Reyan TUVİ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2004 00:20
’Geceleri uyuyamıyorum, aklım hep burada. İki kilometre yürür, her şeyin yolunda olduğunu görünce tekrar eve dönerim. Bu mabedin içine girdim mi, kuş gibi olurum. 32 yıl oldu. Babamdan kaldılar bana. Sevgiyle bağlandım bu taşlara...
Bir zamanlar dünyanın en önemli üç kehanet merkezinden biri olan Klaros’ta, paydos eden kazı ekibinin ardından, yine devasa kalıntıların arasında, tek başına kalan bekçi İsmail Çelik’i dinliyorum. Anadolu’da, koruduğu antik kentleri sahiplenen birçok bekçiye rastladım. Çoğu, bu sessiz taşların bir ruhu olduğuna inanıyordu. İsmail Çelik de heyecanı ve söyledikleriyle, aklımda kalacak. ‘’Bazıları gelir, öyle bakarlar. Taş taşa benzer derler. Sizin gibi gerçekten ilgilenen birilerine rastlayınca, mutlu oluyorum. Bakmayın harabe dediklerine, ben burasının yaşadığını biliyorum.’’
Klaros’ta, tek tük turist gezerken, Teos’taysa başka türlü bir hareketlilik vardı. Seferihisar’dan gelen bir grup asker, Teos’u geziyordu. Bekçi İbrahim Bey’in söylediğine göre, sporda başarılı olanlara, ödül olarak bu tür geziler düzenleniyormuş. ‘’Stres atmak için geliyorlar’’ diyor İbrahim Bey, sonra da otobüse doluşup oradan uzaklaşan arkadaşlarından farklı olarak, güneşin altında bitap düşmüş bir başka grup askeri göstererek konuşuyo: ‘’Onlar da çalıları temizleyerek katkıda bulunuyorlar. Kentin büyük bir bölümü toprak altında.’’ Oturduğumuz çardağın altında, İbrahim Bey önüme Teos hakkında Fransızca bir kitabın fotokopisini koyuyor. Sessizce okuyorum. İbrahim Bey kulağıma eğilerek, ‘’N’olur, ilginç taraflarını bana da söyler misiniz, ziyaretçilere anlatmak istiyorum’’ diyor ve yabancı dil bilmediğine hayıflanıyor.
Karaburun’un turist dolu plajlarından uzakta, denizden içeride, yamaçlara kurulu köyler var. Bu köylerde, çoğu terk edilmiş eski taş evler, yağhaneler ve camiler, bu yarımadanın bir başka yüzü. Karaburun’dan Yeniliman’a doğru giderken, önce Almanlar’ın restore ettirdikleri evlerin bulunduğu, Bozköy ve Tepeboz geliyor. Dokuz kilometre mesafedeki Yeniliman, Karadeniz’deki avlanma yasağı yüzünden, burada balığa çıkan teknelerle dolu. Balıkçılar, Samsun, Trabzon, Kefken ve Şile’den geliyor, dönünceye dek teknelerinde yaşıyorlar. Duvarında deniz kızı resminin bulunduğu liman kahvesi, balıkçıların uğrak yeri. Yeniliman’a üç kilometre uzakta, bir zamanlar Rumlar’la Türkler’in birlikte yaşadığı köylerden biri, Haseki var. Bu köyün, 19. yüzyılın sonlarında, adalardan getirilen Rum nüfusu, 1923’teki mübadelenin ardından, Yunanistan’a dönmek zorunda kalmıştı. Yerli nüfus da zaman içinde kente göç etti. Köye girer girmez, sapsarı bir cami göze çarpıyor. Alaattin Amca, dut ağacına yaslanan evinde karpuz çekirdeği ve domates kurutuyor. Hemen evinin yanında, bugün ahır olarak kullanılan eski bir yağhane var. Biraz daha ileride, eskiden dutluk olan ve koza pazarı borsasının yer aldığı Sarpıncık köyünün kahvesinde iki yaşlı oturuyor. Bir tepenin üzerine kurulmuş, sanki denize düşüyormuşçasına duran Sazak köyünün taş evleri, tamamıyla terk edilmiş. Bu köylerin arasında, Küçükbahçe diye bir köy var ki; Agro Turizm burada hayat buldu.
