Cinimiz yok, panik ataklıyız

Güncelleme Tarihi:

Cinimiz yok, panik ataklıyız
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 2010 00:00

Panik atak hastası Mesut Kılıç (23), geçtiğimiz hafta bir “cin çıkarma tedavisi” sırasında hayatını kaybetti. Cinci hoca önce ilaç tedavisini kestirmiş, sonra da kendi yöntemini, gencin ellerini ve ayaklarını bağlayıp sırtına çıkarak uygulamıştı. Oysa, 1990’ların ortasından beri tanımlanan panik bozukluk, artık iyi bilinen ve tedavisi başarıyla yapılabilen bir sorun. Türk panik ataklılar, tam 11 yıldır Pandost Derneği çatısında hem birbirleri hem de doktorla bir araya geliyorlar.

Panik Atak ve Anksiyete Dostları Derneği (Pandost) Başkanı Gülümser Şahin, “Panik ataklıların en büyük şikayeti yakınlarından” diyor. Çünkü yaşadıklarını anlamakta güçlük çekiyor, hatta abarttıklarını, şımarıklık yaptıklarını düşünüyorlar. Şahin, “Hastalar sadece hastanelerde değil evlerinde de mağdur. Hastalarla yakınlarının birbirlerini anlamalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz” diye anlatıyor. Daha önce hiçbir açık psikiyatrik problemi olmayan, işinde gücünde insanlar, birden bire bu sorunla karşılaşabiliyor. Uzmanlara göre, başka hiçbir psikiyatrik bozukluk, bu kadar hızlı ve beklenmedik bir biçimde başlamıyor.

NÖBETLERİ YARDIMSIZ ATLATABİLEN ÇOK AZ

Derneğin kurucusu ve halen yönetim kurulu üyesi olan Psikiyatr Dr. Muzaffer Uyar, panik atak olarak bilinen “panik bozukluğu”nun yüzde 3-6 sıklıkta görüldüğünü hatırlatıyor. Panik atak ya da panik nöbet olarak tanımlanan durum, bu bozukluğun temel parçalarından biri. Ani, beklenmedik biçimde gelen bedensel belirtilerin eşlik ettiği şiddetli kaygı ve korku atakları olarak tanımlanıyor. Ama panik bozukluk, sadece bu panik nöbetlerden oluşmuyor. Beklenti endişesi ve kaçınma denilen fobi benzeri durumlar da hastalığın temel parçaları. Dr. Uyar, “İlk panik nöbetleri herhangi bir zamanda, beklenmedik biçimde ve neredeyse hiç ön belirti vermeden gelir. Birçok hasta, bu ilk nöbette acil olarak bir hastane ya da kliniğe gitme ihtiyacı duyar. Çok az kişi şiddetli nöbetleri yardım aramadan ya da almadan atlatabilir” diyor.

PSİKİYATRİST YERİNE HOCAYI TERCİH EDENLER

Uzman Psikolog Nuran Çetinoğlu, panik atak bozukluğu sorunu bulunanların yaklaşık yüzde 98’inin uygun tedaviyle iyileşebildiğini söylüyor. Başka psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi bunda da doktorlar yerine hacı, hoca, medyum gibi kişilerden muska, kurşun döktürme gibi destekler almaya çalışanlarla karşılaştıklarını anlatıyor: “Halbuki kendilerini medyum olarak tanıtan, orada burada haberleri çıkanlar bile kendi sorunları için psikiyatrist ve psikologlara gidiyorlar” diyor. Psikiyatristten çekinilmesinin bir nedeni, bu hekimlerin yanlış bir şekilde, “deli doktoru” olarak algılanması. Hocaya gitmek hala toplum tarafından daha kabul gören bir durum maalesef.

