Central St Martins yerine İstanbul Aydın Üniversitesi’nde okuduğum için mutluyum

Güncelleme Tarihi:

Central St Martins yerine İstanbul Aydın Üniversitesi’nde okuduğum için mutluyum
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2011 00:00

Hepi topu 90 doğumlu. Gencecik, pırıl pırıl, çok saf ve su gibi güzel. Liseden beri moda tasarım okuyor. Dikiş de dikiyor, kumaştan da anlıyor, çizim de yapıyor. Ekibiyle birlikte bir hafta gibi kısa zamanda 42 dans kıyafetini yoktan var edebildiğine, bunların her biri için en az üç farklı çizim yaptığına şahidim. Atölyede sabahladığı geceleri de, bazı yarışmacıların evine gidip prova yaptığı zamanları da, “Mutlaka içinize sinsin, kimse beğenmediği bir kıyafetle dans etmek zorunda kalmasın” diye tutturmalarını da adım gibi biliyorum. Yok Böyle Dans’da yarıştığım sekiz hafta boyunca sayesinde unutamayacağım dans kostümleri giydim. Yarışma sırasında herkes onu en az yarışmacılar kadar konuştu. Artık onu daha yakından tanıma zamanı

Hiç tanımadığın birine kendini nasıl anlatırsınız?
- Birbirini çok seven, çok düşkün bir ailenin dik başlı ve şımarık kızıyım. 12 yaşında bir erkek kardeşim, benden iki yaş büyük bir ablam var. Annem ev hanımı, babam özel bir şirkette muhasebe müdürü. Ablam Yetenek Sizsiniz programının kulis sunucusu. Ona da erkek kardeşime de taparım. İkisi de çok saf ve tatlıdır.

Tasarımla ile ne zaman nasıl tanıştınız?
- Cağaloğlu Anadolu Meslek Lisesi Moda Tasarım Bölümü mezunuyum. İstanbul Aydın Üniversitesi moda tasarım bölümünde ikinci sınıf öğrencisiyim. Yok Böyle Dans projesi yüzünden okulumu dondurmak zorunda kaldım. 10 yaşımdan beri elime kalem kağıt geçtiği her dakika bir elbise çizerim. Sırf modacı olmak istediğim için 15 yaşımda kısa bir süre modellik bile yaptım.

Nasıl yani?
- O zaman da biliyordum moda tasarımcısı olmak istediğimi. Ama yaşım çok küçük diye kimse beni ciddiye almıyordu. Ben de modellik yaparak kıyafetlere ve modacılara yakın olmak istedim. Bir hevesle modellik yarışmasına girdim. Orada da herkese amacımın model değil modacı olmak istediğimi söylemiştim. Cengiz Abazoğlu bile biliyor bunu... Podyumda yürümekten değil, kostüm provalarından keyif alıyordum. Saatlerce neyi nasıl diktiklerini inceliyordum.

Yok Böyle Dans’ın kostümlerini tasarlamaya nasıl başladınız?
- Bu yarışma projesini öğrendiğim günden itibaren farklı danslar için onlarca kostüm çizmeye başladım. Sonra çizimlerimi yapım ekibine gösterip, bu işe talip olduğumu söyledim. Sağolsunlar bana güvendiler ve işi verdiler.
/images/100/0x0/55eb26baf018fbb8f8ae9f46


Bir ekip kurdunuz değil mi?
- Tabii çocukluk ve okul arkadaşım Melis Ecem Güldüren başta olmak üzere sekiz kişilik bir ekibim var. En iyi kalıpçıları ve terzileri buldum. Çok profesyoneller. Çizdiğim kıyafeti nasıl çözümleyeceklerini bir kere anlatıyorum, istediğim gibi dikiyorlar.

Bir hafta gibi kısa sürede çok fazla kıyafet dikiyorsunuz... Rekor kaç?
- İlk hafta 42 kıyafet yaptık. O zamanlar erkeklerin kostümlerini de biz hazırlıyorduk. Daha sonra erkeklerle baş edemedim. Bir haftalık maraton bizimkisi. İtiraf etmek gerekirse her zaman yepyeni tasarım yapamıyorum. Çünkü bazen dansçı gelip, “Şuna benzeyen bir şey istiyorum” diyebiliyor. Bir videodan ya da bir fotoğraftan yola çıkabiliyoruz. Ama çoğunluk çizdiklerimi beğeniyordu. Her hafta ünlülerin her birine dört-beş çizim önerisiyle gidiyordum.

POPOSU GÖRÜNMESİN AMA HAREKET DE EDEBİLSİN

Kıyafetlerin ilk provasını kendi üstünde yaptığınız doğru mu?
- Doğru. Giyiyorum ve dans ediyorum. Kolumu kaldırıyorum, bacağımı açıyorum. Önemli olan bir yerlerinin görünmemesi ve hareket kabiliyetlerinin engellenmemesi. Dans kostümü abiye yapmaktan çok farklı. Çok teknik ve detaylı bir iş. İşin bir matematiği var. Dans hareketlerine göre göğüslerinin, poposunun açılmaması ama bacağından kalkması lazım. Ters duruyor ya da takla atıyorlar... Hepsini düşünüyorum...

