Cinsellik yatak odasına kilitli bir düşünce suçlusu

Güncelleme Tarihi:

Cinsellik yatak odasına kilitli bir düşünce suçlusu
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2005 01:55

Metin Üstündağ, güldürürken düşündüren, bununla yetinmeyip üstüne bir de seviştiren binlerce karikatürün çizeri. Üstündağ, bu hem hüzünlü hem de ‘hergele’ olmayı başaran karikatürlerinde, insan ilişkilerinin en mahrem sayılan yanlarına, cesur kalem darbeleriyle inadına dokunuyor. Türkiye’de bir marka olan ‘Pazar Sevişgenleri’, kitap olarak ilk çıktığında ‘müstehcenlik’ suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı.

Her ne kadar sonradan beraat etse de bu suçlamaya en çok şaşıran Üstündağ’ın kendisi olmuştu. Çünkü, bu ‘insan şekli verilmiş patatesten ibaret’ çizgiler, adı üstünde karikatürdü. Halkın ar ve hayá duygularını nasıl incitebilirdi? Sonra şu sonuca vardı Üstündağ: Davaya konu olan karikatürler kadın erkek ilişkilerinin biyopsisi gibiydi ve var olan anlayışa ters bir açıdan bakıyor, kabul gören görüşlere dil çıkarıyor, nanik yapıyordu. Asıl müstehcen olan bu muydu yoksa? Metin Üstündağ, Hürriyet’in Cinsellik Araştırması’nın sonuçlarını yorumladı...

HİÇ SEVİŞMİYORMUŞUZ GİBİ DAVRANIYORUZ

Cinsellik, yatak odasına kilitlenmiş bir düşünce suçlusu sanki. Kapısını koca koca kilitlerle kapamalı, perdeleri de sıkı sıkıya örtmeli ki dışarıya kaçmasın. Hiç sevişmiyoruz gibi davranıyoruz hem de tavşan gibi ürüyoruz. Belki de hiç sevişmiyoruz, yalnızca çocuk üretiyoruz. İnsanlar cinsellik konusunda hem politik, hem de iki yüzlü. Ne kadar çift varsa o kadar da cinsellik tanımı ve yaşama şekli olabilir. Güzin Abla’ya ve Dr. Haydar Dümen’e sorulan sorular yıllardır pek değişmiyor. Hatta daha cehalet dolu sorular ortaya çıkıyor. Bu konudaki en gerçekçi gösterge, maalesef, gazetelerin 3. sayfaları.

GENELEVE İLK GİTMEK AY’A ÇIKMAK GİBİ

Genç erkeklerin ilk cinsel deneyimleri genellikle hayat kadınlarıyla olduğu için çoğu fiyaskoyla sonuçlanıyor. İlk geneleve gitmek, ay’a çıkmak gibi. insan için küçük ama erkeklik için büyük adımlar. Kafamızdaki aşk tanımı şarkılarla, türkülerle, filmlerle, masallarla, rivayetlerle oluşuyor. Aşk da doğum, askerlik, sünnet, adet görme gibi hayatın safhalarından biri gibi koşullanılıyor. Dünyanın en haz veren şeyi cinsellik, mesela küfürlerde bir işkence aracı, cezalandırma biçimi olarak ortaya çıkıyor. Kızlar bir bakıma erkekleri cami, kışla, okul gibi ciddi, erkekler ise kızları lunapark, bakkal gibi eğlenceli yerler olarak görüyorlar. Bu şartlamayı toplum yapıyor. Bu nedenle erkeklerin en büyük sorunu erken boşalma, kızlarınki de vaginismus oluyor.

BEKARETİNE DOKUNULMAMIŞ AMA HER TARAFI ELLENMİŞ

Güzin Abla ve Haydar Dümen’in köşesinde çok acayip mektuplar oluyor bazen. Kızlar bekaretini koruma pahasına her şeyi yapıyorlar sevgilileriyle. Dolayısıyla bekaretine dokunulmamış, ama her tarafları ‘ellenmiş’ namuslu kızlar olarak evleniyorlar. Bunu erkek dünyası bu hale getiriyor. Seks shop ilanlarında ilginç bir ürün adı dikkati çekiyor: ‘Kızlık Zarı Suni Vajina.’ Al bu aleti, koy bir bienale, seyret alemi. Düşünün konunun ne kadar sapıttığını.

ERKEĞİN BİNA DEĞİL DEPREM ÖLDÜRÜR SENDROMU

Organın boyuna, performansa, çeşitli jest ve mimiklere dayalı bir oyun bu. Her an kaskatı ve yorucu bir hal. Feci bir şey. Benim Pazar Sevişgenleri’ndeki kızlar bu durumla acayip dalga geçiyorlar. Bu erkeklik zırhından kurtulmak gerek. Hele bu sıcaklarda tişört yerine erkeklik zırhı giymek terletir ve tırlatır insanı. İnsan erkek diye niye övünür anlamıyorum. Hepimizin çıktığı yer belliyken üstelik. Cinsellik yitimi erkeklerde çok daha yıpratıcı yaşanıyor aslında. Erkek olmak dışında kişisel kimliğine fazla renk katamamış insanlar, bu kimliklerinin de gidişiyle adeta eriyorlar ancak fark ettirmiyorlar. Bina değil, deprem öldürür sendromu bu yani.

