Güncelleme Tarihi:
Her işiyle şaşırtan sanatçı Nezaket Ekici’nin Mısır Apartmanı’nın dördüncü katında yer alan PiArtworks’deki sergisinin adı ‘Imagine: Yemek üzerine seçilmiş işler 2002-2012’. “Yeni bir sergi açmaya birkaç ay önce küratör Derya Yücel, beni Berlin’de ziyarete geldiğinde karar verdik” diyor Ekici, “Ama sadece yeni işleri koymak sıkıcı olacağından konsept bir şey yapmak istedim. Bu arada son yıllarda çok yemek performansı yaptığımı fark ettim.” Bunun üzerine Ekici’nin 2002-2012 yılları arasındaki yemek performanslarından bir seçki toparlandı. Sergide toplam sekiz performans var. Ancak klasik bir natürmort bekleyenler hayalkırıklığına uğrayabilir. Zira, her zaman şaşırtıcı performanslara imza atan Nezaket Ekici’nin bu sergisinde de birbirinden çılgın işler var.
Her performansta ayrı bir mesaj dikkat çekiyor. Kiminde kadın-erkek eşitliğine, kiminde sanat tarihi ve kültüre vurgu yapıyor: “Serginin başlığı ‘Imagine’ yani hayal etmek. Herkesi, malzemenin yani yiyeceklerin estetiğiyle neler yapılabileceğini hayal etmeye davet ediyorum. Yemek, sadece yemek için değildir. Ritüelleri var. Bir yanda yaşamı bir yanda küflenmeyle tükenmeyi sembolize ediyor. Sanat tarihine bakınca da yemek hep model olarak kullanılmış. Ben de yemekle fikirleri anlatıyorum.”
11 SAAT ARALIKSIZ SAKIZ ÇİĞNEDİ
Galeriye girer girmez Ekici’nin bir podyumda, kendisini izleyen bir kalabalık önünde 180 dakika boyunca hiç durmadan üzüm yediği performans karşılıyor bizi. Hemen karşısında üzerinde sakızın çok moda olduğu 1950’lerden kalma bir kostümle, çılgınca sakız çiğniyor. Ve bunları cama yapıştırarak bir Amerikan bayrağı oluşturuyor. Ekinci, “Emekle bir ulus üretiyorum” diye açıklıyor performansı. Bunun için tam 11 saat hiç durmadan sakız çiğnemek zorunda kalmış. Vücuduna giren aşırı şeker nedeniyle oldukça zorlanmış.
Sergideki en hoş performanslardan bir diğeri de denizde piknik yaptığı video. Yemyeşil bir deniz üzerine kurulan sofrada Ekici afiyetle yemek yiyor şarap içiyor. Ama “Ne kadar keyifli” dediğimde Ekici beni hemen düzeltiyor: “O kadar da keyifli değil aslında! İsrailli bir sanatçıyla ortak eserimizdi. Mekanla çalıştık. Dünyanın en derin noktası Ölüdeniz’deydik. Müthiş bir tuz yoğunluğu vardı. Adeta zehir gibiydi. Sofradaki salatalığı tuzlamak veya bardakları yıkamak için suya batırıyorduk. Keyifli görünüyor ama aslında orada bir çile var. Üç saat boyunca suyun içindeydik ve neredeyse kusuyorduk. Hem güneş hem de su yakıyordu.”
İŞİN SIRRI DÜNYAYI GEZMEKTE
Peki, tüm bu çılgın fikirleri nasıl üretiyor? Nelerden ilham alıyor? Ekici, “O kadar da çılgın değiller!” diye söze başladıktan sonra sırrını veriyor: “Dünyayı gezmek gerekiyor. Çeşitli kültürlere gitmeli, dinlerine, fikir ve yemeklerine bakmalısınız. Her yerden ilham alıp işler üretmelisiniz. Mesela sakızla yaptığım performans sakız ve gazete satan bir dükkanda rastgele aklıma geldi. Bazen de zorlamamak gerek. Aylarca hiç fikir üretemediğim de oluyor. Sonra basit bir şeyden etkilenebiliyorum. Fikirlere açık olmalı ve yapmalısınız. Sanatçının normal insandan farkı, fikri sadece düşünmeyip ayrıca onu üretmesi.”
180 dakika hiç durmadan üzüm yediği performans fikriyse zorlu bir süreç sonunda ortaya çıkmış: “Bir atölye çalışması yaptık; tümüyle konsantre olup sergiye fikir üretmek için beş gün boyunca hiç yemek yemeyip hiç konuşmadık. İlk gün zor gelmedi ama üçüncü günden sonra felaketti. Sürekli yemek hayal ediyorsunuz. O arada aklıma İspanya’daki bir ritüel geldi. Yılbaşından önce son 12 saniyede ağızlarına 12 üzüm atıp bir dilek diliyorlar. Ben de üç saatte 180 dilek diledim.”
Domuz değil domuzeti
Çocukluğumdan beri gelenek olarak domuz eti yemiyorum. Hep ‘yasak’, ‘kötü’ diye tanıtıldı domuz. Buna rağmen 2004’te ilk defa domuzla bir iş ürettim ve “Bu hayvan neden bu kadar kötü?” sorusunu sordum. Ben İslam elbisesi içindeydim. O benden ben ondan korkuyorduk başta. Sonra arkadaş olduk. O eserin adı ‘Domuzeti değil domuz’ idi. Bu sefer de tam tersini yaptım. Hayvanın dışını daha önce görmüştüm ama içini görmemiştim. Kasapta kesilmiş bütün bir domuzu aldım. Elimde eldiven vardı. Gözlerim de kapalıydı. Domuzu yemiyor ama kokluyordum. Benim için çok yoğun bir deneyimdi.