Güncelleme Tarihi:
Hayırlı olsun Cem Bey. “İzmir Çetesi”ne bir avukat gerekiyordu, o da siz oldunuz...
* Evet, diziye avukat rolünde giriyorum. Bu avukatın dört çocuğu var. Karısı tarafından terk edilmiş. Evliliği, adamın karakteri yüzünden bitmiş. İzmir Çetesi’nin yolu bir şekilde mahkemeye düşecekti zaten, kendileri gibi bir avukat buluyorlar!
Dizide yalnızca avukat olarak mı izleyeceğiz sizi?
*Çocuklarımla da göreceksiniz beni, parasızlığımla da. Çekimlere geçen hafta sonu başladık. Cemal Baba (Kadir İnanır) ile çetenin diğer üyeleri arasında bir jenerasyon eksikti, ben de o açığı kapattım. Onlar bana abi diyor, ben Cemal Baba’ya.
İZMİR ÇETESİ ARADAN SIYRILDI
Daha önce herhangi bir projede Kadir İnanır’la birlikte oynamış mıydınız?
* Kadir Abi’yle çok iyidir ilişkimiz. Birbirimizi sever, sayarız. İlk kez bu dizide birlikte oynayacağız. Geçen telefonda konuştuğumuzda “Burada havalar güzel ama sen gelince daha güzel olacak” dedi.
Dizi dışında herhangi bir projeniz olacak mı?
* Aslında başka bir proje yapacaktım ama insanlarda bir dizi beklentisi oluştu. Pastel Film’le konuşurken, “İzmir Çetesi” bir anda aradan sıyrıldı. Kendiliğinden ortaya çıktı. Öyle olunca da diğer projeyi erteledik. Bütün yaz “İzmir Çetesi”ne devam edeceğim.
ÇEKİM ARALARINDA VAN’A GİDECEĞİM
TEGV’in “Okuyorum Oynuyorum” etkinliği kapsamında Van’daki çocuklara drama dersleri veriyorsunuz. Neden Van’ı seçtiniz?
*Çocuklara bir faydam dokunacaksa, en uzak noktayı seçeyim dedim. Uçakla iki saat sürüyor gitmek. Şimdiye kadar dört kez gittim. Dizi çekimlerinden arta kalan zamanlarda da gideceğim. Sonra onlar, İstanbul’da Uluslararası Çocuk Hakları ilkelerini anlatan skeçlerini oynayacak.
Çocuklar bu konuda yetenekli mi?
* Yetenekliler, zekiler ve aydınlıklar. Buradan göründüğü gibi değil oralar...
ÖNEMLİ OYUNCULAR EKİBE ZIRT DİYE GİRER
10 yıl aradan sonra Şehir Tiyatroları’na geri döndünüz. Açıkçası ben artık sizin oyunculuğa diziler yerine tiyatroda devam edeceğinizi düşünüyordum...
* Zamanın ne getireceği belli olmuyor. Tam çok güzel bir programa başlayacaktım, tiyatrodan arkadaşlar çağırdı. “Uzun yıllardır tiyatroda oynamıyorsun, hadi gel” dediler. Yoksa spor magazin programı yapacaktım. “Alevli Günler”in provalarına başladım, oyun başarılı oyunca çok oynadık. Zaman kalmayınca da sadece tiyatro yapalım dedik. Şehir Tiyatroları benim eski kurumum, “Hazır tiyatro yapıyorsun, gel bari burada da oyna” dediler, kabul ettim. “Doğum Günü Partisi”ni de sahneledik. “Artık dizi yapmalıyım” derken de “İzmir Çetesi” geldi. Tek bakındığım diziydi açıkçası. “İzmir Çetesi” tam benim dalga boyuma göre bir iş.
Diziye 14’üncü bölümde giriyorsunuz. Ekibe bu kadar geç dahil olmanız sıkıntı yaratmayacak mı?
* Bu, dünyada da bir trend. Diziler devam ederken önemli oyuncular zırt diye girer ekibe. Amerika’da da bunun örneklerini görüyoruz. İşlere ivme kazandıran zekice bir hareket olarak görüyorum bu tavrı.
ESKİ MODEL GÖRÜNSEM DE JİLET GİBİ ARABAYIM
Hande Ataizi’yle birlikte rol aldığınız “Ruhsar”, 1997 yapımıydı. Aradan bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen hâlâ onun gibi bir dizi bekleniyor sizden, değil mi? O dizinin etkileri hâlâ sürüyor...
* Sürmez mi? Bunu en iyi turnelerde anlıyorum. Biri geliyor yanıma mesela, “Çocukken, yemek yerken sizi izlerdim, annemlere kanal değiştirtmezdim” diyor. O zamanki çocuklar kocaman adam olmuşlar! Şimdilerin 25-26 yaşındakileri, “Ruhsar”ı izlemiş sadık bir kitle. İnsanların hayatına sızmışız ne güzel. “İzmir Çetesi” ile dönmek de benim için ayrı bir önem taşıyor. Onlar bekliyorlardı, izledikleri dizilerden birine girmek çok mutluluk verici. Frene basmış haldeydim, eski model gibi görünse de jilet gibi araba şu an karşınızdaki!