VAKA 1:
Ölmezsin ölmezsin diye dalga geçtiler

Onur Dişli (38 yaşında-kadın) : 1999 Gölcük Depremi sırasında Çınarcık’taydım. Yeni doğum yapmıştım. Büyük korku yaşadım. Ardından babam, kayınpederim ardı ardına öldü. Hepsi üst üste gelince panik ataklarım başladı. Deliriyorum sandım. Uçak, otobüs, gemi gibi kontrolün başkasında olduğu, kapıyı açıp çıkamayacağım araçlara binemiyordum. Defalarca hastaneye kalp krizi geçiriyorum diye gittim. Gerçekten tansiyonumu ölçtüklerinde 17-18 çıkıyordu, kalbim 170 kadar atıyordu. Nedeni bulunamıyor, “bir şeyiniz yok” deniyor ama ben büyük acı çekiyorum. Bir kriz sırasında dünyadan o kadar kopmuşum ki, üç gün yemek yemedim, uyumadım. Hastane acillerinde bizim gibi hastalara yardım edecek hiçbir birim yok. “Ölmezsin ölmezsin” diye dalga geçti oradaki hademe. İmkanım olsa varımı yoğumu satardım kurtulmak için. Şimdi çok iyiyim. Dernekte yol gösterdiler. Psikiyatrist, psikolog, hasta destekleriyle, baş etmeyi başardım. Artık dernekte gönüllü çalışıp, hastalara yardımcı olmaya çalışıyorum.

VAKA 2:
Eşim ve çocuklarım bile şımarıklık gibi gördü


P. E. (40 yaşında-kadın): Benim panik atak hikayemde hastane acilleri yok. Ama kontrolün bende olmadığı hiçbir ortamda bulunmak istemiyordum. Köprü girişleri, uzun süren her türlü yolculuk, uzun tüneller kabusumdu. Boğaz Köprüsü’nün üstünde büyük bir atak geçirmiştim. Çok şiddetli baş dönmesi, mide bulantısı, baygınlık hissi... İzmir-Aydın arasındaki tüneli geçeceğim diye tatile gitmekten bile çekinirdim. Oradan geçeceğiz diye günlerce uyuyamazdım. Etrafımdakiler yaşadıklarımı algılamakta, anlamakta zorluk çekiyordu. Eşim, sorunun üstüne gidelim, örneğin tünelden geçelim diyordu. Ama tünelden çıktığımızda ben ölmek üzere oluyordum. Tepkilerim şımarıklık gibi görülüyor, çocuklarım bile benimle dalga geçiyordu. Buna bağlı uçağa binme korkum vardı. Yıllarca binemedim. Tedaviyle üstesinden gelmeyi başardım.

3 ADIMDA PANİK ATAK DÖNGÜSÜ

* İlk panik nöbetinden sonra, bununla ilgili aşırı zihinsel meşguliyet ve nöbetin tekrar edebileceğine dair endişeler gelişiyor. Beklenti endişesi denen bu aşamayla birlikte sorun belirginleşiyor.
* Bundan sonraki aşama çoğu hasta için ‘kaçınma’. Yani kişi, nöbet geçirebileceğini düşündüğü ortam ve durumlardan uzak kalmaya ve strateji geliştirmeye başlıyor. Örneğin kalp krizi geçirebileceğini düşünüp spor yapmaktan kaçınıyor.
* Bir süre sonra bu kaçınmaların bazıları fobiye dönüşüp, hastalığın sorun yaratan bir parçası haline gelebiliyor. Bu noktaya gelindiğinde, rahatsızlık kişinin yaşam alanını sinsice daraltmaya başlıyor.

EKONOMİK DURUMU UYGUN OLMAYAN HASTALARA DESTEK

Pandost’ta, ekonomik durumu iyi olmayan hastalara ücretsiz tedavi de sağlanıyor. İstanbul Ataköy’de veriyorlar. Pazartesi, çarşamba ve cumartesi günleri tedavi danışmalığı hizmeti veriliyor. Haftanın 7 günü 24 saat (212) 560 70 83 numaralı telefonla ulaşılabilir. Ücretsiz eğitim ve bilgilendirme seminerleri yapılıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!