir seyirci vardı. Zaten opera var orada.

Şu anda üç yerde birden mi yaşıyorsunuz?

- Eşim Brüksel'de. Havayolları Birliği'nin müdürlerinden biri. Onun işi nedeniyle Brüksel'de oturuyoruz. Burada bir evimiz var. Paris'e de gidiyoruz arasıra.

Bunlar sanatınızı etkiliyor mu?

- Hayır. Eğer kariyerinizi oturtmuşsanız, Sibirya'da, Patagonya'da yaşamanız farketmez.

Akıllıca çalışmalı

Klasik müzik dışında Türkiye'de dinlenen müzikleri dinliyor musunuz? Bu konuda ne düşünüyorsunuz.

- Bu büyük bir problem, maalesef çok kalitesiz şeyler dinleniyor.

Yakından izlediğiniz var mı? Klasik dışında.

- Caz. Türkiye'de iyi söylendiğinde bayılırım.

Şu anda en iyi türkü söyleyen kim?

- Pek bilmiyorum aslında. Bilmediğim bir şey hakkında konuşamam. Çok eskiden Zehra Bilir vardı.

Artık zirvede bir insansınız. Çalışmalarınızı nasıl sürdürüyorsunuz? Günde kaç saat çalışıyorsunuz?

- Ben akıllıca çalışmak gerektiğine inanıyorum. Robot gibi sekiz saat çalışmanın hiçbir işe yaradığını zannetmiyorum. Ama bir de tekrar var. Tekrarlamak lazım. Bir otomatizmin de olması lazım. Bir konserde yoruldunuz, aklınız başka yerlere gidiyor. O zaman parmaklarınızla devam edebilmeniz lazım. Şuuraltında bunu size yaptıran bir mekanizma var. Onun devam etmesi lazım. Ama hazırlıklı değilseniz, yapamazsınız bunu. Tekrar lazım. Bu kafadan da olabilir. Yani notayı okuyarak da aynı şekilde çalışabilmek mümkün. Ve iyi nefes almak önemli. Çünkü ancak o zaman inandırıcı oluyorsunuz, insanlarla daha iyi ilişki kurabiliyorsunuz. Nefesi yanlış aldığınızda her yaptığınız şey düşüyor. Bu çok fena bir şey.

Konserlere çıkarken yine aynı heyecanı duyuyor musunuz?

- O şekilde heyecanlar duymuyorum. Ben sahneye çıkarken diyorum ki bir konsere çıkıyorum. Aman ne olacak diye düşünmüyorum. Çünkü daha önceden hazırlıyorum. Hazırlıklı olmasam... Bazen kötü bir rüya görürüm. Rüyada konser vermemi isterler. Ben de kabul ederim. Hiç notayı görmeden. Birdenbire kabusa dönüşür.

İyi bir okur olduğunuzu biliyoruz. En son neleri okudunuz?

- Ben buraya gelince durmadan yeni çıkan kitapları okuyorum. Özellikle tarih kitaplarına, anılara, biyografi gibi kitaplara meraklıyım. Şimdi Mina Urgan'ın Bir Dinazorun Anıları'nı okudum.

Türkiye'de ve dışında klasik müzik dinleyicileri arasında bir fark var mı?

- İyi seyirci her yerde iyidir. Her yerde bir tür reaksiyon gösterir. Ama, mesela aklınıza gelemeyecek ülkelerde, İsveç gibi bir ülkede korkunç ilgi gördüm. Hayretler içinde kaldım. Demek ki insanların davranışları müzikle ilgili. Müzik herkesin anladığı bir lisan olduğu için sanıyorum ki iyi seyirci her yerde biraz aynı oluyor. Bazı yerler var. Mesela Münih'te bir seri konser verdim. Orada her gelen insanın elinde nota var. O dinleyici bilinçli. Tabii biraz da güç bir dinleyici. Rusya da öyleydi. İlk defa konsere notayla gidenleri gördüm.

Türkiye'de var mı?

- Gördüm notayla gelenleri.

Ucuz ama iyi plak

Türkiye'den sonra nerede konserleriniz var?

- Almanya, Fransa, Polonya... Ağustos ayına kadar programım böyle. Yıl içinde yine Moskova, Hollanda ve Almanya'da konserlerim var.

Plak şirketiniz Naksos, asıl çıkışını sizinle yaptı galiba...

- Bu tamamen tesadüf oldu.

Çok tutulan bir şirket şimdi.

- Bir şans oldu. En önemli şey, herkese göre plak yapıyorlar. Herkes plakları satın alabiliyor. Ve ucuz fiyatları. O çok önemli bence. Bugünkü problemli dünyada iyi ve ucuz plak yapmak lazım. Yani ucuz diye kötü olmayacak. Bunu biraz güç kabul ettirmek. Biraz özveri lazım. Siz korkunç paralar kazanmayacaksınız. Ama her yere yayılacak. Bu bence önemli.

Günlük yaşamda bir müzisyen nasıldır?

- Bilmem ki. Yani müzisyene göre değişir.

Ev işleri mesela...

- Ev işleri... Komik bunu söylemek. Her dakika herşeyi yerli yerine koymak gibi taraflarım var. Tozla mücadele halindeyim genelde...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!