Güncelleme Tarihi:
Arkalarına Issız Adam’ın gazını ve popüleritesini de alan erkekler, çocuk lafını duyar duymaz arkalarına bakmadan kaçıyorlar. Ama yine genelleme yapmayayım, şehirli bazı erkekler diyeyim. Handiyse, çocuk sahibi olmanın taşralı ev kızlarına has bir talep olduğuna, şehirli okumuş kadınlara hiç yakışmadığına ikna edecekler bizi.
30’lu yaşlarınızı yarılamışsanız, sizin için erkekler ve kadınlar ikiye ayrılmaya başlıyor. Çocuk isteyenler ve istemeyenler, çoktan çocuk yapmış olanlar ile olmayanlar... Siz isteseniz de istemeseniz de lanet olası algı böyle işliyor. Tüm arkadaşlarınız birer birer çocuk sahibi oluyor, karşılaştığınız aile büyükleri çocuk sormaya başlıyor, birinin çocuğunu kucağınıza alsanız “Darısı başına” deniyor, televizyon ve gazeteler bangır bangır ileri yaştaki riskli gebelikleri haber yapıyor. Kendinizi kafanızı çocukla bozmuş halde buluyorsunuz. Üstelik ne hissettiğinizi de ayırt edemiyorsunuz. Bu gerçekten çocuk arzusu mu, saatli bomba gibi geriye sayan “biyolojik saat” telaşı mı, dayatma mı?
Sanki sizi bir kocaman bir kapının önüne koymuşlar. Diyorlar ki, bu kapının arkasından muhteşem bir şey de çıkabilir, hayatının en kötü tecrübesi de... Kapıyı açtığın için havalara da uçabilirsin, pişman da olabilirsin... Ama beraberinde uykusuzluk, dünya kadar maddi külfet, acı getireceği ve hayatını kökünden değiştireceği kesin. Evet, kapıyı açmak istiyor musun, istemiyor musun? Ama çabuk karar ver, saatin işliyor ve her an süren dolabilir.
Mavi teli mi, kırmızı teli mi keseceksiniz?
Üstelik bu, meselenin sadece sizin içinizde cereyan eden kısmı. Çocuk dediğin tek başına olmadığından bir de karşı taraf var. Erkekler, bizimki gibi bir saatli bombayla dünyaya gelmediklerinden rahatlar. Bizdeki telaşa bir anlam veremedikleri gibi bir de küçümsüyorlar. “Hani sen diğerlerinden farklı, bağımsız, okumuş, güçlü bir kadındın? İş çocuğa gelince, hepiniz aynısınız işte”.
Biz de böyle elimiz karnımızda, sıkıntı içinde dolanıp duruyoruz. “Acaba çocuktan bahis açsak mı, adam kaçar mı, biraz daha beklesek mi...
Bu sırada saat geri saymaya devam ediyor.
Tik tak, tik tak...
35 YAŞINDA “HÂL” ÇOCUK İSTEYEN KADIN KİMDİR
Uludağ Sözlük’te, yukarıdaki başlık altında pek çok tanım yapılmış. Bakın ne diyorlar:
*Bu yaşına kadar istemek ve istememek duyguları içinde durup, aklı şimdi başına gelmiş kadındır. Not: Neden diğerleri gibi çocuk yapmamışım:
1. Bu dünyaya bir çocuk daha gelmesin.
2. Adam yoktu.
3. Ama ben daha çocuktum.
*Evlenme yaşının 30’lara dayanması sonucu doğal olmaya başlayan istek.
*Henuz 2.5 aylık evliyim, evliliğimi oturtur oturmaz elbette bende çocuk istiyorum” diyen Seda Sayan’dan daha makul karşılanabilecek bir kadın isteği.
*40 yaşında 4. çocuğuna hamile kalma potansiyeline sahip kadındır. Yazıktır.
*Tercihini geç evlenmekten yana kullanan kadındır. Malum evlenmeden çocuk sahibi olunmuyor ülkemizde.
*Mongol bir çocuğum olsa nasıl olurdu diye düşünen, bunu da işlevselleştiren kadındır.
