Cinsel hastalıklarda eşler birlikte tedavi olmalı

Güncelleme Tarihi:

Cinsel hastalıklarda eşler birlikte tedavi olmalı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2005 00:00

BELSOĞUKLUĞUNUN BEL ÜŞÜTMEYLE İLGİSİ YOKTUR Sayın Hocam, bende bir ilişki sonrası akıntı oldu ve eczaneden aldığım ilaçla da birkaç günde geçti. Ama bir ay sonra aynı şey, hem de eşim dışında ilişkim olmadığı halde tekrarladı. Aynı ilacı gene kullandım, geçti. 15 gün sonra tekrarladı. Belsoğukluğu dediler ama ben belimi üşüttüğümü de hatırlamıyorum. Ne yapabilirim, bu akıntıdan kurtulmak için bir ilaç tavsiye edin... YANIT: Laboratuvarda meni ve akıntı kültürü yaptırmadığınız için muhtemelen aldığınız ilaç hastalığınıza yönelik tam etkili değildi ve nüks oluştu. Eşinizle de ilişkiye girdiyseniz hastalığı ona da geçirmiş olmalısınız ve tekrar eşinizden size geri gelmiştir. Belsoğukluğunun belinizi üşütmeyle ilgisi yoktur. Cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Yapmanız gereken hemen bir üroloji uzmanına başvurmanız, muayene olmanız, onun önerileri doğrultusunda laboratuvar tetkikleri yaptırmanız ve sonuca göre de eşinizle birlikte aynı tedaviyi uygulamanızdır. Eşinizin de jinekoloji uzmanına gidip, akıntı kültürü yaptırması gerekecektir. Tetkikleri temiz bile çıksa aynı tedavi birlikte uygulanmalı. LUPUSLU OLARAK HAMİLE KALMA ŞANSIM VAR MI Merhaba Emre Bey, 33 yaşında 15 senelik evli bir bayanım. Geçen yıl tüp bebek tedavisi gördük. Eşimin hiç olgunlaşmış spermi bulunmadığından kök hücre ile işlem yapıldı. Çocuğumuz olmadı. (İlk testte pozitif çıktı, ikinci testte negatifti.)Doktorumuz tekrar aynı uygulamayı yapmanın gereksiz olduğunu söyledi. Psikolojimiz çok bozulduğundan ‘neden’ diye sormayı akıl edemedik. Bu uygulamadan bir ay sonra ortaya çıkan yüzümdeki kızarıklıklar ve eklem tutulması şikayetleri ile gittiğim bir hastanede SLE hastası olduğumu öğrendim. Benim öğrenmek istediğim; Tüp bebek uygulaması yapılmadan önce hamileliğin sakıncalı olup olmayacağını anlamak açısından genetik bir hastalık olup olmadığı araştırılamaz mıydı? SLE genetik bir hastalıksa ve bende önceden mevcutsa, zaten hamile kalmam riskli değil miydi? Doktorumuz uygulamadan önce şansımızın yüzde 5 olduğunu söylemişti. Sonradan tekrarına gerek yok demesinin sebebi ne olabilir? Bizim çocuk sahibi olmamız hem benim hastalığım açısından, hem de eşimin durumu açısından artık imkansız mı? Lupuslu olarak benim hamile kalma şansım var mı? YANIT: İlk iki sorunuzun yanıtını size kadın-doğum uzmanınızın vermesi gerektiğini düşünüyorum. Tekrar uygulama şansınız olup olmadığına gelince, Mikroskopik TESE’nin tekrarlandığında daha önce sperm hücresi bulunamayanlarda bazen bulunabildiği doğru. Bu olasılık çok az ama imkansız değil. Tabii ki hastanın önce fizik ve hormonal değerlendirmesi gerekecektir. SLE(Sistemik Lupus Eritopmatosum) hastaları yakın kontrollerle doğum yapabilir.NEDEN İSTEDİĞİM ANEREKTE OLAMIYORUMHocam, 36 yaşındayım. Bir erkek çocuğum var. 1.80 cm/90 kiloyum. Sigarayı çok az, alkolü hiç kullanmıyorum. Evlendiğimden beri yedi senedir sertleşme sorunu yaşıyorum. Bunun için çok üroloğa gittim hepsi normal olduğumu, sorunun psikolojik olacağını söylüyor. Sorunum şöyle ki, eşim ile ilişkiye girmek istiyorum, aşk oyunları yapıyoruz ama nafile! Erekte olamıyorum. İlişkilerim genelde ya sabah ereksiyonum ile, ya da gece uyuyup erekte olduğumda uyanınca oluyor. Hastanede penil dopler yaptırdım, fiziksel olarak normal olduğum söylendi. Peki hocam neden erekte olamıyorum? Hocam benim isteğim penise protez takılması. Neden doktorlar yapmak istemiyorlar? Sakıncası nedir ki? Psikologlar bana nasıl yardımcı