Güncelleme Tarihi:
Çocukluğuna dair konuşarak başlayalım mı sohbetimize?
- İzmirli’yim, orta halli bir ailenin çocuğuyum. Mutlu bir çocukluk geçirdim, toprakla iç içe büyüdüm diyebilirim. Hafta sonlarını anneannemin çiftliğinde geçiriyorduk. Aklınıza gelebilecek tüm ağaç çeşitlerinin olduğu, hangi ağaç meyve verdiyse onun tepesinde olduğumuz zamanlardı. Sadece hafta sonları da olsa köy hayatını yaşamak, temiz havasını solumak beni çok mutlu ederdi. Onun dışında bildiğin erkek oyunları oynardık; gazoz kapağı, futbol gibi...
Çocukluk hayallerinin birçoğunu gerçekleştirdiğini biliyorum... Neler kaldı?
- Sanırım birçoğunu gerçekleştirdim. Klasik bir araba çocukluk hayalimdi. “68 model Mustang istiyorum” derdim hep ve oldu. Oyuncu olma hayali kurmaya başladığımda 15 yaşındaydım, neredeyse 16-17 yıldır bu işi yapıyorum. Her çocuk kendi evi olsun, içinde istediği şeyler olsun ister, hayalini kurar; onu da gerçekleştirdim. şu anda artık yeni hayallere yönelmem gerekiyor. Bir de çocukken Oscar almak istiyordum, hatta ödül törenindeki konuşmamı bile hazırlamıştım. Ne diyecektim biliyor musun: “Biliyordum, teşekkür ederim.”
İstanbul’da sana neler iyi geliyor?
- Bebek sahilinde yürümekten ve geceleri deniz gören bir yerlerde yemek yemekten keyif alıyorum. Eskiden motorla geziyordum, motorumu zorla sattırdılar. şimdi bisikletim var.
MESAFELİ GÖRÜNÜRÜM AMA SICAK BİR ADAMIM
Ben seni çok centilmen buluyorum; hani o arabanın kapısını açan, kadının sigarasını yakan, günümüzde çok nadir rastladığımız centilmenler gibisin...
- Babamdan öğrendim ve bir türlü üzerimden atamam, atmamak da hoşuma gidiyor. Bir kadına bu şekilde davranıyor olmak beni mutlu ediyor.
Sevdiğin ve sevmediğin karakter özelliklerin neler?
- Genel olarak herkese karşı iyi niyetliyim. Bir de dışarıdan fazla mesafeli görünmeme rağmen daha sıcak, daha yakın bir adamımdır aslında. Bunlar sevdiğim karakter özelliklerim. Sevmediğim özelliğim ise çabuk sinirlenmem ve bunu bir türlü kontrol edememem.
Peki ya kuralların var mı?
- Kural değil de, değer yargılarım var diyebiliriz. O da yine aileden gelen bir durum. Sevdiğim işi yapıyor, yaptığım işe çok değer veriyorum ancak sevmediğim bir işi yapmak zorunda kalmış olsaydım da yine karşı tarafı zor durumda bırakacak şekilde davranmazdım. Sistem herkesin mutlu olduğu işi yapabilmesine müsaade etmiyor ama mutlu olduğunuz işi yapamasanız da, o işin içinde kendinize mutlu olabileceğiniz bir taraf bulmanız şart. Sanırım hayatta en tahammül edemediğim şey, bunu bulamayan ve acısını karşı taraftan çıkaranlar. Tahammül sınırlarımı devamlı törpülemek zorunda bırakılmaktan hoşlanmıyorum.
Fiziksel ve ruhsal olarak nasıl dinleniyorsun?
- Yazın, kite surf çok keyif verici oluyor. Kışınsa sadece spora gitmek bile bana iyi geliyor. Orada o kadar ağırlık kaldırsam da sonrasında kendimi dinlenmiş hissediyorum. Arkadaşlarımla DVD seyretmek de tüm yorgunluğumu atabileceğim bir aktivite...
AŞIRI DEKOLTE SEVMEM BANA UCUZ GÖRÜNÜYOR
Sade bir tişört bile sende özel duruyor. Bunun bir sırrı var mı?
