Güncelleme Tarihi:
Fonunda Cihangir olan oyunun başrolünde Özge Özberk ve Bülent Seyran var. Yönetmen ve oyuncularla Cihangir aşklarını konuştuk.
İlk aşklarımdan birini Cihangir’de yaşadım
NEDİM SABAN
Yeni evli bir çift. Biri sanatçı ruhlu, diğeri avukat. Paraları yok, kısıtlı imkânları var ama aşklarının her geçen gün daha çok filizleneceğini düşünüyorlar. Bunun için de bana Cihangir’i seçmeleri uygun geldi. Neil Simon, oyunu 50 yıl önce yazmış. O zaman da arka planda New York varmış ve New York çok romantik görünen ama biraz yaşanıldığı zaman aşkı çabuk eskiten bir yermiş. Cihangir, bu anlamda hikâyeye çok güzel oturdu. Bir de Cihangir’in olmazsa olmaz esprileri var. Dik yokuşlar, evden ancak çok dikkatli bakarsanız görülen manzara, sokaktan insan manzaraları, gerçek sanatçılar ve onlara özenen bozuntular, bir Türk kahvesi içecek mekân bulamamak, Sinan Çetin filan...
Ben de 1982’de ilk aşklarımdan birini Cihangir’de yaşamıştım. Hem de Tünel’de Doğan Apartmanı’nda başladı, Cihangir’de devam etti. Biraz platonikti, aslında sonradan fark ettim ki, o insan kadar, semtin kenarda köşede kalmışlığına da âşık olmuşum. Geçen yıl tam 30 sene sonra, o arkadaş grubundan bir kız arkadaşımla Cihangir’de buluştuk ve şansa o bodrum katına gittik. Mobilyalar bile değişmemişti. Her şey değişmiş, biz değişmişiz, aşka bakışımız değişmiş, semt değişmiş ama o evde iki sandalye zamana direnmiş. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Demek ki ağlamayıp bilinçaltına atmışım ve bu öykü çıkmış.
AŞKIN İNCE DOKUSUNA YER YOK
Cihangir bence eskiden daha romantik bir semtti. Her sokağın bir dokusu vardı. Ama gel gör ki, yan yana kafe açmak, birbirinden kopyalanan mekânlar romantizme çok da yardım etmedi. Salzburg’da, Viyana’da, Paris’te bir kafenin 300 yıllık tarihi var. O dokuya sen de bir duygu ekliyor, bir aşk bırakıyorsun. Bizde Anadolu’da böyle kahvehaneler, köy kahveleri, çınar ağacının altında konuşlanan mekânlar filan var. Artık İstanbul’da kalmadı gibi bir şey. Romantik bir semt olması için ekmek içi kaşar/salam satan bakkalların, en romantik filmleri kiralayan DVD dükkânlarının, kitapçıların filan olması gerekiyor. Herhalde kiralar o kadar yüksek ki, aşkın ince dokusuna yer yok. Bir de sokaktaki masalara kıydılar, insanların beraber eğlenme kültürünü de yok ettiler. Yan yana kafelerde oturamayan insanlar, aşkın değil, sadece çağdaş bir şehir dokusunun özlemini gösteriyor. Cihangir eskiden aşkın sokak aralarında yaşandığı, aşk için yokuşların tırmanıldığı bir yerdi, şimdi fast food ilişkilerin yeri oldu. Eskiden aşkın son durağıydı, şimdilerde birkaç durak arasında mola verilen bir yer haline geldi.
“Ben, en iyi aşkların giyinikken yaşandığına inanırım. Aşk hayal edebilmek ve dokunabilmektir, dokunmayı bilmektir, dokunamayınca, dokunamadığın bedeni hayal edebilmektir. Oyunun orijinal adı, -ki Hollywood’da çok sevilen bir film de oldu- Parkta Çıplak Ayak. Aşk için parkta çıplak ayak koşmaya değer mi bilmem ama en azından karşındakini çıplak hayal etmeye değer.”
Cihangir aşkları özgürdür
BÜLENT SEYRAN
Canlandırdığım Mutlu Çatık, bir avukat. Hem aldığı eğitim hem de mesleğini icra ederken yapmak zorunda olduğu tutum ve tavır gereği, hiçbir zaman kontrolünü ve çizgisini kaybetmemiş biri. Kendisi dahil herkesin gerçekçi olmasını istiyor. Eşiyle yalnız kalabilse belki romantik de olacak ama daha ilk günden evlerine gelen davetsiz misafirler, ofisini yeni açmış olması ve ilk davasına hazırlanması bunu mümkün kılmıyor. Hikâye Cihangir’de geçiyor, orası sevdiğim bir semt. Yıllardır oralarda zaman geçiririm. Son zamanlarda pek uğrayamıyorum ama dokusu, havası, beni dinlendiriyor. Cihangir aşklarıyla ilgili fikir sahibi değilim ama Cihangir’de birbirine âşık çok arkadaşım var. Cihangir âşıkları özgürler diyebilirim. Bence konu aşksa semt teferruattır.
Oyun pazar günleri 15.30 ve 19.00’da Profilo Kültür Merkezi’nde izlenebilir. (212) 216 92 47
Aşk yoğun bir coşkudur
ÖZGE ÖZBERK
Canlandırdığım Meltem Çatık karakteri okuldan yeni mezun olmuş bir ressam. Pozitif düşünen, özgürlüğüne düşkün, hareketli bir kadın. Gözü hiçbir şeyi görmeyen tutkulu bir âşık. Âşık olduğu adamla olan zıtlıklarını bile olumlu hale getirebilen bir enerjiye sahip. Cihangir’le aramın çok iyi olduğunu söyleyemem. Yaklaşık 10 yıl önce Taksim’de tinercilerin saldırısına uğramıştım. O gün bugündür Taksim’e ve Cihangir’e işim düşmediği zamanlarda pek gitmem. Dolayısıyla Cihangir yaşamı ve kültürüyle pek ilgili ve bilgili değilim. Ama aşkları semtlere göre ayırmak bana çok doğru gelmiyor. Açıkçası ‘Cihangir aşkları’ ya da ‘Cihangir âşıkları’nın ne demek olduğu ile ilgili hiçbir fikrim yok. Sonuçta aşk aşktır ve yer, mekân, zaman gözetmeksizin iki kişinin birbirine karşı hissettiği yoğun coşkudur. Dolayısıyla bu bir adada da olabilir, bizim oyunumuzda olduğu gibi doğalgaz sobası yanmayan, çatısı akan, tek odalı bir evde de olabilir. Önemli olan kalplerin bir olması.