TARIMA DAYALI TURİZM
Emekli öğretmen Zehra Ömerler’in evinde, Küçükbahçeli genç kadınlar, karanfillerin arasına boncuk dizip kolye yapıyorlardı. Eskiden güzel kokusu için gelin olacak kızlara dizilirmiş. Bugünse bu, kadınların yeni üye oldukları kooperatifin amacına ulaşmasında küçük bir adım. Agro Turizm Kooperatif Başkanı Zehra Hanım bilgi veriyor; ‘’Agro Turizm, kırsal ve tarımsal bir ortamda, tarıma dayalı, modern ancak bir o kadar da geleneksel, alternatif bir turizm şekli. Amacımız, turistleri, çiftliklerde, ev pansiyonlarında ağırlayarak, doğayla içiçe olabilmelerini sağlamak ve özledikleri etkinlikleri onlara yaşatmak. Ekmek pişirmek, reçel yapmak, el işi öğrenmek, ata binmek, ormanda gezinmek gibi... Yerel el sanat ve zanaatların yok olmasını engellemek, geleneklerin devam etmesini sağlamak ve ekonomik şartları iyileştirerek, gençleri köylerimizde tutabilmek istiyoruz. Bu proje için, Küçükbahçe’den başka, Sarpıncık ve Parlak da uygun bulundu. Bu köylerin ortak özelliği, otantik yaşamlarını hálá sürdürmeleri, yemeklerde, giyimde ve el işlerinde, geleneksel ve folklorik özelliklerini koruyor olmaları.’’
Kooperatifin 18 üyesi de kadın. Bir buçuk yılın sonunda, kadınlar, aldıkları sorumluluğun ve geçirdikleri değişimin artık farkındalar. El işlerinde becerikli olan Ayla hanım, 60 yaşında ve bu projeyle birlikte, kendine güvenmeye başladığını söylüyor. 32 yaşında, yalnız yaşayan Halime ise bir ev Hanımından çok bir girişimci olduğunu hissediyor. Bu proje için bahçesinde ve tarlasında çalıştığı gibi, geceyarısına kadar da mutfağında reçel ve erişte yapıyor. Projenin ilk toplantısına merak içinde gitmiş, şimdi de evinin bir odasında turist ağırlamayı dört gözle bekliyor. Yunanistan’daki örnek kooperatifi görmek ve eğitim almak için, ilk kez yurtdışına çıkan üyelerden biri olan Senem’in izlenimleriyse şöyle: ‘’Bugün bizim kurduğumuz kooperatif, orada 22 yıl önce kurulmuş. Onlar da sıfırdan başlamışlar. Örnek almak için gittik ve kendimizden çok şey bulduk. Bizim yaşantımız, ne köy ne şehir. Bugün bir kına gecesi yapılıyor, diskotek gibi, sabaha kadar tepiniliyor. Oysa, sahiplenmemiz gereken, ne güzel geleneklerimiz vardı... ’’
Midilli ve Karaburun’un köyleri kardeş oldu
Winpeace (Türkiye Yunanistan Kadın Barış Girişimi) Agro Turizm Projesi’nin esas amacı, Yunanistan ve Türkiye kadınlarının, deneyimlerini paylaşarak ve beraber çalışarak, birbirlerini anlamalarını güçlendirmek ve iki ülke arasındaki barışa katkıda bulunmak. Hedef, kırsal kesim kadınlarına agro turizm eğitimi vermek. Bu çalışma için, Midilli Adası’ndaki Petra Kadın Kooperatifi ile Karaburun’un köyleri, kardeş köy seçildiler. Kadınların, ekonomik özgürlüklerini kazanmalarının yanısıra, insan ilişkileri, turist ağırlanması, yerel ürünlerin hazırlanması ve paketlenmesi, hijyen, yasal ve finansal temel bilgilendirme üzerine eğitilmeleri de projenin hedefleri arasında. Küçükbahçe’deki köy evlerinde pansiyonculuk yavaş yavaş başladı. Kanaviçe ve dantellerle süslü, eski sandıklı ve mangallı odalar hazırlanıyor. Turistler için aktiviteler planlanıyor. El işleri öğrenmek, tarımsal etkinliklerde bulunmak, civardaki küçük koylara düzenlenen tekne turlarına katılmak, terk edilmiş Sazak köyüne ya da köylerden denize yürüyüş yapmak... Kooperatif üyesi kadınlar tarafından üretilen reçel, erişte ve tarhana gibi köy ürünleri, Karaburun’da Number One Restaurant, Astoria Otel ve Ergin Pansiyon’da satılıyor. Dağlardan toplanan ot ve çiçeklerden yapılan reçellerin, enginardan karabaş otuna kadar birçok çeşidi var. Küçükbahçe’ye gelenler, kooperatif başkanı Zehra Ömerler’in evinin bahçesinde reçelleri tadabilir ve el işleri sergisini gezebilirler. Küçükbahçe, Karaburun, 0232 734 01 98, 0537 632 23 39
BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIM
Nergis zamanı Karaburun’da olmak
Sığacık Kalesi’nin içinde dolaşmak
Agro Turizm Projesi’ndeki, köy pansiyonlarında kalmak
Klaros’ta ilerleyen kazıları ve iyi durumdaki kalıntıları görmek
Karaburun’un üzüm, zeytin ve enginarını tatmak
Küçükbahçe’den Çeşme- Ildırı’ya manzaralı bir yolculuk yapmak
Sığacık Ekmeksiz Plajı’nda yüzmek
Karaburun Yeniliman’daki balıkçı kahvesinde oturmak
Mordoğan’daki Ayıbalığı kayalıkları boyunca yürümek