PAZAR SEVİŞGENLERİ’NİN KIZLARI DÜŞÜNCELERİNİ ERKEKLERİN YÜZÜNE SÖYLEDİKLERİ İÇİN SEVİLİYOR

‘Pazar Sevişgenleri’nin sevilme nedenlerinden biri de kızların düşüncelerini erkeklerin suratına açık açık söylemeleri olsa gerek. Hamile kadınlar nedense ülkemizde azize gibi dolaşıyorlar. Sanki sevişmemişler hiç, Tanrı birer İsa maili çekmiş karınlarına. Anne olunca bitiyor seks olayları. Kutsal kadın oluyorlar. Cinselliği çocuk doğurmak sanıyorlar yalnızca. Ayrıca kendilerine çok güvensizler; mesela seviştikten sonra ‘Ne düşünüyorsun sevgilim?’ diye soruyorlar. Bir onay, iltifat bekliyorlar. Kadınların partnerlerine sorduğu bu sorunun benzerini ‘Ülkemizi nasıl buldunuz?’ diye turistlere soruyoruz.

KADINLAR BİLGİLİ DE OLSA YATAKTA ACEMİYİ OYNUYOR

Kadınlar, cinsellik konusunda çok bilgili ve tecrübeli olsalar da yatakta acemiyi oynuyorlar. Buna mecbur kalıyorlar çünkü erkek hemen soru sormaya başlıyor: ‘Nereden öğrendin bunları?’ Böylece cinsellik paylaşmacı olmaktan çıkıp dayatmacı oluyor. Aşkı aslında kadınlar başlatıyor, erkekler refakat ediyor. Seksi ise erkekler başlatıyor, kadınlar tahammül ediyor. Ülkemizde erkek ya da kadın olsun herkesin ilk cinsel objesi yine kendisi oluyor. Yani herkes ilk cinsel deneyimini kendi kendisiyle gerçekleştiriyor. Öcüleri, cızzları, ayıpları, günahları, korkuları, çok fazla bu konunun. Mesela bizim dinimizde de günah çıkarma mevfumu olsa, çıkarılması gereken baş günah mastürbasyon olurdu herhalde.

KLİTORİS SİNGAPUR’UN BAŞKENTİ SANILIYOR

Vazifeden orgazm çıkması mümkün değil. Dahası kadınlar cinsel organlarını ayrı bir gezegen sanıyorlar. Klitorisi Singapur’un başkenti sanıyorlar. ‘Orgazm hak, miras helal’ sloganını bilmiyorlar. Bekaret, kocaya saklanılan kutsal emanet. Bu düşünce zamanla insanı kendi organından bile soğutur. ‘Aman meretin başına evlenmeden bir şey gelmesin’ düşüncesi, bırakın orgazm olma hayalini, insanı içten içe seksten tiksindirir bile.

GÜZİN ABLA

Ölümden sonrası için bile korku yaratan şey BEKARET


‘Güzin Abla’nın Hürriyet’teki köşesini sürdüren kızı Feyza Alkan, doğu kentlerinden birinden yazan genç okurunun mektubunu aktarıyor: ‘Güzin Ablacığım, ben bir süre önce sevdiğim gençle beraber oldum. Daha sonra beni terk etti. Şimdi bakire değilim ve babam beni evlendirmek istiyor. Babama ne diyeceğimi bilemiyorum. Evlenmekten hep kaçıyorum ama sonuçta bir şekilde babam beni zorla da olsa evlendirecek. O andan itibaren yaşayacaklarımı düşündükçe perişan oluyorum. Aslında kendimi öldürmek istiyorum. Başka çarem de yok. Ancak kendimi öldürünce, eğer cesedime otopsi yapacak olurlarsa, bakire olmadığım anlaşılınca, babamın duyacağı utancı düşünüp kahroluyorum...’ Sonra da şöyle diyor: ‘Düşünebiliyor musunuz bu kızcağızın inanılmaz acısını? Ölümü düşünüyor ama babasının duyacağı utanç ona ölümden bile daha acı geliyor! İşte bu tür örnekler çok fazla. Pek çok genç kız için bekaretini kaybetmiş olmak, ölümden bile daha büyük bir acı ve utanç vesilesi.’

DOÇ. DR. CEM İNCESU (Psikiyatr, cinsel terapist)

Eşinin bakire olmadığını öğrenip şiddete başvurmayanlar bize geliyor


Erkekler genellikle hem bakire bir kadınla evlenmek ister, hem de evlenmeden önce birçok kadınla birlikte olmak! Buna ister bencillik deyin, ister ikiyüzlülük ama bu kendilerini kandırmalarıdır aynı zamanda. Çünkü bu teorik olarak mümkün değil. Türkiye’de erkekler, bakire olmayan kadınlarla da evleniyor. Her kesimde oluyor bu. Bunların bir kısmı evlendiği kişinin bakire olup olmadığını anlayacak kadar bilgiye sahip değil. Bir kısmı ise bunu anlasa bile, kapatıp geçiyor. Uzmanlara başvuran iki grup var: Birincisi, eşinin bakire olmadığını anladığında depresyon geçiriyor ya da cinsel sorun yaşıyor. Kendini aldatılmış hissediyor. Önceden bilmeliydim, diyor. İkinci grup ise evlenmeden önce durumu bilenler. Yine de kaldıramayabiliyorlar. Bu gerçeği öğrenip şiddete başvuranlar ise bize gelenler değil, onlar üçüncü sayfalarda, cezaevlerinde.

YARIN: HÜLYA AVŞAR: DÜĞÜN SALONU GİBİ IŞIL IŞIL BİR ORTAMDA SEVİŞİLMEZ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!