Dans yarışması bitti, sonraki hedefleriniz neler?
- Basamakları beşer beşer çıktığımın farkındayım. Biraz durup soluklanmam lazım. Yazın atölyeme kapanıp, ilk koleksiyonumun üstünde çalışacağım. Hızlı çıktım, hızlı düşmek istemiyorum. Demet Akalın’a iki kıyafet yaptım. Bundan sonra benimle çalışmak istediğini söyledi. Ama önce okulumu bitireceğim. Acelem yok, daha 21 yaşındayım. Okul bittikten sonra Şeyma Subaşı ismini markalaştırmak, ufak bir yer açmak istiyorum. Gece kıyafetleri de olacak, gündüz kıyafetleri de... Gündüz için tasarlayacağım kıyafetlerde kendi zevkimi ve tarzımı yansıtacağım.

Nasıl bir tarzınız var?
- Arkadaşlarım beni biraz nostaljik bulur. İçimde bir Coco Chanel yaşatırım. Zarafet önemlidir. Ayakkabı ve çanta vazgeçilmezim. Siyah, minik ve dümdüz elbiselerden o kadar çok var ki bende. Altını topuklu bir ayakkabı ve kalın siyah çoraplarla tamamlamayı çok seviyorum. Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Tuana Büyükçınar, Cengiz Abazoğlu ve Dilek Hanif gibi tasarımcıları beğenirim.

Yaptığınız kostümlerle ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- Okuldaki hocalarım ve arkadaşlarım çok beğeniyor. Ama benim kendimi zayıf gördüğüm çok nokta var. Daha yemem gereken çok fırın ekmek olduğunun farkındayım. Ama itiraf etmeliyim ki Yok Böyle Dans projesi hızlandırılmış kurs oldu. Bir kıyafetin nasıl çözümleneceğini çok iyi öğrendim. Çizimi pratiğe dökmekte iyiyim artık. Moda tasarımcısı olmanın her şeyden önce yetenekle ilgili olduğunu düşünüyorum. Evet ben Lodra’da St. Martins’te değil İstanbul Aydın Üniversitesinde okuyorum. Ama inanın bunun kompleksini yaşamıyorum. Hatta Türk hocalar tarafından eğitildiğim için mutluyum, çünkü bu toprağın insanlarına kıyafet dikeceğim.

Kendinize güveniyorsunuz...
- Güvenmeden bu iş olmaz. Modacı olup çizemeyenler var. Ben çizebiliyorum çok şükür. Dikiş de dikebilirim, kalıp da çıkarabilirim. Meslek lisesi mezunu olmanın avantajları bunlar. Günün birinde diğer eksiklerimi de tamamlayacağıma eminim. Bugüne kadar her istediğimi yaptım ben. Çok fazla dua ederim. Ve çok şükür karşılığını alırım. Benim için hep en iyisi olur, çünkü herkes için en iyisini isterim. Annem, babam, ablam bana çok güveniyor. Onları üzmeyi asla istemiyorum.

ALLAH’A ŞÜKÜR HİÇ FRİKİK VERMEDİK

Yok Böyle Dans’ın kıyafetlerini seksi olduğu için eleştirenlere ne diyeceksin?
- Çok seksi olduklarını düşünmüyorum. Ama dans başlı başına seksi bir olay bence. Dekoltenin sınırlarını iyi tuttuk. Hiçbir yarışmacının bir yeri görünmedi şimdiye kadar. Bir şekilde kapattık. Allah’a şükür hiç frikik vermedik. Her kıyafetin altına özel şort ya da mayo dikiyorduk. Kostüm bütünlüğü bozulmasın diye üstüne de taş işliyorduk; püsküllerle, volanlarla zenginleştiriyorduk.

KİMİN HAKKINDA NE DEDİ

BURCU ESMERSOY: Benim için bir numara... Çok tatlı, çok dost, çok güzel. Eğlenerek çalıştık. Hiç sorun yaşamadık. Yalnız ben değil, terzilerimiz de çok sever Burcu’yu.
DEFNE JOY: Evin küçük kızı gibiydi. Nasıl üzgünüm, anlatmaya kelimeler yetmez. Babaanne kostümü istedi yaptık, bebek tulumu istedi yaptık. Kısa etek giydiremedim, “Benim çocuğum var” derdi.
SİBEL ARNA: Arkadaşımsın sen. Gelirsin, sohbet ederiz ama arada ne dikeceğimize de karar veririz. Her hafta çok iyi kostümler çıktı sana.
AZRA AKIN: Dünya güzeli olduğu için üstümde bir baskı var. Ona en güzelini yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Onun kıyafetlerini yaparken biraz kasılıyor ve korkuyorum. Beğenecek mi, diye panik oluyorum. Ama genelde beğeniliyor.

EN SEVDİĞİ 5 KOSTÜM

1. Azra’nın Michael Jackson’ken takım elbiseyi yırtıp kırmızı mini elbiseyle kaldığı kostüm
2. Burcu Esmersoy’un Madonna’sı. Kırmızı ceketin altından çıkan, dore payetli elbise
3. Sibel Arna’nın Hintli kostümü ve paso dobledeki kırmızı kostümü
4. Pascal Nouma’nın partneri Valeria’nın kanlı gelinliği, ölü gelin hali
5. Azra’nın ful taşlı poposu ponponlu kostümü
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!