Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2004 00:54
Aşk ve ibadeti buluşturan bakan
SANAYİ Bakanı Ali Coşkun kamuoyunun dikkatine, bir fotomodelin selülit reklamında göründüğü panoyu müstehcen bularak, ‘Böyle reklam olur mu? Kutsal bildiğimiz kadını istismar ediyor. Örf ve ádetlerimize yakışmıyor’ diyerek yaptığı çıkış ile gelmişti.
Öyle ki, Başbakan Tayyip Erdoğan Bakan Coşkun’un bu ‘fazla muhafazakár’ çıkışına ‘Yanlış oldu’ diyerek müdahale etmek durumunda bile kalmıştı.
Coşkun, tepkiler üzerine ‘Selülit tedavisine nasıl karşı olayım, ben de bir erkeğim sonuçta’ sözleri ile karşı olduğu ‘detayın’ sınırlarını çizmeye çalışmıştı.
Bu arada, Coşkun’un fazla bilinmeyen bir yönü yeni çıkardığı şiir kitabı ile ortaya çıktı.
Coşkun’un kitabında, yaşamın(ın) hemen her alanını kapsayan dizeler, şiirler var; siyaset, memleket, sol-sağ ideoloji, ANAP, MHP, AKP, DSP, CHP, turizm, felsefe, tasavvuf, ibadet, ihanet, zengin-yoksul ikilemi...
Yani hayatla ilgili her şey bu şiir kitabında var.
Ama kitabın ilk bölümünde ağırlıklı olarak, ‘aşk şiirleri’ yer alıyor.
AŞK VE İBADET SENTEZİ
Coşkun aşk dizelerinde bazen sevgilinin ‘heyecandan titreyen sesini /hayal bile edemiyor’, bazen ona ‘O güzel gözlerin yakıyor beni’ diye sesleniyor.
Bazen de dizelerini, ‘Sana rastladığım günden bu yana /dilimden düşmeyen dua gibisin’ diyerek ibadet-aşk-tasavvuf üçgeninde gezdiriyor.
Kimi zaman da umarsız, karşılık kalan aşkların öyküsü: ‘Bülbül; aşık olunca güle /gül; cevap vermez bülbüle /belki de başka güllere şakıyacak /karşılıksız sevgiler, böyle noktalanacak.’
Coşkun, daha sonra ‘Hayat ne kadar boşmuş /bir varmış bir de yokmuş’ nakaratını iki kez yineleyerek, dizelerinde yurtdışı turuna çıkıyor.
CORDOBA’DA CUMA NAMAZI
Taşkent’te yazdığı şiirde ‘Rus gelmiş kovulmuş kadı /Değişmiş Türklerin adı’ diyerek pan-Türkist temalara kayarken, bu temayı Alparslan Türkeş’in anısına ‘Göçtü dünyadan başbuğu Türk’ün /Kıymeti yok malın ve mülkün /Yetiştirdiğin gençliğin senin ülkün /Ruhu şad olsun o koca Türkün’ şiiriyle sürdürüyor.
Yurtdışı turunda dizelerine, İspanya iç savaşının simgeleri Cordoba’da, Sevilla’da ‘cuma namazı bile’ kıldırıyor Coşkun:
‘Bir mübarek bayramda /Kordoba’da /Yaşandı müminlerin hazzı, Sevilla’da /Anlamlı bir cuma namazı /Katılanlar hocalarla, bacılardı.’
Coşkun, Tayyip Erdoğan cezaevine girerken de onu, ‘Yüce milletin sevgilisisin /seçilmişlere örnek birisin /Güzel hizmetlerin alın terisin /Gönüllerin vazgeçilmez erisin’ dizeleriyle uğurluyor.
Birkaç sayfa sonra ise ‘tanklı Sincan operasyonu’ ve ‘asker’e de kafiyeli bir üslupla hafiften dokunduruyor:
‘Sincan meydanında tankın sesi var /Askerin elinde acep nesi var /Bir çift muhtırayla, uyarması var.’
Şiir kitabının girişindeki önsözde Bedirhan Gökçe ‘Ali baba’ olarak hitap ettiği Coşkun’un bilmediğimiz özelliklerini ‘methiye kıvamında’ şöyle aktarıyor:
‘O iri, çatık kaşları altında inadına mülayim, sert bakışları altında inadına mahzun, ince ruhlu, saçından tırnağına kadar adam.’
‘Seramik budur’
BAKAN Ali Coşkun’un dizelediği ünlüler arasında, işadamı İbrahim Bodur da var. Coşkun’un Devlet Bakanı Ali Babacan’ın da siyasete atılmadan önce bir dönem yönetici olarak yanında çalıştığı İbrahim Bodur için yazdığı dizeler şöyle:
‘Müteşebbis ruhludur İbrahim Bodur,
Dostluğu, arkadaşlığı pek koyudur,
Yatırım yapıp, hizmet etmek huyudur,
Tüm dünyaya dedirtti ‘seramik budur’...’
