Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 2004 00:00
Erdoğan’ın eline su bile dökemezdiBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta dünyanın en saygın üniversitelerinden Oxford’daydı.Hani, şu İbrahim      Tatlıses’in ‘Urfa’da Oxford vardı da, gitmedik mi?’ diyerek göndermede      bulunduğu ünlü okul.Oxford’un Türkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Geoffrey Lewis, davetlilere takdimde bulunurken Erdoğan’ın futbolculuğuna değinmeden edemedi.Prof. Lewis, Erdoğan’ın gençliğinde son derece başarılı bir futbolcu olduğunu anlatarak, ‘Eğer Başbakan Erdoğan futbol kariyerine devam etmiş olsaydı, bugün Beckham, kendisinin eline su dökemezdi’ dedi. Erdoğan neden Beckham olamazdı? Bu sorunun yanıtı aslında Türkiye’nin demokrasi sorunsalıyla iç içe geçiyor. Şöyle ki:BABA FAKTÖRÜBeckham ve Erdoğan’ın futbol kariyerlerinin başlangıç dönemleri arasında büyük benzerlikler var. İkisi de okul takımlarında oynamışlar. Beckham, uzun süre çocuklar liginde oynamış, bir sezon 100’ün üzerinde gol atmış, ardından 16 yaşında Manchester United’ın yıldızlar takımına katılmış, 18 yaşında da aynı kulübün A takımında ilk kez forma giymiş. Babası Ted Beckham, oğlu David’i hep futbolcu olması için teşvik etmiş, her yılbaşında ona top ve forma hediye etmiş.Ancak, arkadaşımız Turan Yılmaz’ın Erdoğan’ın hayat hikáyesini anlattığı kitabından öğrendiğimize göre, babası Ahmet Erdoğan, oğlu Tayyip’in futbol oynamasına hep karşı çıkmış. Bu yüzden Erdoğan hep babasından gizli top oynamış, kramponları evde zulada saklamış. 12 EYLÜL ETKİSİErdoğan’ın futbol kariyerinde oynadığı ilk takım Kasımpaşa’nın semt takımı Erokspor. Erdoğan, daha sonra Camialtıspor’a geçmiş. Erdoğan, üniversiteyi bitirdikten sonra da İETT’nin kadrolu futbolcusu olarak uzun yıllar İstanbul amatör kümede oynamış. Eskişehir’de Türkiye amatör kulüpler finallerinde Fenerbahçeli gözlemcilerin de dikkatini çekmiş. Gelelim demokrasi-futbol ilişkisine... İngiltere demokrasinin beşiği olduğu için Beckham’ın futbol hayatı herhangi bir engellemeyle karşılaşmamış. Oysa 12 Eylül müdahalesi olunca İstanbul Belediye Başkanlığı’na getirilen komutan, İETT futbol takımını lağvetmiş ve Erdoğan’ın futbol hayatı da 26 yaşında son bulmuş. Bunun üzerine ticarete atılmış, ardından siyaset gelmiş.Ancak askeri bir müdahaleyle son bulsa da futbol hayatının Erdoğan’ın siyasetçiliğinde önemli katkıları olduğu inkár edilmemeli. Nitekim bu konu, Oxford’daki konferansta da gündeme geldi. Üniversitenin Güneydoğu Avrupa Araştırmalar Bölüm Başkanı Prof. Calipso Nicolaidis, Erdoğan’ın futbolculuğuyla siyasette de işini kolaylaştıran ‘dayanıklılık ve takım ruhunu’ öğrendiğini söyledi.Erdoğan kürsüye çıkınca, atılan bu pasları taca atar mı? Konuşmasının Kıbrıs bölümünde tümüyle futbol terminolojisinden yararlanarak şöyle konuştu: TOP ÇEVİRMEK YETMEZ‘Orta sahada top çevirip şık hareketler yapabilirsiniz. Bunlar göze çok şık gelir. Ama rakip iyi top koşturur, iyi fırsat yakalar ve golü atar. Size de oyundan sonra ‘iyi oynadık ama