- Giyinmekten zevk alıyorum, belki de sırrı budur. Mesela 60’lı, 70’li yıllarda insanların takım elbiseler, gömlekler giyip dışarı çıkmalarını çok takdir ederim. Gün içerisinde takım elbise giyemesem de, kendi stilimde özel bir şeyler yakalamayı seviyorum. En azından giydiğim tişörtte, cekette mutlaka özel bir detay olsun isterim.
Vazgeçemediğin parçalarla dolu, renkli bir dolabın olduğunu düşünüyorum. Doğru mu?
- Dolabımda bazen renkli bir tişört arıyorum ama bulamıyorum. Ya beyaz, ya siyah ya da gridir tişörtlerim. Kırmızı, sarı bir tişörtüm yoktur mesela. Trençkot giymeyi çok severim. Çekimlerde ya da güzel bir kombinle pembe jean giyebilirim ama pembe tişört veya gömlek asla giymem. Esmer bir adam olsaydım belki ama sarışın bir adamda pembe, olacak iş değil.
Bu kadar hassas bir adamın, giyim konusunda kadınlarda nelere dikkat ettiğini merak ediyorum açıkçası...
- Aşırı dekolte her zaman rahatsız eder, bu her dekolte için geçerli bir düşüncedir benim için. Açıkçası bu bana biraz ucuz görünüyor. Topuklu ayakkabı ise vazgeçilmezimdir.
Erkeklerin topuklu sevmesini hiç sevmiyorum...
- Kadın çok kısa boylu değilse babet de severim... Kadında çok iddialı, beğendiğim bir giyim stili var ama Türkiye’de çok az tercih ediliyor; dizin hemen altında etek, tatlı bir topuklu ayakkabıyla gerçekten çok etkileyici oluyor.
DİZİ YAPMAYACAĞIM YARIŞMAYA DEVAM
“Canlı Para”yı sunmak senin için nasıl bir deneyim?
- “Canlı Para” benim için çok öğretici bir iş haline geldi artık. Edindiğim bilgiden çok Türkiye’nin profilini görme deneyiminden bahsediyorum. Bu program sayesinde haftada üç gece Türkiye’nin farklı sosyoekonomik konumlarından gelen insanlarla vakit geçiriyorum.
Genç hayranların zaten vardı ama “Canlı Para”dan beri belli bir yaş üstü de inanılmaz seviyor seni...
- Gün geçtikçe daha da farkına vardığım bir durum bu. Sokakta yaşça büyük insanlar durdurup beğenilerini dile getiriyorlar.
Gelecek yıl için projelerin neler peki?
- Önümüzdeki sezon “Canlı Para”yı sunmaya devam edeceğim. Televizyona dizi yapmayacağım. Kendimi oyunculuk anlamında tatmin edebilmek adına tiyatro yapmayı düşünüyorum.
BENİM YÜZÜMDEN ÖZGE’YE “ÇOK ÇİRKİNSİN” DİYEN VAR
Biraz da özel hayatından söz edelim mi?
- Mutlu bir özel hayatım var. Hayatımı yaşamaya devam ediyorumve hayatımı yaşarken de yanımda kız arkadaşım var. Kafam rahat, o yüzden başka şeylere kafa yorabilecek vaktim kalıyor. Özge’yle (Özpirinçci) böyle bir uyum yakalamış olmak rahat kılıyor beni.
Bu aralar yaşadığım ilişkiden dolayı benim de muzdarip olduğum bir konu var; kadın hayranlar. Özge, bu durumla nasıl başa çıkabiliyor?
- Onu biraz Özge çekiyor açıkçası... Twitter’dan Özge’ye “Çok çirkinsin” falan yazılıyor. “ışinde çok beğeniyoruz seni, şöyle şahanesin, böyle iyisin ama kız arkadaşın hiç yakışmıyor” diyorlar bana da... Nedense herkes, yanımda bir kadın değil de 1.90 boyunda manken, bir obje görmek istiyorlar. Ben Özge’yi çok beğeniyorum halbuki.