olabilirler? YANIT: Ayrıntılı tetkikleriniz yapıldığına göre psikolojik erektil disfonksiyon tanısı doğru konmuştur. Psikoterapi en doğru yaklaşım olacaktır. Sanırım ağızdan alınan PDE 5 inhibitörleri(Cialis,Levitra,Viagra) de destekleyici olacaktır. Sizin durumunuzda penil protez takılması ancak diğer tedavilerden sonuç alınamazsa ve psikiyatristin de önerisiyle yapılabilir.Cinsel yolla bulaşan hastalıklarÜzülerek belirtmek istiyorum ki ülkemiz insanı cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda oldukça duyarsız davranıyor. Son yıllarda özellikle İstanbul, Antalya ve Karadeniz bölgesinde yoğunluğu artan, yabancılarla cinsel ilişki kuran insan sayısının artması ve maalesef bu insanların hiçbir koruyucu önlem almaması, cinsel yolla bulaşan hastalıklarda belirgin artışa neden olmuştur. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en bilineni gonore(belsoğukluğu)dir. Bu hastalık korunmasız cinsel ilişkiden birkaç gün ile 15 gün sonrasında idrar yolundan sarı-yeşilimsi bir akıntıyla kendisini gösterir. Bu akıntı nedeniyle iç çamaşırda belirgin lekeler oluşur. Böyle bir durumda gene maalesef bir doktora danışmadan, eczanelerden alınan bazı antibiotiklerle hastalar kendi kendilerini tedavi etmeye çalışırlar. İşte tam da bu noktada hatalar zinciri başlar. Öncelikle bu hastalığın gonore olup olmadığını anlamak için laboratuvar tetkiki ile sperm kültürü yapmak gereklidir. Bu tetkiki de antibiotik başlamadan yaptırmak çok önemlidir, aksi takdirde bu mikrobun varlığını laboratuvarda belirlemek çok güç, hatta imkansız olacaktır. Bu yüzden antibiotik almadan bu tetkik(ler)in yapılması zorunludur. Dahası her akıntı gonore de değildir. * * *Gene cinsel yolla bulaşan ureaplasma ve klamidia enfeksiyonları da bazen ayrı ayrı, bazen de gonore ile birlikte(mikst) enfeksiyonlara yol açar. İdrar kanalında gene akıntı, kaşıntı, gıdıklanma veya yanma hissi, ureaplasma ve klamidia enfeksiyonlarını akla getirebilir. Bu etkenlerin belirlenmesi için ayrıca idrar kanalından sürüntü ve akıntı kültürü de almak gerekecektir. Bu saptamalar sonucunda 2-3 haftalık etkene yönelik antibiotikler kullanılması gerekecektir. Gene doktora danışmadan da bazen laboratuvarlar bu tetkiki yaparlar ama özellikle belirtilmeyince ureaplasma ve klamidia araştırmazlar. Hastaya verilecek olan tedavide tam yapılmamış olacağından bir süre sonra hastalık tekrarlar. Eğer zamanında aktif tedavi uygulanmazsa da kronikleşerek kronik üretrit veya kronik prostatit haline dönüşür. Bu hastalıkların kronik evrelerinde tedavi ise çok zor bazen de imkansızdır. Bir başka önemli nokta da, eşi dışındaki bir ilişkiden bu enfeksiyon alınmış ve daha sonra eşiyle de ilişkiye girilirse o zaman eşine de bu mikrop geçmiş olacaktır. Yanıltıcı olan, bu durumun genelde kadınlarda semptom vermemesidir. Eğer eşine de bu mikrop geçmişse çiftlerin birlikte aynı tedaviyi uygulamaları ve tedavi süresince de cinsel ilişkiyi korunarak yapmaları veya hiç yapmamalarıdır. Çiftler derken, her zaman erkeğin kadına enfeksiyonu geçirdiği düşünülür ancak bazen kadınların da eşleri dışındaki bir ilişkiden aldıkları enfeksiyonu erkeğe geçirebilecekleri de unutulmamalıdır. * * *AIDS gibi hayati riski olan bir hastalık da gene cinsel yolla bulaşabilmektedir. Korkarım önümüzdeki yıllarda ülkemizde korunmasız ilişkiler nedeniyle AIDS’te de bir patlamanın olabileceğidir. ‘’Strangers in the night, AIDS in the morning’’(Geceki yabancılar, sabah AIDS olabilir) Önemli olan, hele de eşi dışında bir ilişkiye girenlerin, kesinlikle prezervatif kullanmaları ve bu hastalıklara yakalanmamalarını sağlamaktır. Sağlıkla...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!