Bağış’tan düğün provası
BAŞBAKAN’ın çevirmeni, sır küpü, sağ kolu Egemen Bağış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük kızı Esra’nın düğününe 24 saat kala, ‘düğün-davet provası’ndaydı.
Bağış, eşi Beyhan Bağış ile birlikte önceki gün İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’nde terörzedeler için düzenlenen baloya katıldı. Hem de Başbakan’ın bugüne dek giymediği bir Frenk giysisiyle, yani smokinle...
İngiltere Büyükelçisi Sir Peter Westmacott’un, eşi Susan Nemazee ve kızı Safieh Nemazee ile birlikte evsahipliği yaptığı davet renkli görüntülerle, sıcak bir hava içinde geçti. Canlı müzik eşliğinde önce tempo tutan davetliler, sonra dünya danslarından örneklere dönüşen bir yelpazede, pistte uluslararası figürler sergilediler.
Beyhan-Egemen Bağış da, sirtakiden çaçaya, sambadan tangoya açılan bir yelpazede, deneyim ve ustalıkları ile dans pistinin müdavimleri arasında yer aldılar. Batılı danslarının, hareketli figürlerle sergilendiği davette, geceyarısı saatlerine gelindiğinde, konuklar bu kez halay safında sıralanarak, davulun ritmi ile Anadolu sıcaklığı da yaşadılar. Büyükelçilikteki dans adımları böylece Doğu-Batı sentezinde buluşurken, Bağış çifti de Erdoğan’ın kızının düğünü öncesinde tam bir dans provası gerçekleştirmiş oldular.
‘Viva Türkiya’
OSMANLILAR ve İspanyollar, donanmalarıyla tam iki yüzyıl Akdeniz’de birbirlerine karşı egemenlik mücadelesi verdikten sonra 1782 yılında imzaladıkları barış ve ticaret anlaşmasıyla dost oldular.
‘Bu anlaşmadan bugüne Türkler ve İspanyollar hep dost oldular’ diye söze başladı İspanya’nın Ankara Büyükelçisi Manuel de la Camara.
Camara, Ankara’daki dört yıllık görevini tamamlaması dolayısıyla büyükelçiliğin bahçesinde düzenlediği davette yaptığı veda konuşmasında, Türkiye’nin son dönemde AB’ye tam üyelik yolunda gerçekleştirdiği reformlardan övgüyle söz etti, ‘Atılan adımlar Türkiye’nin Avrupa’nın parçası olma iradesini gösteriyor. Şimdi AB’ye düşen görev, bu adımları karşılıksız bırakmamaktır’ dedi.
İspanya, bugün AB içinde Türkiye’nin tam üyeliğine herhangi bir önyargı duymadan en samimi desteği veren ülkelerin başında geliyor.
Ancak, bu çizgiyi Ankara’daki görevine inanarak yansıtan Camara’nın konuşmasında en çok ilgi yaratan nokta, tam üyeliğe verdiği kuvvetli destek değildi.
Camara, konuşmasının sonunda ‘Türkiye’nin güçlü olduğu pek çok alan var. Türkiye’nin gerçek gücü jeopolitik önemi ya da ekonomik gücü değildir. Türkiye’nin en büyük gücü Türk halkıdır, halkının yaşattığı insani değerlerdir’ dedi.
Büyükelçi, ardından geçen yıl Trabzon’da düşen uçakta hayatlarını kaybeden İspanyol askerler için Şahinkaya beldesi Hoçkina mezrasında yapılan anıtın 26 Mayıs tarihindeki açış töreninden söz etti:
‘Tören sırasında bizleri en çok etkileyen, kazada ölen İspanyol askerlerin yakınlarına Türk köylülerinin gösterdiği yakınlıktı. Bu fakir insanların gelen konuklarına verebilecekleri tek şey yol boyunca topladıkları çiçeklerdi. Küçük çocukların yol boyunca dizilip gelen konukları çiçeklerle karşılamalarını, gördüğümüz insanlığı hiçbir zaman unutamayacağım. İşte Türkiye’nin gücü olan insani değerlerden söz ederken bunu kastediyorum’ dedi.
Tam bu noktada büyükelçi durdu; sözleri boğazında düğümlendi. Ağlamak üzereydi. Bahçede bir sessizlik oldu.
Camara, ardından kendisini toparladı ve konuşmasını ‘Viva Türkiya (Yaşasın Türkiye)’ diyerek noktaladı.
Bahçeden büyük bir alkış dalgası yükseliverdi.