O’ndan çocuk sahibi olmanın ne anlama geldiğini iyi anlatmalısınız
*Çocuk sahibi olmak neden mesele haline geldi?
- 21. yüzyıldayız. Gelişmiş ve vahşileşmiş kapitalizm çağında, kentte yaşıyoruz. Kentli insan, yalnızlaşma sürecinde. Bencillik zaten sistemin temelinde var ve 1980’den sonra bayraktarlığı yapıldı. 80’de yapılan darbe, bir bilincin üzerinden geçti. İlişkiye gerçekten duygusal yatırım yapan bir erkek bu konuyu konuşmaz ve tartışmaz. Doğal olarak yaşar. İlişkilere yapılan duygusal yatırımın niteliği düştükçe, bencilleştikçe, bağlanma yerine daha başka türlü ilişkiler tanımlamaya çalıştıkça, sorumluluk almaktan kaçtıkça bu gibi durumlarla karşılaşıyoruz.
*Bütün kabahat erkekler de yani?
- Daha toplumsal ve sistemle alakalı bir şey. Ama hayır deme noktasında duran erkekler olduğu için onların başında patlıyor.
*Kadınların çocuk istediklerini anlatmakta, açıklamakta sıkıntı çekmelerinin nedeni erkeklerin bu tavrı mı?
- Hayır, sadece bizim kaçamaklarımızı satın almışlar, talep etsinler. Ben bunu söylersem, herif kaçacak diye düşünüyor olabilir. Ama böyle bir adam, sen söylesen de söylemesen de günün birinde gider.
*Bunu konuşmak için doğru yer, doğru zaman var mı?
- Kadın net bir şekilde bunu konuşmaktan çekiniyorsa, beraberinde bir kriz ve ayrılık getireceğini düşünüyordur. Böyle bir korkusu olmayan kadın dırdır eder, ağzından girer burnundan çıkar, daha çok cinsellik yaşar, yapar bir şey ve ikna eder. Bir erkek olgunlaşmışsa eğer, aslında ilişkiyi kadının yönlendirdiğini bilir zaten.
*Peki ya ifade biçimi?
- O çok önemli. İlişkinin bütününde önemli. “Sen bana bunu nasıl yaparsın, sen eşeksin” demek başka, “Sen bunu yaptığında ben kendimi böyle hissediyorum” demek başka. “Benim vaktim geldi, ben çocuk yapacağım” demek de olmaz. Karşındakinin de hayatına dair bir şey bu çünkü. Senin vaktin geldi, benim gelmedi. Ne yapacağız? Bir de çocuk sadece duygusal karşılığı olan bir şey. Rasyonal bakacak olursanız, hayatınız boyunca vermeniz gereken, maddi hiçbir karşılık almadığınız bir şey çocuk yapmak. Tamam üreme içgüdüsü var ama evrimde bu kadar ilerledik. Tercihlerimizle ilerliyoruz artık. Yapma hakkı kutsalsa, çocuk yapmama hakkı da kutsaldır.
GİDİYORSA DA GİTSİN VAKİT KAYBETMEYİN
*İkna olabilecek bir adam, sırf kadın kendini yanlış ifade ettiği için meseleden uzaklaşabilir mi?
- Tabii ki. Ama bakın, hiçbirimizin hayatında tek bir kadın, tek bir erkek olmuyor. Ben A ile bir şeyken, B ile başka bir şeyim. O yüzden her ilişkiye özel konuşmak lazım. Tek bir reçete yok ama genel bir şey söylenebilir. Sert başlamamak, eleştirmemek, aşağılamamak, tahammülsüz olmamak lazım. “Ben çocuk yapmaya karar verdim” değil, “Bir çocuğumuz olmasını istiyorum” demek yerinde olacaktır tabii. Karşınızdakinin yorgun, tahammülsüz olduğu zamanı seçmemek önemli. Hatta randevulaşıp, dışarıda buluşmak, günlük rutinin dışında bir yerde konuşmak iyi olur. Ondan çocuk sahibi olmanın sizin için ne anlama geldiğini iyi anlatmalısınız. Bu çok önemli. Ama gidiyorsa da, söyleyin ve gitsin. Daha fazla vakit kaybetmeyin.