Güncelleme Tarihi:
Görüş saatini bekleyen kalabalığın arasından geçip cezaevi isminin yazılı olduğu o soğuk tabelanın altından içeriye giriyoruz. Cezaevi Müdürü Ergün Dinç’in bizi beklediği bahçedeki kameriyedeyiz. Buraya gözünüz kapalı getirilseniz cezaevinin bahçesinde olduğunuzu anlatmaya bin şahit ister. Ağaçlarla çevrili kameriye, ördeklerin ve hayli büyük balıkların yüzdüğü bir derenin üzerinde. Mesleğinde 18 yılını dolduran Ergün Dinç, Antalya Kepez’e 1983’te kurulmuş cezaevinde yapılanları anlata anlata bitiremiyor:
“Antalya Genç İşadamları Derneği’nin de katkılarıyla cezaevini bugünkü haline getirdik. Birer dönümlük iki seramız var. Genelde domates, mevsimine göre kuru soğan, patlıcan, marul, dolmalık biber ne olursa ekmeye çalışıyoruz. Her şey organik.”
HERŞEY MAKETLE BAŞLADI
Gözümüz hayvan barınaklarının arkasında yükselen ve bu cezaeviyle tanışmamıza vesile olan tekneye kayıyor. “Tekne merakınız nasıl başladı” sorumuza verdiği yanıt cezaevi müdürünün kişiliğini ortaya koyuyor:
“Sık sık balığa çıkarım. Stresimi böyle atıyorum. Benim bu hobimi öğrenen bir mahkûmumuz ki kendisi kaptan ve birkaç teknesi var, bir gün bana bir tekne maketi yapmış. Tüm detayları düşünülmüş çok güzel bir maket. Onu satın aldım. Sonra ‘Bunun gerçeğini de yapalım’ dedi. Aklımıza yattı ama malzeme yok. Masrafları tarafımdan karşılanmak üzere bir tekne yapımı için işyurduna bir dilekçe verdim. Onay çıktı. Cemal Kaptan tek başına çalışmaya başladı.”
Teknenin yapıldığı mekana gidiyoruz. Bir tarafta boyalar, tahtalar, bir tarafta alet edevat, tam bir atölye. 14 metrelik yat ve içindekiler, iki katı kadar uzunlukta bir tenteyle korunuyor. Üzerinde, tesadüfen hepsi Antalyalı dört mahkûm çalışıyor. Her halinden Karadenizli olduğu belli olan bermuda şortlu Cemal Kaptan, cezaevi müdürünün bıraktığı yerden devam ediyor:
“Maketlerle uğraşmaktan sıkılınca müdürüme ‘Küçük bir tekne yapalım’ dedim. ‘Arabamın peşine takıp götürebileceğim tekne olsun o zaman’ dedi. İskeleti ortaya çıkınca şaşırdı. ‘Büyük olmuş’ dedi. ‘Siz, bir yere gittiğimde arabayı da içine koyup gezdirebileceğim tekne olsun demediniz mi’ diye takıldım. Gülüştük. Bizde küçük tekne 8-9 metredir. Bir arkadaş dahil oldu çalışmaya. Sonra bir başkası. Kimi pimapenci, kimi mobilyacı, işin meraklıları. Tahliye olup gidenlerle birlikte 20 kişiyi buldu bu işe katkı sağlayanların sayısı. Günde ortalama sekiz saat çalışarak dört ayda tamamladık ve geçen yıl denize bıraktık ilk tekneyi. Bu, elimizdeki ikinci teknemiz. Buna da ocak ayı sonu gibi başladık. Bayramdan sonra denize indirip çizgileri kontrol edeceğiz. Nisan ayında da teslim edeceğiz.”
“Bizim tekneyi limana çekince büyük ilgi oldu” diye devam ediyor cezaevi müdürü. Antalya Genç İşadamları Derneği üyesi Hakan Katı’nın teknede gözü kalınca ilk sipariş geliyor. Üç işadamının da sırada beklediğini belirten Müdür Dinç, işin mahkuma getirisini de şöyle özetliyor:
“Amacımız hem mahkûmları motive ederek işe yaradıklarını göstermek hem de kollarına bilezik takarak cezaevinden çıktıklarında gelir getirici bir işe girmelerine kolaylık sağlamak. Özünde, onları topluma kazandırmak. “
TEKNE YAPTIRMAK İSTİYORSANIZ
Cezaevi müdürü Ergün Dinç, kızının ismini verdiği teknesi İlayda’yı Antalya Kaleiçi Yat Limanı’nda tutuyor. Tekne sahibi olunca kaptanlık brövesi de alan Dinç, tekne sipariş prosedürünüyse şöyle anlatıyor:
“Tekne yaptırmak isteyenler cezaevi işyurduna dilekçe veriyor. Onay çıkınca teknenin büyüklüğüne göre 5-10 bin lira arasında kapora bırakıyorlar. Sonra da malzemelerini alıp cezaevine teslim ediyorlar. Tüm işçilik mahkûmlarımıza ait. Mahkûmlarımız sigortalı. Cüzi bir ücret de alıyorlar. Yılda bir, döner sermaye kâr payından da prim alıyorlar. Tekne imalatı dışında limanda bakım ve onarım da yapılıyor.”
HER CEZAEVİNİN BRANŞI VAR
Cezaevlerini sık sık gezdiğini söyleyen cezaevi müdürü Ergün Dinç, mahkumları hapisten sonraki yaşama hazırlayan açık cezaevlerinde ayrı ayrı branşlar olduğunu belirtiyor: “Mesela Kütahya Cezaevi porselen, Uşak deri, Ankara Ayaş Cezaevleri ayakkabı ve çanta, Sinop memur ve askeri elbiseler üzerine çalışır. Edirne’de kokulu sabun yapılır.”
TEKNENİN ADI FREEDOM
Cezaevi Müdürü, sipariş yatın yanında duran küçük tekneyi, “Bu da cezaevinin balıkçı teknesi” diye tanıtıyor. O da bitmek üzere. Mahkûmlar iki tekneyi birlikte yapıyorlar. Peki adını ne koyacaksınız sorusuyla birlikte Türkiye’nin en ünlü cezaevleri Metris ya da Hasdal isimlerini hatırlatıyoruz. Cezaevi Müdürü, “Antalya ile ilgili bir şey mi olsa” derken, bir yıldan geriye gün saymaya başlayan kaptan atılıyor: “Adı Freedom (Özgürlük) olsun.”