Güncelleme Tarihi:
Yazın tatile çıktığımda tarayıcımı ve bilgisayarımı yanımda götürürüm. İstersen dergiye gelirsin, istersen gelmezsin zaten. Ama evlenen ya da işe gelmeyen arkadaşlarımızın bir süre sonra işleri monotonlaşıyor. Bu ortamdan kopmamak için arada uğrayıp geyiklere katılmak gerek.
- Eğlenceli görünüyor...
Mizah dergileri kendilerini hep neşeli gösteriyorlar, ama işin aslı öyle değil tabii... Çetelerimiz var, as-üst ilişkilerimiz var... Konuşacağımız her şeyi konuştuk, bütün geyikler bitti artık. Umut Sarıkaya ile bütün geyikleri beş-on kez yaptıktan sonra susmaya başladık. Artık yanımızda biri o geyiği yaptığı zaman bile konuşmaya halimiz kalmadı. İyice arkadaşlığımız bitme noktasına geldi.
- Geçtiğimiz haftalarda terminoloji sorununa değiniyordunuz. Çizerlere yazar denmesi çok sinirlendirmiş sizi anlaşılan...
Herkes teknik terimleri bilmek zorunda değildir ama eskiye oranla daha az bilinmesi beni sinirlendiriyor. 80'lerde insanların kendini ifade edebileceği daha az yer vardı ama insanlar genel tabirleri bilirlerdi. Şimdi bir kulübe söyleşiye gidiyoruz, "Penguen Yazarları Burada" diye afiş asmışlar. Aramızda yazar olanlar da var ama bizler çizeriz! Dergide işi çıkan herkese yazar denmeye başlandı. Bu hem kolaya kaçmak hem de bilgisizliği kabul etmek. Çizer, yazar, karikatürist ayrımını biz burada da konuşuyoruz. Bunu anlatmak için en uygun köşe benimkiydi, ben de anlattım.
- "Sandık İçi" ne olarak anılıyor terminolojide?
Çizgi roman olmasa da çizgi öykü diye bir kavram vardır; bu Leman zamanından beri var. "Sandık İçi" de öyle, çizgi öykü. Karikatür tek ya da iki karelik kısa çizimlerdir. Yanlış terminoloji kullanmak sorun yaratır.
- Peki karikatür çizemez misiniz?
Belki de benim bilmediğim bir karikatür yatkınlığım vardır. 1997'de Pişmiş Kelle'ye başladığımda karikatür çiziyordum, sevdiğim adamları taklit ediyordum. Ama editörüm bana "Sen Allah aşkına karikatür çizme" dedi!
- Sizi okumaya başladığımdan beri bitmedi okulunuz; sahi niye bitmedi veya bitemedi?
7 yıldır okuyorum, 4 yıldır da gitmiyorum okula. Hâlâ Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü öğrencisiyim. 7 yıl sınırı var, 5 derse indirdiysen 2 yıl daha alıyorsun. Eğer tek dersten kalmışsan, 29 yaşında askerler gelip alabiliyorlar okusan bile... Askerlik için bitirmek istiyorum, olan bitenden izole olup işin sanatsal boyutundan da uzak kalmamak istiyorum. Benim için dergilerle okul bir arada yürüyebiliyor demek isterdim ama ikisi bir arada yürümüyor.
Penguen çok satan bir dergi olduğundan ego tatmini ve maddi tatmini bir arada sağlıyorsun. Yaşamak için şartların uygunken, okula gitmek ve daha iyisini çizmek mantıksız geliyor.
- Yaptığınız işin karşılığını alabiliyor musunuz?
Bu iş karşılığında deli para kazanıyoruz sanıyorlar ama öyle bir şey yok. Tek kişilik hayatı sürdürebilecek kadar para kazanıyorsun.
- Size kız verirler mi peki?
Verirler belki, niye vermesinler ki? Aileleri tavlayabilen biriyim.
- Anne-baba ne diyor bu çizerlik işine?
Annemle babamın ne yaptığım konusunda pek fikri yok. Annem röportajları dolapta biriktiriyor böyle. Altın günlerinde komşulara, arkadaşlarına gösteriyor. Yine de arkadaşlarının oğulları bana on basıyor! Bir keresinde annem "Okulu bitir de bir de tıp oku" demişti. Bir arkadaşının oğluna önlük çok yakışıyormuş da... Röportajları da ortaya çıkarıp "Doktor olamadı ama şahane röportaj yapar" deyip altta kalmamaya çalışıyor işte...
- Çizgi öykülerinizde komplekssiz bir insan portresi çıkıyor karşıma. Gerçekte de öyle biri misiniz?
Masada tek başınayken, herkesi kendi frekansında zannederek çizebiliyorsun. O yazılar ve fikirler kendimle baş başayken çıkıyor, öbür türlü karşıma insanları alıp anlatamam... Bazen çok yanlış anlaşılabileceğimden de korkuyorum mesela.
- Çizgili tişörtünüzle sokağa çıktığınızda durduruyorlar mı sizi?
Benim çizdiğim kalın çizgili sarı-siyah tişörtü yazın görünce tanıyorlar tabii. Onu giydiğimde benziyor ya çizime... Benden daha çok benzeyenler de olabiliyor ama... Bir çocuk 3 ay "Ben Ersin'im" diye bir kızı kandırmış. Biz ekmek çıkaramadık o işten. O kız bence benim hakkımdı ama kendisi itiraf etmiş sonunda "Ben o değilim" diye.
- Okuyuculardan gelen tepkiler nasıl?
Çok komik mail'ler geliyor. Fotoğraflarını yollayıp evlenmek isteyen kızlar da oldu. Dergideki ben ile normal hayattaki ben arasında farklar olabileceğini düşünmüyor onlar. Var halbuki... Yaşadığım her şeyi çiziyorum sanıyorlar, yazabildiklerim var yazılamayanlar var.
Hayalini kuruyorum tabii... Sakin sakin bir çizgi roman hazırlayayım evde, düzenli bir hayatım olsun, ben tuvalete gittiğimde çocuklar devam etsin, şirketleşelim istiyorum elbette!
Â
Ersin Karabulut hakkında
-----------------------------
Haribo: Küçükken Almanya'dan gelen akrabalarda hep Haribo olurdu. Ä°sterdik ya verirlerdi ya da hiç vermezlerdi, ancak kendi çocuklarının elinde paket paket olurdu. Ayıp yani. Ben Haribo hikayesini yazdıktan sonra koca bir paket gönderdiler.ÂEÄŸer yemek istediÄŸin bir ÅŸeyler varsa, ben çizeyim bak gönderiyorlar.
Albüm: Prodüktörlerden mail bekliyorum ama ses böyle... Şiir kasedi belki. Albüm kapaklarım da hazır yani...
Kitap: Sandık İçi’nin 3. basımından piyasada kalmamış.
Kimleri beğeniyor: Çizerlerden yakın arkadaşlarımı çok seviyorum, objektif bakamıyorum galiba. Umut Sarıkaya, Uğur Gürsoy, Yiğit Özgür iyidir... Leman’dan eski isimler var, onları da beğenirim.
Â