Güncelleme Tarihi:
Ayşe Tolga, derin sırt dekolteli tulumuyla davetin en iddialı ve dikkat çekici isimlerinden oldu.
ZOR BİR AYRILIK KARARI
İclal Aydın, Seninle dergisi için eski dostu Ayşe Tolga’yı, Çekmeköy yakınlarında kızı Can Yael’le oturduğu evinde ziyaret etti; boşanma sonrası değişen hayatından kurduğu markaya ve hedeflerine her şeyi konuştu.
Cici, beyaz ahşap görünümlü evler ve ortancalarla kaplı bir siteye giriyoruz. Ekibin bir kısmı gelmiş, hazırlıklara başlanmış bile. Beyazın hakim olduğu provance tarzı bir dekorasyon söz konusu. Kendisi yapmış, yardım almamış.
“Something Gotta Give” filmini ve South Hampton’daki plaj evlerini çok severmiş, evini içini ferahlatan bu renklerle döşemiş. Ayşe, İstanbul’dan bu kadar uzak bir mekanı hem çekimlerine hem de kızının okuluna yakın diye seçmiş. Küçük bir bahçesi var ve insanın içini açıyor.
Bahçesinde sık zaman geçiriyormuş Ayşe. Bugünlerde sosyal medyadaki takipçilerine yaz öncesi bir incelme programı sunuyor. Düzenli olarak haftada üç gün spor yapıyor ve özel eğitmeniyle bahçede çalışıyor. Bu çalışmaları da bir diyet önerisiyle beraber takipçileriyle paylaşıyor. Instagram üzerinden hepsini görebilirsiniz.
Biz makyaj, saç hazırlığına girmişken kızlarımızdan, annelerimizden konuşuyoruz biraz. Çok geleneksel olmayan bir aile içinde büyümüş Ayşe. Babası bir halkla ilişkiler uzmanı, annesi bankacıymış.
1990’da başlayan televizyon yolculuğu onu 1994’de ilk büyük iç sorgulamaya götürmüş. Sektörün bu kadar geçici değerler üzerinde yükselmesi, öte yandan aile içinde yaşanan üzüntüler Ayşe’yi başka bir iç yolculuğa çıkarmış. “Ben kimim? Neden buradayım?” derken kendi köşelerini keşfetme yolculuğuna çıkmış. Sonunda “İnsan her şeyi kendi yapıyor. Ne istersen o geliyor başına” gerçeğini fark etmiş.
KURBAN ROLÜNE BÜRÜNMEDİM
Hangi yaşına dönmek isterdin diye sorduğumda “18... Çok güzel bir yaştı” diyor. O genç kızdan bugünün annesine geliyoruz sonra. Anne Ayşe... Nasıl biri oldu? Ayşe, “Her doğan bebekle birlikte bir anne ve bir baba da doğar” düşüncesine inanıyor. Birlikte büyüyorlar yani.
Sonra... Kızının babasıyla boşanmasını kırıp dökmeden gerçekleştirmiş. “Zor bir ayrılık kararı oldu tabii ki. Cancan’a çok iyi bir baba ve iyi bir insandır Marsel” diyor ve ekliyor: “Ayrılık sonrası kurban rolüne bürünmedim. Zaten sana kötü bir şey yapıldığı inancıyla yaşamak çok zordur. Ben öyle hissetmedim. Güzel bir dönem yaşadık, bir kızımız var ve bir karar aldık. Şimdi bu kararı uyguluyoruz, hepsi o...”
Eşiyle evlenmeden önce verdiği bir röportajı anımsatıyorum. Daha önce yaşadıklarından sonra bu beraberliğin onu nasıl tamamladığını anlattığı bir röportajdı. Şimdi yeniden birini sevebilir miydi peki? Özenli bir yanıt veriyor: “Cevabını bilmediğim sorular var. Bunlardan biri de bir daha evlenir miyim? Gerçekten bilmiyorum.”
Pişman değilim
Ayşe Tolga tam sekiz yıl oyunculuğa ara verdi. Kendi isteğiyle... “Bu kararından pişman mısın?” diye soruyorum. Cevabı net oluyor: “Hayır, hiç pişman değilim. Çünkü boş geçirmedim o sekiz yılı. Televizyonda programlar yaptım. Aromaterapi markam Aisha’yı oluşturdum. Sonra dünyayı dolaştım. Okullara gittim. Öğrendim. Kendi doğal terapi merkezimi kurdum. Şimdi büyüttüğüm markamı daha da yaygınlaştırmak için bir yatırımcı arıyorum.”
Şifacıyım ben
“Şifacıyım ben, bu yüzden bu görevimi iyi öğrenmeliyim” inancı ve kendisini daha iyi tanımak, aydınlanmak adına ilerlediği bu yol, Ayşe’yi aromaterapiye götürmüş. Öğrendikçe öğrenesi gelmiş. Masaj ve vücut terapileri, spa yöneticiliği üzerine dersler almış. Dünyanın dört bir tarafındaki fuarlara ve eğitimlere katılmış. Fizyonomi, anatomi, organik kimya, akapunktur, ilkyardım, Çin tıbbı eğitimlerinin hepsini almış. Ayşe, vızır vızır bir kadın. Arı gibi. Bir aromaterapi konferansları veriyor, bir sete koşuyor, bir yandan moda ve stil danışmanlığı yapıyor, bir yandan bütün bu işlerin yan sorumlulukları ile uğraşıyor.