son dakika golüyle yenildik’ demek kalır. Biz siyasetçiler sonuç alıcı şeyler yapmalıyız.’ Bu sözleriyle Erdoğan topu orta sahada kilitleyen bir futbol stratejisine itibar etmediğini anlatmış oluyor. Erdoğan, orta sahada dar alanda şık paslaşmalar yerine, hücuma dönük atak bir futbol anlayışını ve de siyaset yöntemini tercih ediyor.Santrfor kalırsa oyunu kim kuracak?SİYASETTE her zaman 90 dakika hücum oynanmıyor ve defansı da hiç mi hiç ihmal etmemek gerekiyor. Bakalım imam hatiplere ilişkin tasarının Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in hakem düdüğünü çalması sonucu veto yemesinden sonra, Erdoğan topu orta sahada tutan defansif bir futbola mı çekilecek, yoksa ‘En iyi savunma hücümdur’ diyerek yine atağa mı kalkacak? Bu soruya yanıt ararken, Beckham ile Erdoğan’ın benzeşmeyen mevkilerini hatırlatmakta da yarar var. Beckham, Real Madrid’de 23 numaralı formayı giyiyor ve orta sahada oynuyor. Erdoğan ise İETT Spor’da 9 numarayla santrfor oynuyordu. Erdoğan santrforda kalsa da, arkasında iyi oyun kurucular var mı?Askeri şablon sivil protokole sığmadıSORUN, galiba askerlerin kendi protokol ölçülerini sivillere şablon olarak uygulamalarından çıkıyor. Bu şablonlar örtüşmeyince sıkıntı yaşanıyor.Geçen hafta İstanbul’daki Harp Akademileri Komutanlığı’nda düzenlenen ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı konuşma nedeniyle büyük ilgi toplayan güvenlik sempozyumu iki gün süreyle çok sayıda komutan, akademisyen, diplomat, gazeteci ve emekli subayı bir araya getirdi.ÜÇ AYRI SINIF Gelgelelim, özellikle yemeklerde ciddi protokol sıkıntıları yaşandı. Örneğin,
yemek yenen restoranlar A, B ve C olmak üzere üç ayrı sınıfa ayrılmıştı. Askerler gibi siviller de bu sınıflandırmaya göre gruplara ve ayrı binalarda ayrı salonlara dağıtılmıştı. Ancak davetli olan akademisyen, gazeteci ve diplomatların kıdem dereceleri iyi hesaplanamamıştı. ÖrneÄŸin, en kıdemli bazı gazeteciler C sınıfına ayrılmıştı. Ãœstelik ikramda da bir ayırımcılık söz konusuydu. A ve B sınıflarında iki ayrı salonda masada ikram yapılırken, C sınıfına ayrılan gazeteci ve akademisyenler self servis kuyruÄŸuna girerek yemek almışlardı. SÄ°VÄ°LLER 2. SIRADA Bu da mesele yapılmadı. Ancak yemekler tükenip, konukların bir bölümü sadece zeytinyaÄŸlı fasulye ve tatlıyla yetinmek zorunda kalınca ÅŸikáyetler ayyuka çıktı.Bu arada orgeneral, korgeneral ve tümgeneral rütbeleri A sınıfı restorana alınırken tuÄŸgeneraller B sınıfına ayrıldılar. Dolayısıyla B sınıfına alınan sivil konuklar da protokoldeki önem derecelerinin askeri karşılığını öğrenme imkánını elde ettiler.ErdoÄŸan’a yer kalmadıBAÅžBAKAN Tayyip ErdoÄŸan’ın talimatıyla tadilattan geçirilen yeni BaÅŸbakanlık binasında eski baÅŸbakanların fotoÄŸrafları giriÅŸteki merdiven altına asıldı. Ancak dikkat çeken bir nokta var. FotoÄŸrafı Abdullah Gül’ün hemen yanına asılacak olan BaÅŸbakan, yani ErdoÄŸan için yer kalmadı. Åžimdi Ankara kulislerinde bunun ne anlama geldiÄŸi konuÅŸuluyor.Â
button